Her zaman söylediğim gibi; her kriz aslında bir fırsattır.. Yeter ki niyet olsun..

   Şimdilerde üniversitelerimiz için sahte diploma skandalı gündemimizde… Elbette şu anda tek bir üniversitenin adı geçiyor ama hepimiz biliyoruz ki; bu durum sadece tek bir üniversite için geçerli değil..

   O zaman bu krizi bir fırsata çevirmek elimizdedir.. Çünkü üniversiteler bu ada ülkesi için oldukça önemlidir.

   Hizmet sektörü adalar için kurtarıcıdır.. Bizim de elimizde bir eğitim, bir de turizm var.. İkisine de gözümüz gibi bakmamız şarttır. Çünkü bu sektörler gerek sosyal hayata yaptığı katkı, gerekse ekonomi açısından olmazsa olmazdır!..

   DAÜ’süz bir Gazimağusa, LAÜ’süz bir Lefke düşünülebilir mi? Keza Başkent için YDÜ ya da UKÜ’nün olmaması!

   Elbette ki düşünülemez!

   Üniversitelerde gerçek öğrenci sayısı arttıkça şehirlere hayat geldi, esnaf para kazanmaya başladı…

   Elbette ama kontrolsüzlük nedeniyle başımız da ağrıyor… Öğrenci izni ile gelip kaçak duruma düşüp suça karışanlar, kayıtsız iş gücü olarak yer edinenler gibi.. 

   Şimdi bir üniversite özelinde sahte diploma, yolsuzluk, rüşvet iddiaları havada uçuyor ya… Bir de az önce aydığımız bu olaydan önce üniversitelerden kaynaklı sorunları da bir araya getirip, tümünü ortadan kaldıracak yeni bir mekanizma yaratmak mümkündür! Bu kriz bir fırsata dönüşebilir, hatta mutlaka dönüşmelidir!

   Üniversitelerimizin standartları, öğrenci sayıları, izinleri, eğitim kaliteleri, eğitimcilerin diplomaları, kapasiteleri, bina alt yapı olanakları vs…  Tümüne çeki düzen verebilecek bir mekanizma yaratmak mümkündür!

   36 üniversite izni var, bunların 23’ü aktif, 12’si ön izinli, biri iptal…

   O zaman Meclis’te de ifade edildiği gibi ilk iş 12 ön izin iptal etmek olmalı… Çünkü 23 üniversite bile bu ada için çok fazladır.. İşin gerçeği budur!

   İkinci adım etkin denetimin sağlanması olmalıdır… Zaten bu denetim yapılırsa bu 23 sayısı da doğallığında aşağıya doğru inecektir, apartman üniversiteleri, sahte hocalar, kayıtlar.. Bunlar bir bir kapatılacaktır..

   Geriye kalanların da kendini toparlaması, bugüne kadar varsa eğer yanlışları bunları düzeltmesi ve en önemlisi gerçek üniversite öğrencilerinin bu adada olmasının sağlanacağı düzenin kurulmasıdır..

   Bunun için oluşturulan YÖDAK isimli yapının işlevini o ya da bu sebeple yerine getiremediğini yaşayarak gördük.. O zaman YÖDAK yeniden yapılandırılmalı, bugünkü yönetim mekanizması tamamen yenilenmeli, kadrosu güçlendirilmeli ve yetki sınırları net olarak belirlenmelidir.. Ama eğer yok biz “bu işi de elimize yüzümüze gözümüze benzettik” deniyorsa işte o zaman da YÖK sapasağlam oradadır! Kapısı çalınır, gerekli yetkilendirmeler yasal olarak yapılır ve YÖK denetimlerini yapıp sektörü yerli yerine oturtur..

   Yeter ki niyet olsun, dediğim gibi her kriz fırsata dönüşebilir.

   Zaten yıllardır üniversite sayısının çok fazla olduğundan şikayet ettik, kalitenin artırılması gerektiğini söyleyip durduk..

   Bu kadar çok üniversiteye ülkede ne doktor, ne doçent ne de profesör yetmezdi! Zaten yetmediği de görüldü, ne yaptık; bu makamlara kolayca ulaşılmasını sağladık, bir nevi sahtelerini yaratmış olduk!

   İşte tüm bu yanlışlar için adımlarımızı atmalı, üniversiteler adası sloganına yakışır bir hal alınması kaçınılmazdır!

   Dediğim gibi bunun için de bize gerekli olan tek şey niyettir!