Haber: Pelin Yükselay-Bahar Sancar
Deniz, 2021 yılında hellimin her iki halkın eşit şekilde faydalanacağı ortak bir ürün olarak tescil edildiğini hatırlatarak, “Menşe korumalı ürünler Avrupa Birliği üyesi ülkelerde üretildikleri yerde denetlenmek ve tescillenmek zorunda. Ancak bu yetki, Güney Kıbrıs’taki Tarım Bakanlığı’na verildi,” dedi.
Güney Kıbrıs’taki üreticilerin gerekli tescil ve sağlık süreçlerini hızla tamamlayarak 2021’den itibaren hellimi Avrupa’da yüksek katma değerle sattıklarını belirten Deniz, Kuzeyde ise hayvan sağlığı denetimlerinin beş yıldır yapılmadığını ifade etti.
“Bizde müracaat eden üreticilerin tescil işlemleri tamamlandı ama esas olan hayvan sağlığı denetimleri hâlâ yapılmadı. Denetim kurulu atanmadığı için ürünlerimiz Avrupa Birliği’ne geçemiyor. Hayvan sağlığı bir ürünün pasaportudur; pasaportu olmayan ürün seyahat edemez,” dedi.
“Hellim Orta Doğu’ya pazarlanıyor…”
Deniz, Avrupa Birliği’nin fiilen bir ambargo uyguladığını, ancak buna rağmen Kuzey Kıbrıs’ın Orta Doğu pazarlarına ihracat yaptığını da dile getirdi:
“Ürdün, hellim ithalatını bir dönem hem güneyden hem kuzeyden durdurmuştu, ancak şimdi bu yasağı kaldırdı. Bizim Tarım Bakanlığımızın sertifikalarını Ürdün kabul ediyor. Yani ürünümüz güvenli ve kaliteli. Sorun siyasi.”
“Konuyu Brüksel’de gündeme getirdik…”
KTTO Başkanı, Brüksel’deki temaslarında bu konuyu gündeme getirdiklerini de belirterek, “Beş yıl geçti, neden hâlâ denetimler için yetkilendirme yapılmadığını sorduk. Bunun cevabı basit: Rekabet. Biz Avrupa pazarına girersek Rum üreticiler bundan rahatsız olacak,” ifadelerini kullandı.
“Hükümetin halk odaklı olması ve halkın taleplerine cevap vermesi gerekiyor”
Ülkede yaşanan pahalılığın vatandaşların en büyük sorunu olduğunu ifade eden Deniz, “Meclisimiz ekonomik akıldan ne yazık ki yoksundur. Önce et fiyatları bizde pahalıydı ve et almak için Güney Kıbrıs’a giderdi. Biz devlete çağrı yaparak et fiyatlarının düşürülmesi için çağrıda bulunduk. Hükümetin halk odaklı olması ve halkın taleplerine cevap vermesi gerekiyor. Et sorunun çözümü için gereken formülleri de verdik” dedi.
Deniz, Türkiye’de 2 sene önce enflasyona karşı bir orta vadeli planın ortaya konduğunu söyleyerek, “Bizim ülkemizde senede 2 defa Hayat Pahalılığı ödeneği veriliyor. Yaşanan enflasyona rağmen biz bunu yılda 3 defa ödeme çıkarttık. Bunun sonuçlarının ne olacağı açık ve netti. Enflasyon yüzde 70’lerde iken bu ateşe körükle gitmektir. Bütün dengeler bozuluyor ve devlet olarak bunu kontrol etmeniz gerekiyor” diyerek eleştiride bulundu.
“Disiplinsiz kamu maliyesi ve verimsiz bir kamu düzeni bu ülkenin pahalılığının temel sebepleridir”
Deniz, bile bile uçurumun kenarına gidildiğini söyleyerek kamu maliyesinde reforma ihtiyaç duyulduğunu söyledi ve şöyle konuştu:
“Bu ülkede kamu personelinin maaşlarının ödenebilmesi için kamu maliyesinin ne kadar borçlandığını görebiliyoruz. Bu borçlanma artarak devam edecek ve özel sektör ile kamuda çalışanlar arasındaki maaş farkları katlanarak gidecektir. Yaşanan pahalılıktan dolayı herkes iş dünyasını suçluyor. Bu süreçte iş dünyasının iki seçeneğini vardır: ya iş yerini kapatacak ya da fiyatını artıracak. Piyasayı ucuzlatmak hükümet edenlerin elindedir. Dünyadan hangi uzmanı getirirseniz getirin, size KKTC’de pahalılık devlet eliyle yaratılıyor diyecektir. Hantal kamu maliyesi nedeniyle bugün bu duruma gelinmiştir. Disiplinsiz, düzensiz, hesapsız ve kitapsız olan kamu maliyesi bu ülkedeki pahalılığın temel sebeplerinden bir tanesidir. Gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin çıkarttığı 3’lü kararnameler ve geçici işçi alımları da kamu düzeninin içine konulan dinamitler ve engellerdir. Disiplinsiz kamu maliyesi ve verimsiz bir kamu düzeni bu ülkenin pahalılığının temel sebepleridir.”
“Kamu Reformuna ihtiyacımız var ve E-Devlet’e geçilmelidir”
Pahalılığa karşı mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Deniz, “Biz bir icraat yapamayız ancak iş dünyasının sıkıntılarını dile getirebiliriz. E-Devlet’i tartışmaya Türkiye’den önce 1996’da başladık. Türkiye 200’li yıllarda konuşmaya başladı ve bizden önce hayata geçirdi. E-Devlet hayata geçmeli ki insanlar dairelere gitmeden işlerini halledebilsin. Diğer yandan da kamu reformuna ihtiyacımız vardır. Ancak bugün eğitimi düzenlemeye kalksak bütün öğretmenler grevde, sağlığı düzenlemeye kalksak bütün sağlık çalışanları grevde, kamuda düzenleme yapmaya kalksak bütün kamu çalışanları grevde… Bu sorunlarımızı nasıl düzelteceğiz? Bir şeyi düzeltmek istiyorsanız fedakarlık yapmalısınız. Samimi olursak yapmamız gerekenleri yapabiliriz. Yoksa bugünlerimizi bile ileride mum ile arayacağız” ifadelerini kullandı.
“Mülkiyet” konusunda gerçekleşen tutuklamalar: “Bu tamamen bel artı vurmaktır”
Güney Kıbrıs’ın “Mülkiyet” konusu üzerinden gerçekleştirdiği tutuklamalar ve kesinleşen hapis cezaları hakkında da değerlendirmelerde bulunan KTTO Başkanı Turgay Deniz, “Bu tamamen bel artı vurmaktır. Güney Kıbrıs Taşınmaz Mal Komisyonu aktif olduğu süreçte bu tür tutuklamaları yapmaması gerekirdi. Taşınmaz mal sorunu Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüm sonrasında masaya yatırılacak bir konudur. Bugüne kadar liderlerin yaptığı tüm görüşmelerde taşınmaz mallar hep bir kenara konulmuştur. En karmaşık olan Taşınmaz Mal konusunun sonra konuşulmasına karar verilmiştir. Avrupa Komisyonu’na da bu konuda girişim yapması gerektiğini söyledik. Çünkü bu tutuklamalar her iki tarafın karşılıklı güven duygusunu olumsuz etkiliyor ve işbirliğini de olumsuz yönde etkiliyor. Ortaya koyulan bütün güven artırıcı önlemler etkileniyor ve iki toplum birbirine düşmanlaşmaya başlıyor diye görüşlerimizi Avrupa Komisyonu’na ilettik. Ancak Güney Kıbrıs rolünü çok iyi oynuyor. Ancak hiçbir zaman samimi değildir. Önümüzdeki süreçte de göreceğiz ki yeni bir sınır kapısı dahi açmayacaktır. Bizim hiçbir liderimiz halkımıza Güney’e gitmeyin demedi ama Rum Liderliği bunu halkına söylüyor” diye konuştu.





