“AB’nin, Akdeniz’de sondaj çalışmalarına yeniden başlaması durumunda, Türkiye’ye yaptırımları yürürlüğe koymaya hazır olduğu” iddia edildi.

Uzmanlar, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuka ve BM kararlarına tamamen uygun ettiğini ve özelikle kıta sahanlığı içindeki faaliyetler tartışılmaz olduğu belirtiliyor.

Yunanistan adaların arasındaki mesafeyi de kara farz edilmesini istiyor.

Bunun içinde Avrupa Birliği ile Amerika’dan destek aldığını sürekli belirterek Türkiye üzerinde BASKI yapmaya çalışıyor.

Yunanistan’ın, Meis’den Girit’e kadar bütün deniz alanlarını kara olarak kabul edin ve Doğu Akdeniz’in yarısı bu nedenle benimdir iddası ile hareket etmesi de Türkiye’ye cephe açmış durumda.

Oysa, Uluslararası deniz hukukunun temel prensipleri göre ‘‘Hakkaniyet’’, ‘‘Coğrafyanın Üstünlüğü’’, ‘‘Oransallık’’ ve ‘‘Kapatmama’’ ilkelerine dayanmaktadır.

Birlik dayanışması adı altında AB’nin gücünü kullanarak Hem Kıbrıs’ta hemde Ege’de oldu bittiye getirmesi de gerçek yüzünü ortaya çıkarıyor.

Doğu Akdeniz’de tartışmalı bölge YOKTUR; Yunanistan’ın HAKSIZ, HUKUKSUZ maximalist talepleri vardır.

Bu maksimalist talepler, uluslararası hukukla uyumlu değildir. Hakkaniyet ilkesine aykırıdır. Bölgede gerilim yaratan Türkiye değil, maksimalist talepleri nedeniyle Yunanistan’dır.

Uluslararası deniz hukukunun hem geleneksel hem de yazılı hükümleri ile 1982 BMDHS hükümleri,”kıyıları karşıt veya bitişik sahilleri” olan Devletler arasında Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırılmasının uluslararası hukuka dayanarak anlaşma ile yapılır”

(Millihaber.com.tr)