Merhaba sevgili okurlar… Bu hafta ki köşe yazımda sıklıkla karşımıza çıkan , yaşam kalitesini ciddi şekilde olumsuz etkileyen, ‘’Plantar fasiit’’ yani halk dilindeki tabiri ile topuk dikeninden bahsedeceğim…

Bizlere başvuran kişilerin sıkça yakındıkları ve şikayetlerine bağlı sordukları sorular arasında en başta gelenler ‘’ Topuğumun üzerine neden basamıyorum? ‘’, ‘’Topuğum neden bu kadar çok acıyor?’’ şeklindedir.

Peki , Plantar fasciit nedir ve nasıl oluşur ? Bunun tedavisi mümkün müdür?

Plantar fasciit yani topuk dikeni, ayağınızın altından geçen ve topuk kemiğinizi ayak parmaklarınıza (plantar fasya) bağlayan kalın bir doku bandının iltihaplanmasını içerir. Mikrotravmalar sonucu oluşan aşırı kullanım yaralanmasıdır. Genellikle sabahları ilk adımlarda ortaya çıkan bıçaklanma ağrısına neden olur.

Eğer topuğunuzun arkasında ağrı var ise , aşil tendonunun topuk kemiğine bağlandığı bölgede iltihaplanması söz konusudur.

Tekrarlayan incinmeler veya küçük travmalara bağlı olarak ayak tabanında hasar oluşur ve uzun sürmesi halinde ayak tabanının yassı kiriş kapısı eklentisindeki kıkırdağın esnekliği azalır. Bununla birlikte kıkırdakta oluşan küçük yırtıkların yerini yara izi dokusunda bulunan erişkin kök hücreler doldurur ve zamanla da kemik dokusu niteliği kazanarak, kemiksi dikeni oluştururlar. Bu yapılar 2mm’yi aştıktan sonra da topuk dikeni olarak adlandırılırlar.

Ağrı tipik olarak sabahları ve/veya uzun süreli oturma sonrası ilk adımlarda ortaya çıkar. Bunun sonucu olarak günlük aktivitelerde zorlanmaya neden olur.

Her yaşta görülebilmekle birlikte , orta yaşlı kadınlarda ve erkek atletlerde , gençlere oranla da yaşlı ve sedanter bireylerde görülme sıklığı oldukça fazladır.

Nedenleri nelerdir ?

Ayağa fazla baskı yapılması ve ayağın aşırı düz veya yüksek kemerli olması gibi yapısal sorunlarının bulunması,

Ayak sağlığına uygun olmayan düz ve desteksiz tabanlı ayakkabıların sert zeminlerde giyilmesi,

Gün içerisinde uzun saatler boyunca ayakta durulması,

Zorlayıcı ve yalnış yapılan antremanlar,

Baldır kası (gastrosoleus) ve aşil tendon kısalığı,

Uygunsuz ve aşırı yük taşımak,

Obezite, diyabet ve osteoartirt (kireçlenme) gibi hastalıklarda ayak zemininde problemler yaşanmasına neden olabilmektedir.

Topuk dikeni tedavisi;

Fizik tedavi, enjeksiyon tedavisi, ödemi kontrol altına almak adına tercih edilen oral steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar ve fiziksel aktivitelerin azaltılmasını içeren konservatif bir tedavi planlanır.

Genel anlamda tüm tedavi basamaklarının birinci amacı ağrı ve iltihabı azaltmaktır.

Dinlenme döneminde ayağın kalp seviyesinden itibaren yükseltilmesi ve buz uygulaması çok önemlidir. Özellikle ağrının şiddetli olduğu dönemde, ilk 24 ile 48 saat süresince , saat başı 10 dakika buz uygulaması yapılmalıdır. Belirtilerin hafiflemesi ile de günde 3 kez uygulanması yeterli olacaktır.

Buzun ciltte buz yanığı yapmaması adına ıslak havlu veya poşet içerisinde uygulanması önerilmektedir.

Bunun yanı sıra; fizik tedavi ile birlikte soğuk uygulama, elektroterapi ajanları (iyontoforezis,tens, ultrason vb), eklem manipulasyon/mobilizasyon ve bandajlamadan oluşan bir tedavi konsepti ile ağrı ve ödem kontrol altına alınmalıdır.

Buna ek olarak, kişinin ayak mekaniğinin değerlendirilmesiyle, ona uygun olan tabanlık/ortez önerisi yapılmalı ve uygun ayakkabı konusunda da bilgilendirme yapılmalıdır. Rahat ayakkabı ve ortez kullanımı ayağın korunmasında çok önemlidir. Uygun olmayan, sert ve düz tabanlı ayakkabılar şikayetlerin artmasına neden olacaktır.

Aktif ve yangılı olan ağrı ve ödem rahatlaması ile de gastrocnemius/soleus ve plantar fasya germe egzersizlerine başlanır.

SAĞLIKLI VE AKTİF KALACAĞINIZ GÜNLER DİLERİM

Uzm.Fzt.Gülay Akinsel