Sanki bayramların çok tadı vardı!
Gerçekten, çok iyi düşünün!
Koronavirüs öncesi ya da sonrası yok!
Bayramlar tatsızlaşmıştı, şimdi daha da tatsız!
Tuzsuz!

-*-*-

“Eski bayramlar” gerçekten bir başkaydı!
Çünkü bu ülke, eskiden çok daha güzeldi!
Hatta çok iddialıyım, bu ülkede insanlar da eskiden çok daha iyidi!
Ve çok daha insandı!

-*-*-

Kapitalizm canım, kapitalizm!
Hırs!
Kin!
Kıskançlık!
Lüks yaşam sevdası!
Özel okul çirkinliği ya da mesela!

-*-*-

Çocuklar artık çok mutsuz ve kesinlikle yarış atı!
Ama en kötüsü, sevgi ve saygıyı bilmiyorlar, bilmek de istemiyorlar!

-*-*-

Sınıf öğretmeninin adını bilmeyen öğrenci sayısı gırla!
Bu bile bir göstergedir!
Bu bile tek başına, bozulduğumuzun bir kanıtıdır!

-*-*-

Annem – babam öğretmendi!
Ve annem babam, 60 sene önceki öğrencilerini gördüklerinde heyecanlanıyor!
Onları evlatları kadar seviyor!
Saçları bembeyaz, benden on yaş büyük insanlarla karşılaşıyorum; “Sıtkı hoca Lefke’de öğretmenimdi, bizi çok döverdi ama O’nu hiç unutmuyoruz” diyen o kadar çok insan biliyorum ki!

-*-*-

Babam mı?
Dövüyor muydu?
Vay be!
Demek şiddet ha!
Hiç alakası yok; eskiden öğretmenin vurduğu yerde gül biterdi!

-*-*-

İlk okul, orta okul, lise öğretmenlerimi hiç unutmadım, unutmam.
Ve çoğunun en iyi ihtimalle birer tokadını yemişimdir!
Yemediklerim mi?
Yaşamını yitiren öğretmenlerim, benim birinci derece kayıplarımdır!
Yaşamını yitiren köylülerim, birinci derece kayıplarımdır!
Hepsi ağabeyimdir, ablamdır, kardeşimdir!
Ve bu, benim devremdeki arkadaşlarım için de aynıdır!

-*-*-

Toplum öyle bozulduydu, şu sebepten bittiydik, ah da sebep öyledi, vah da şundan dolayı olduydu!
Geçiniz!
Bayramlar, artık eski bayramlar değildir!
Biz artık eski biz değiliz!

-*-*-

Benim balonlarım vardı!
Onları kimler aldı?
Mutlu bayramlar vardı!
Kim bilir nerde kaldı?
Dostumdu benim balonlar!

-*-*-

Ahhhh İbo ahhhh!
O söylüyordu!
O da yok artık!
Tıpkı mutlu bayramlar gibi!

-*-*-

Nenenlerim, dedelerim yok…
Hepsi birer birer terk ettiler…
Ve ne yazık ki yerlerine yenisi gelmedi!

-*-*-

“Delirdim mi?”
Yenisi olur mu?
Olmaz elbette!
Onlar hayattayken, sevmenin, saymanın değeridir anlatmaya çalıştığım!
Sevmek, saymak nedir?
En azından “düşünmek”tir!

-*-*-

Ve yine İbo’nun şarkısında sorduğu gibi, “Bayramlar mı eskidi bizler mi yaşlandık?”
Hem bayramlar eskidi; hem biz de yaşlandık aslında!
Ama, toplum da bozuldu!
Hem de çok bozuldu!

-*-*-

Daha benciliz artık.
Çıkarcı.
Kısa yoldan köşe dönücü.
Doğadan nefret ediyoruz.
Ülkemizi sevmiyoruz.
Devlet mi?
Kusura bakmayın ama “çullisine” kurulduğunu çok iyi biliyoruz!

-*-*-

Çullisine kurulmuş bir devletin, çullisine yaşayan garip bir topluluğuyuz!
Aidiyet duygumuz elimizden alınmış!
Kavga ediyoruz sürekli!
Kimiz, neyiz diye!
“Ben nereye aitim?”
Mesela bu soruya yanıt veremiyoruz!
“Kıbrıs’a aitim” diyeni “vay piç vay” diye tehdit edebilen bir dönemi yaşıyoruz örneğin!

-*-*-

Koronavirüs değil bizi bozan!
Biz çoktaaaan bozulduk!
Ganimetten beri!
Erken emeklilik furyasından beri!
İTEM yasasından beri…
Hazıra alıştırılıp, “maçı idare edin”lerden beri!
CTP’nin UBP’leştiği günlerden beri…
CTP’lilerin, toplum için gerekirse vurulmayı göze almaktan uzaklaşıp;  teker teker bir yerleri ele geçirmeye başladığı günlerden beri.

-*-*-

Biz tertemiz insanlardık; bahçemizi, evimizi, köyümüzü pırıl pırıl tutardık!
Ve bu ülke için ölürdük!
Kerpiçten küçücük evlerde, dokuz, on kişi yaşardık, şimdi beton on odalı lüks villalara üç kişi sığamıyoruz!
Köy otobüslerimiz vardı!
Şimdi en lüksünden arabalarımızla olmayan yollarda, takır tukur caka satma heveslerindeyiz!

-*-*-

Ortak hedefimiz yok!
Ortak hedef belirlemek de yasak!
Barış istemenin ihanet sayıldığı, çok garip bir topluluk içerisinde, seçmediğimiz insanların inisiyiatiflerine itiraz hakkımız dahi olmadan; itiraz edenlerin, orta çağdaki gibi afaroz edildiği günlerden geçiyoruz.
Seçilmişlerimiz, seçilmemişlerin emrinde!

-*-*-

İçmeden sarhoşuz.
Çekmeden bir hoşuz!
Sürekli aldatıyoruz!
Sürekli yalan söylüyoruz!
Sadece gösteriş yapıyoruz!

-*-*-

Siyasete bakar mısınız?
Allah’a inancı belki var, belki yok insanlarız “ayıptır söylemesi”, utanmasak, “keşke evim cami olsaydı da günde 5 değil, 25 rekat namaz kılsaydım” diye, garipliklerle uğraşıyoruz!
O kadar yağcı ve yalakayız ki; sürekli kendi kendimizi aşağılıyoruz!

-*-*-

Maşaallah hepimiz bir numaralı “Müslüman” olmuşuz!
Elbette ve kesinlikle, hatta asla kafir değiliz…
Ama mümin hiç değiliz…
Ve ne yazık ki, “münaffık olmanın da en az kafirlik kadar kötü olduğunu” bile bilmiyoruz!

-*-*-

“Allah yar ve yardımcınız olsun” lafını kullananlarla doldu ortalık!
Kardeşim, Allah sevgisi, dine saygı ve inanç; yerden göğe ellerinizi öperim!
Ama bizdeki bu değil ki!
Bizdeki bir garip ilişki neticesinde oluşmuş sahtekarlık ve alelade bir kötü durum yani!

-*-*-

Bayramınız kutlu olsun tabii ki…
Herkesi “dini inancı, cinsel yönelimi, milliyeti, dili, rengi, kilosu, boyu posu ile yargılamadan sevmeyi öğreneceğimiz” güzel günler dileğiyle…