İki kredi kartım var!

İki farklı yerel bankamıza ait…

Biri yırtıldı!

Değişelim istedik!

Gittik başvurduk!

Bu arada süresi de doluyor galiba, yenisini gönderecekler diye düşünmüşler!

-*-*-

Özel bir kargo şirketinden aradılar…

Altı yıl önceki adresime “ikisinden birini” ama “hangisini” bilmiyorum; göndermişler; geri dönmüş…

Neden ikisinden biri?

Çünkü aynı yerden iki tane kredi kartı çıktı piyasaya!

Karıştı!

Neyse, kargo şirketine ben kendim gittim, kartlardan birini aldım; ilgili kartın üzerinde adı yazan bankanın şubelerinden birine gittim.

Meseleyi aktardım!

“Tamadır” dediler…

-*-*-

Yeni kart cebimde…

Önce yanlış hatırlamıyorsam, Girne’de bir benzin istasyonunda kullanmak istedim, “abi pos cihazı karta el koy” diyor dedi pompacı arkadaş…

İçimden, “bir yanlışlık var herhalde” dedim…

Neyse cebimde nakit vardı, ödedim.

-*-*-

Sonra Lefkoşa’da, her zaman gittiğim benzin istasyonundaki pos cihazında “aynı mesaj”: “Karta el koy!”…

Pompacı çocuklar, “abi bir bankaya sor” falan dediler.

Yanlışlık olamaz!

Olmamalı!

Şifre hatası falan imkansız!

Üstelik, en küçük bir “geri ödeme” aksaklığı falan da yok!

-*-*-

Haaa bu kez cebimde para yok; Allah’a şükür, her gün kullandığım benzin istasyonu, çocuklar tanıyor, eve gidip eşimden benzin parasını aldım, götürüp nakit verdim!

-*-*-

Kartla ilgili sorun olması imkansız!

Mümkün değil!

Öyle inanıyorum; bu kez Köseoğlu Market’teyim…

600 küsurat TL alış veriş!

Market’in sahibi asker arkadaşım; kardeşleri ile de tanışıyoruz…

“Gardaş bir aksilik var bu kartta çünkü cihaz ‘el koy’ diyor” dediler.

Market dolu!

Çok mahcup oldum!

Allah kimseyi düşürmesin, utandım!

Allah’a yine şükür, sahibi arkadaş falan derken, banka kartına hatta iki ayrı bankanın hesabına baş vurup, ödedik!

-*-*-

İlgili bankaya telefon açtım!

“Sıradasınız, ikinci sıradasınız, gavoloz sırasındasınız” derken, bir süre bekledikten sonra, bir kardeş çıktı telefona, keşke daha önce arasaydım!

Bunca stres, bunca sıkıntı ve ayıptır söylemesi “rezil olma” durumuna düşmeyecektim!

“Kartınız iptal edildi” dedi.

“Neden? Nasıl olur?” derken, en yakın şubeye yönlendirildim…

En yakın şubeye gittim, o kızgınlık ve utançla, “bu kartı lütfen iptal edelim” dedim…

-*-*-

Bir kağıt imzalattılar, önümde kartı kestiler…

“Borcum var mı lütfen bakar mısınız?”…

Baktılar!

Yoktur!

-*-*-

Aslında çok da üzüldüm…

Çünkü yanılmıyorsam bin 800 TL’lik limiti olan bir kredi kartıydı ama “sıkıştığımda” yardımcı oluyordu…

-*-*-

Derken geçen gün bir mesaj aldım; “… filan numaralı kartınızın 270 veya 280 küsurat TL borcu var, ödeyiniz…”

U banayiamu!

O da nesi?

Çek bir stres daha!

-*-*-

Bakın, “her bahçede var bir kuyu, her farklı kişinin de var bir huyu!”

Benim huy da böyle!

Aksi!

Strese gelemem!

Biri bana, “borcunuz vardı” dememeli…

Olmasını istemem ama hayat zorlayabiliyor; asla ödememezlik falan da etmemek için çırpınırım…

-*-*-

Yine aynı bankaya gittim; aynı şubeye; aynı memur…

Memurun tabii ki bir kabahati yok…

Birini suçlamak gibi bir niyetim de yok ama “durumu aktardım”…

Sordular, Intergaz’a ödeme yapmışım; daha sonra kart için bir miktar yatırmışım ama o miktar yani 270 veya 280 küsurat kalmış!

-*-*-

Tamam da ben kartı iptal edeceğim gün sormadım mı?

Sordum!

Borcum olmadığına dair kağıt bile imzaladım!

E bu ne?

Sonradan hesapta görülmüş olmalı!

-*-*-

“Size döneceğiz” dediler!

Hala dönmediler!

Bir haftaya yakın süre geçti!

-*-*-

Efendim, bu çok da özel bir konuyu neden anlattım?

Hemen açıklayayım!

Şimdi EOKA falan her gün saldırıyorsunuz ya…

Egemen eşit devlet falan girişiyorsunuz ya…

Sizden ricam; önce bu gibi basit meselelerde vatandaşınızın mağdur olmamasını sağlayın!

-*-*-

Ülkedeki “resmi posta hizmetleri” tam bir rezalettir!

Çalışanların elbette bir suçu yok!

Ama bırakın yurt dışından bir şey gelmesini; Lefkoşa’dan Mağusa’ya bir mektup, üç ayda ulaşmaktadır!

Bunun hikayesini dinlediğim kişiyi size anlatırsam, moraliniz yerle bir olur kesinlikle!

Anlatmayayım!

-*-*-

Şimdi bir çok şirket çıkacak ve diyecek ki; “… Biz özel kargo işi yapıyoruz ve şöyle başarılıyız, böyle başarılıyız!”…

Olabilir!

Ama İngiliz pasaportum için “online” başvuru yapmıştım.

Online fotoğrafımı gönderdim.

Online ödemesini de yaptım.

-*-*-

Pasaport hazır olduğu gün, telefonuma bir mesaj geldi.

O mesajı tıkladım!

Pasaportumun, İngiltere’nin Liverpool kentinden çıkıp, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’na gelinceye kadar nerede olduğunu telefondan takip ettim!

Sabiha Gökçen’den sonra “sinyal yok!”…

Pasaport Ercan’a geldi mi?

Geldi!

Ercan’dan sonra pandemiye kurban gitti!

Kapanmaydı, açılmaydı derken, birkaç ay sonra aradılar ve “bizde bir paketiniz var” dediler!

Tamam, affettik, pandemiydi sorumlusu ama “sinyal?”…

O sinyal, KKTC’de çekmiyordu!

Saffet Anibal’ı saygıyla anıyorum ve O’nun meşhur lafını “Kıbrıs’ı KKTC diye değiştirip” eklemek istiyorum; “Almaz b’annem bu harita KKTC’yi!”

-*-*-

KKTC, Dünya’daki özel veya tüzel, her türlü posta hizmetinden uzaktadır.

Ama bunun da ötesinde, örneğin o kredi kartı ile ilgili yaşadığım stres ve sıkıntıyı, İngiltere’de yaşamış olsaydım; ilgili bankanın değil genel müdürü, yönetim kurulu başkanı lordları, kesinlikle özür dilerdi!

Hatta “görgüsüzlük” ettiğimden değil ama tazminat bile talep ederdim!

-*-*-

Sakın yanlış anlaşılmasın!

Kimseden özür mözür ya da tazminat beklediğim yok!

Sadece “bu ülkenin veya coğrafyanın”, “egemen eşit devlet” olma durumuyla alakalı, o kadar ince ve o kadar çok yanlışı ve eksiği var ki; bunu anlatmaktır amacım…

-*-*-

Yani mesela Türkiye’nin bizden de mümessil olan kişisi Sayın Fuat Oktay’a saygıyla seslenmek istiyorum; “EOKA’nın pullarını, dizi filmleri de anlatın bize ama bu konuda da keşke bazı uyarılarınız olsa” diyecektim!

Keşke, sizin de dediğiniz gibi, “egemen eşit bir devletimiz” olsa!

Ama sadece “propaganda”da var!

Fiiliyatta, bir kredi kartını vatandaşına iletemeyen devletimiz söz konusudur…

Lefkoşa’dan Mağusa’ya üç ayda ulaşan mektuplar bulunmaktadır…

Daha ihale alengiryasyonlarından, rüşvet milingidismisyonundan hiç bahsetmedik!

Bilmem anlatabildim mi?

Ha bu arada bu saçma sapan konuyu açmışken, aşıyı da sormak istemiştim; bizimkiler belli ki sormaya çekiniyor da…