Sultan Emre

Cinsel istismarın biyolojik, sosyolojik ve psikolojik nedenlerden kaynaklandığına dikkat çeken Uzman Sosyolog ve Aile Danışmanı Ayça Kurnaz, kanayan bir yaraya dönüşen bu önemli konuyu  Yeni Bakış’a değerlendirdi.

Toplumsal yapıdaki değişim beraberinde birçok sorunu da getirdi

Uzman Sosyolog ve Aile Danışmanı Ayça Kurnaz, Cinsel istismar konusu bütün dünyada karşılaştığımız bir sorun olduğuna işaret ederek, “ Bu sorun yüzyıllardır birçok ülkeyi meşgul etmekte olup nedenleri de bir çok araştırmaya  konu olmuştur. Bu karmaşık sorunun ciddi travmatik boyutları sözkonusu” dedi..

Ayça Kurnaz, “Küçük ada ülkesi olarak kapalı bir toplum iken şu anda farklı kültürlerin de ziyaret ettiği ve yaşadığı bir ada haline geldik. Küçük toplum olarak herkes birbirini tanırken şimdilerde bir çok insan komşusunu dahi tanımaz bir durumda. Toplumsal yapıdaki değişim bizi alışık olmadığımız hem zenginlik hem de sorun olabilecek birçok olayla  karşılaşma noktasına getirdi.” Diyerek toplumsal yapının önemine vurgu yaptı.

“Çocuk istismarını sadece cinsel istismar olarak algılamak yanlış olur”

Kurnaz, “Çocuklarda karşılaştığımız cinsel istismar sorunu,  hem aile içinde hem de çevresinde gerçekleşebiliyor. Çocuk istismarının nedenlerine bakıldığı zaman biyolojik, psikolojik ve sosyolojik nedenleri olabileceğini görüyoruz.” Şeklinde konuştu.  

Kurnaz, bulunduğu ortamda çeşitli toplumsal baskılar yüzünden kendine sağlıklı bir cinsel yaşam kuramayan yetişkinlerin, çocukları kendilerine kurban olarak seçme eğilimden olduğuna dikkat çekti.  Sağlıklı bir ailede yetişen, sağlıklı bir bireyin herhangi bir insana istismarda bulunmadığını belirten Kurnaz, ortada  bir istismar varsa bunun hangi şartlarda ve hangi ortamda yapıldığına bakılması gerektiğine dikkat çekti.

“Çocuk istismarını sadece cinsel istismar olarak alıgılamak yanlış olur.  Çocuğa uygulanan psikolojik ve fiziksel her türlü kötü muamele de çocuk istismarına giriyor.” Diyen Kurnaz,  “Son zamanlarda gazetelerde çocuklara karşı cinsel istismar suçlarının yer aldığını görmekteyiz. Aslında bu artış bilinçlenmeyle mi gün yüzüne çıktı yoksa gerçekten ciddi bir artış mı var pek bilmiyoruz. Kendi toplumumuzda özel nedenlerin ortaya çıkabilmesi için ciddi araştırmaların yapılması gerekiyor.” Dedi.

İstismarcılar çoğu zaman tanıdık kişiler oluyor

Ayça Kurnaz açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Dünyada yapılan çalışmalara baktığımız zaman bu sorunla ilgili, bazı nedenlerin hemen hemen tüm toplumlarda benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Sağlıklı bir aile ortamının olmaması, aileye giren kişi sayısının çok fazla olması veya çocuğun çok fazla tanımadığı kişilere emanet edilmesi istismarı arttırıcı nedenlerden sayılabilir. Aile içerisinde çatışma yaşanması, mutsuz evlilik ve buna bağlı olarak sözlü bir şiddetin mevcut olması çocuğa karşı kötü muamelenin artmasına neden olabilmektedir. Üvey anne veya babanın evde olması da riski arttıran başka bir unsur olabiliyor. Özellikle çocuklara uygulanan cinsel istismarın çoğunlukla çocukların tanıdığı kişiler tarafından yapıldığına tanık olmaktayız. Tanıdık kişilerin istismar yapması, çocuğun tanıdığı olmasından dolayı çok daha geç ortaya çıkabilmektedir. Böyle bir istismarın yaşanmasını en aza indirmek için çocuktan sorumlu ebeveynlerin çocuklarını bir yerde bırakırken çocuğun yanında olacak kişilere güvenmesi gerekiyor.  Çocukların yaşları ve durumları gereği bulundukları ortamlar sınırlıdır. Bu sebepten dolayı tanıdık kişilerle temas halinde olmaları doğal bir durumdur. Bu yüzden bu istismarı yapanlar genelde ya aile içinden ya da çevresinden kişiler oluyor”.

Akraba ve arkadaş çevresi risk oluşturan faktörler arasında

Kurnaz, Çocukların aile yapılarının da  istismara maruz kalma riskini artıran önemli bir factor olduğuna dikkat çekerek, “Anne-babanın çalışıyor olmasından dolayı çocuğun yabancı kişiler tarafından büyütülmesi riski arttıran başka bir faktör. Aynı şekilde çocuğun sahip olduğu  kötü arkadaş çevresi de istismarı arttırabiliyor. Özellikle ergenlik döneminde yetersiz veya yanlış bilgilendirmeler, cinsel istismara neden olabiliyor. Çocuğun bulunduğu akraba ve arkadaş çevresi de risk faktörünü arttırabiliyor” diye konuştu.

Çocuklar, sosyal medyayı ebeveynlerinin kontrolünde kullanmalı

Ayça Kurnaz  açıklamalarını şöyle sürüdürdü: “Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bilgiye ulaşım kolaylaşırken, bilgi kirliliği ve tehlikeli sitelerle de karşı karşıya kalınmaktadır. Kontrolsüz internet kullanımı sınırsız özgürlük sağladığı için yanlış bilgilendirmelere de yol açabiliyor. Örf  ve adetlerden eskiye kıyasla bir uzaklaşmanın olması  bir taraftan sosyal ortamdan uzaklaşıldığının bir göstergesi aslında. Sanal ortama olan kayma sosyalleşmeyle öğrenilen örf ve adetlerden uzaklaşılmasına bir neden olarak görülebilir. Aile büyüklerinin örf ve adetler konusunda eskisi gibi bilgilendirmemesi de ayrı bir neden olabilir.  Örf ve adetler sosyal ortamda yaşayarak ve görerek öğrenilen normlardır. Bu alanlarda gerilemenin yaşanması toplum olarak eskiye kıyasla daha az yüzyüze sosyalleşmenin gerçekleştiğini de ortaya koymaktadır. Bunun yanında sosyal medyanın yabancılarla tanışma olanağı tanıması da riski arttıran başka bir unsur. Aileler özellikle çocukların hangi sitelere girdiklerini takip etmeli, çocuklarının konuştuğu kişilere özellikle dikkat etmelidirler”.

‘Korkmak’ bir çocuk için susma nedenidir

Çocuklar yaşadıkları olumsuz olayları bazen anlatmaktan kaçabildiklerine dikkat çeken Ayça Kurnaz, . böyle bir durumun yaşanmaması için anne-babaların aile içinde iletişime önem vermeleri gerektiği üzerinde durdu. Kurnaz şöyle konuştu: “Özellikle yakın çevre tarafından belli davranışlara maruz kalan çocuklar ‘kendilerine inanılmayacaklarını düşündükleri için’  yaşadıklarını anlatmayabilirler. Bunun dışında ‘yaşadıkları olayın normal olmayan bir davranış olduğunu bilmemeleri’ de susmalarına sebep olan başka bir nedendir. ‘Başlarının belaya gireceğini düşünmeleri’ de susmalarını sağlayan başka bir etkendir. ‘İstismarcının tehditinden korkmaları’ da başka bir neden olarak karşımıza çıkabilir. Korkmak bir çocuk için susma nedenidir.  Bunun yanında, istismarcı tanıdık biri olduğu zaman çocuklar kişiyi sevebilir ve korumak isteyebilirler çünkü sevmedikleri istismarcının kendisi değil yaptıklarıdır”.

Çocuklarınızla konuşun

“Çocuklar ailelerinden sorunları konuşarak çözmeyi öğrenmemişlerse yaşadıklarını nasıl anlatacaklarını bilemeyebilir” diyen Kurnaz, “Bu noktada sözel iletişime önem verilmesi ve kendisine istenmediği bişey yapıldığı noktada ‘hayır deme becerisi’nin kazandırılması sorunu erken farketmek için çok önemlidir. Bunun yanında arkadaşlar tarafından dışlanma korkusu, yanlış anlaşılma veya ‘ispiyoncu’ olarak anılma korkusu da susmak için başka sebepler olarak karşımıza çıkıyor. Büyükleriyle cinsel konuları konuşmaktan çekinmeleri de susmaları için başka bir sebep olabilir. Bu yüzden anne-babaların çocuklarıyla cinsel konularda da yaşlarına uygun şekilde  konuşabilmeleri gerekir. Cinsel içerikli kelimelerinin söylenmesinin ‘ayıp’ sayıldığı için yasaklanması da bazen istemediğimiz sonuçların ortaya çıkmasına sebep olabilir” şeklinde konuştu.

Çocuklarınızı dinleyin; söylediklerini ciddiye alın

Cinsel istismarı en aza indirmek için farkındalık arttırıcı ve bilgilendirici çalışmaların yapılmasına ihtiyaç  olduğuna vurgu yapan Ayça Kurnaz, sözlerini şöyle tamamladı, “Hem çocukların hem de anne-babaların bu konuda bilinçlendirici eğitimler alması konuyla ilgili farkındalık kazanması için önemlidir. Anne-baba eğitimleri, anne-babaların çocuklarını yetiştirirken  bilinçli olabilmeleri için gereklidir. Her anne-babanın çocuklarına sorunlarını açıklayabilmeyi öğretmesi ve ‘hayır deme becerisi’nin kazandırması, sorunu önlemede büyük önem arz etmektedir. Bunun yanında gerekli cinsel eğitim ve hayır diyebilme gibi yaşam becerilerinin yaşa uygun şekilde eğitim müfredatlarına alınması da önleyici önlemler olarak gereklidir.  Çocuklar kendilerine yapılan normal olmayan davranışların farkına varabilirlerse bunu açıklayabilmeleri çok daha kolay olur. Buna ek olarak anne-babaların çocuklarının söylediklerini ciddiye alması sorunun ilerlemeden çözülmesinde önemli derecede rol oynar. “Çocuk İstismarı ve Önleme Yasası”nın hala  hayata geçirilmediğini görmekteyiz. Bir an önce bu yasanın uygulamaya konması ve caydırıcı cezalar içermesi sorunu  önleme çalışmalarına katkıda bulunacaktır.