Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların yanı sıra, ilgili tüm tarafların hedefinin yıl sonunda bir çözüme ulaşmak olduğunu belirtti.

Bugünkü liderler görüşmesi sonrası basına açıklama yapan Akıncı, “Yıl sonuna kadar bunu başarabilmeyi ümit etmekteyim. Öyle inanıyorum ki, bu işe taraf olan diğer tarafların da hedefi budur. Arzuları budur. Bize bunu söylüyorlar. O halde var gücümüzle bunu sağlamak için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Bugün 7’nci toplantıyı gerçekleştirdiklerini ifade eden Akıncı, Bayramın üçüncü günü son toplantının yapılacağını ve ardından New York’a gidileceğini belirtti.

Görüşmede, yönetim ve güç paylaşımı başlığında henüz uzlaşı sağlanamayan ya da yakınlaşmış olduğu halde yine de ayrılıkların bulunduğu bazı başlıklar üzerinden gittiklerini söyleyen Akıncı, “Onlarda da yeni anlayış birliktelikleri sağlandı” diye konuştu:

Akıncı şöyle devam etti:

“GERÇEKLİK VE MAKULİYET BEKLİYORUZ”

“Daha tamamlanması gereken birkaç husus daha var. Onlara da ve yönetim başlığının yanı sıra mülkiyet başlığında da var olan ayrılık noktalarıyla ilgili Çarşamba günü bir egzersiz daha yapılacak ama o gün asıl hedef ortak bir açıklama metni hazırlayıp bunu kamuoyuyla paylaşmak olacak. Kısacası bugün, az da olsa yeni ilerlemeler, yeni uzlaşmalar sağlandığını söyleyebilirim. Dolayısıyla çalışmalar olumlu çerçevede devam ediyor. Bu süreci birlikte yürüttüğümüz Sayın Anastasiadis, temkinli iyimserlik söyleminde bulunuyor son zamanlarda. Evet, hepimizin temkinli iyimserlik olmasında yarar var. Ama temkinli olurken, iyimserlik de var. Çünkü bir ortak hedef var. Bu ortak  hedef de artık kanaatimce ete kemiğe ve tarihe bürünmüştür. O da, bu yıl sonuna kadar bir çözümü artık bu adaya getirmektir. Belki Rumların bizden beklentileri var ama bizim de onlardan beklentilerimiz var. Biz de onlardan gerçekçilik ve makuliyet sınırları  içerisinde bu sürecin devamını getirmelerini bekliyoruz. Eğer bu çerçevede makul olunursa, beklentiler gerçekçi düzeyde tutulursa, anlaşmamak için çok ciddi bir neden olamayacaktır. Çünkü yakınlaşmalar oldukça artmıştır, artmaya devam etmektedir. Tabii ki ciddi ayrılık noktaları, henüz kapatılmamış farklılık noktaları vardır. İki tane temel başlıkta sadece fikir egzersizi yapılmıştır.  O konular da yeri ve zamanı gelince tabii ki öteden beri bizim söylediğimiz çerçevede farklı bir formatta ele alınırsa, o konularda da daha iyi noktalara gelinebileceğini değerlendiriyoruz. Dolayısıyla bugünü özetleyecek olursam, yararlı bir görüşme daha oldu. ileriye doğru bir mesafe daha alındı. 8’inci toplantıda ikinci yoğunlaştırılmış süreci de noktalamış olacağız. 14 Eylül toplantısını sizlerle paylaşacağız ve ondan sonra da muhtemelen 20 Eylül’de New York’a hareket etmiş olacağız.”

_ozi5079.jpg

“DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK KONUSUNDA BİR UZLAŞMA SÖZ KONUSU DEĞİL”

Akıncı, bir gazetecinin “Bu yakınlaşmalar arasında dönüşümlü başkanlık var mı? Bir de 20 Eylül’den önce New York’a gidebileceğinizi söylemiştiniz” şeklindeki sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“O beklediğimiz bazı görüşmeler 20’sinden sonrasına kalacak. O nedenle bizim gidiş tarihimizi bir iki gün öncesine almak gibi bir gereklilik söz konusu olmadı. Dönüşümlü başkanlıkla ilgili var olan tavırlar biliniyor. O konuda radikal bir değişiklik yoktur. o konu bizim için politik eşitliğimizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Dolayısıyla bugün için herhangi bir uzlaşma söz konusu olmasa da, gelecekte olması gerektiğini çok açık ve net bir şekilde her vesileyle izah ediyoruz. Bugün o konuda herhangi bir uzlaşma söz konusu değil.”

“4 ÖZGÜRLÜKLER… İKİ KESİMLİLİK VE İKİ TOPLUMLULUK DA ÖNEMLİDİR”

4 Özgürlüklerle ilgili bir soruya ise Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle cevap verdi:

“4 özgürlüklerle ilgili muhtelif açıklamaları ben de görüyorum. Şunu hatırlatmak istiyorum. 11 Şubat 2014 tarihinde yapılan çerçeve anlaşmasında, bu konuyla ilgili şu ifadelerin yer aldığını hatırlamanızı irca ederim. Birleşik Kıbrıs Federasyonu çözüm ve çözümün ayrı ancak eş zamanlı referandumlarda onaylanmasının neticesinde ortaya çıkacaktır.  Federal Anayasa, Birleşik Kıbrıs Federasyonu’nun eşit statüde iki kurucu devletten oluşacağını saptayacaktır. Federasyonun iki kesimli, iki toplumlu niteliği ve AB’nin üzerine kurulduğu ilkeler, adanın genelinde muhafaza altına alınacak ve bunlara saygı gösterilecektir. Yani hem BM parametrelerinden; iki kesimlilik, iki toplumluluktan söz ediliyor, hem de AB üzerine kurulduğu ilkelerden söz ediliyor. Kurulacak olan federal yapının iki eşit kurucu devletten oluşacağı konusunda sorun yok. Bu devletin modern çağdaş bir AB üyesi olacağı konusunda da bir tereddüt yok. Yani bazen bu konular o şekilde algılanıyor ki, sanki Kıbrıslı Türkler Avrupa değerlerinden çok uzaktır, Kıbrıslı Türkler Avrupa ilkelerini istemez, AB değerlerini içselleştirmemiş bir toplumdur… Öyle bir şey yoktur.  Bizim özgürlüklerden çekinecek bir yanımız yoktur. Ancak burada altı çizilmesi gereken husus şudur; bu özgürlüklerin bir kısmı, örneğin mülkiyet alımı ve satımı gibi özgürlükler kurucu devletlerin düzenleyiciliği altında olacaktır. Burası önemlidir. Bunun ayrıntılarına şimdi girmenin bir önemi yoktur ama bu işin prensibi budur. Bunun gibi daha başka alanlarda da serbestlikler olacaktır ama bunların, kıstasları olacaktır ve bunlar kurucu devletlerin düzenleyiciliği altında olacaktır. Hakkı ortadan kaldıramazsınız. Yani toptan yasaklama getiremezsiniz ama düzenleme olacaktır ve o bizim için yeterli bir hak ve yetki olacaktır. Herhangi bir şekilde iki kesimliliği ve iki toplumluluğu muhafaza etmemizi bertaraf etmemesi için. Yani burada AB değerleri, ilkeleri önemli bir konudur ama aynı zamanda bir BM parametresi olan iki kesimlilik ve iki toplumluluk da önemlidir. Dolayısıyla bu ikisini dengeleyen bir yaklaşım söz konusudur. Bu konularda büyük uzlaşmazlıklar çıkmasını beklemiyoruz. Bu anlattığım kayıtlarla bir anlayış beraberliği oluşmuş gibidir. Ancak sadece çıkıp da 4 özgürlükler konusunda anlaşma vardır deyip noktayı koyarsanız başkadır, bunun hangi çerçevede olacağının ayrıntısını vermek farklıdır. Zaman zaman Rum tarafında sadece ilk kısmı söyleniyor. Benim size verdiğim ayrıntıdaki ikinci kısım söylenmeyince, bu defa gereksiz tepkiler oluşuyor.”

_ozi5111.jpg

“ÇERÇEVE ANLAŞMASI DEĞİL, DURUM TESPİTİNİ PAYLAŞACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Akıncı, “14 Eylül’deki açıklamadan insanlarımız ne beklesin? Bir çerçeve anlaşması söz konusu mu olacak?” şeklindeki soruya verdiği yanıtta, yeni bir çerçeve anlaşmasının takdim edilmeyeceğini belirtti.

Sadece önemli görülen bazı durum tespitlerinin paylaşılacağına dikkat çeken Akıncı, “Varacağımız tespit ne ise  bir iki gün içinde onun çalışmaları başlayacak ve bu tespitleri paylaşacağız” dedi.

Akıncı şöyle devam etti:

“Yoksa ayrıntılı yeni bir çerçeve anlaşması değil. Biz bütününü çözmeye çalışıyoruz. Artık çerçeve anlaşmalarına gerek yok. Yani çerçeve anlaşma 2014’te yapıldı. 77’de, 79’da yapıldı. O dönem geçti artık.  Şimdi ayrıntılı bir çözüm planı oluşturmaya çalışıyoruz ki iki tarafın halklarına referandum sürecini yaşatabilelim.”

“ÇÖZÜLMESİ GEREKEN ÖNEMLİ BAŞLIKLAR VAR”

“4 başlıkta büyük uzlaşmalar olduğundan söz ettiniz. Ne kadardan bahsedebiliriz? Mesela Rum Dışişleri Bakanının açıklaması olmuştu” yönündeki soruya ise şu yanıtı verdi.

“O yüzde 95-98 konularına hiç girmeyin. Şimdi ben diyeceğim ki yoktur öyle bir durum. Ama önemli ilerlemeler vardır. Bunun pazarlıkla yüzdeliğini tespit etmeye gerek yoktur diye düşünüyorum ama gerçekçi değerlendirme yapmak gerekirse, ciddi önemli ilerlemeler olduğunu iki taraf da kabul ediyor. BM de kabul ediyor. Yeterli mi, hayır.  Çözülmesi gereken önemli başlıklar var. Hem o başlıklarda, hem de mülkiyette de. Dönüşümlü başkanlık konusu halen çözümlenmiş değildir. Diğer iki başlıkta da bir genel fikir teatisinde bulunuldu. Onların da çözülmesini sağlamamız lazım. Ama şu tespiti yapmak yanlış olmaz. Bu müzakereler tarihinde, başkalarının hazırlayıp, bunu alın da oylamaya götürün dediğinin dışında, ilk defa Kıbrıslıların kendilerinin bu kadar detaylı bir şekilde uzlaşa uzlaşa bir yolu yürüdükleri olmamıştır. Şimdiye kadar Kıbrıslıların kendilerinin ilerledikleri en ileri noktadayız. Ancak yeterli mi? Hayır, henüz o noktada değiliz. Yıl sonuna kadar bunu başarabilmeyi ümit etmekteyim. Öyle inanıyorum ki, bu işe taraf olan diğer tarafların da hedefi budur. Arzuları budur. Bize bunu söylüyorlar. O halde var gücümüzle bunu sağlamak için çalışmaya devam edeceğiz.”

“BU PRATİK NEDENLERDEN BU SONUCUN DOĞDUĞUNU GÖREBİLİYORUM”

Yaz saati uygulamasıyla ilgili bir soruya ise Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs sorunu çözülmedikçe, bu tür sıkıntıların devam edeceğini belirtti.

“Bana bunu soruyorsunuz ama ben iki adım ötede farklı bir saat olmasını arzu etmem” diye konuşarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunun neden gerekli olduğu noktasında düşündüğünüzde herhalde, Rum tarafıyla olan ilişkiden çok daha fazlasının Türkiye ile olmasının getirdiği bir sonuç oluyor. Bize uçaklar bir tek yerden geliyor. Onun saatlerinin şaşması, ekonomide borsasından tutun da kurlarına, kurlarının değişimine kadar bu iki tarafın ilişkisi o kadar bir iç içe geçmiştir ki, onun saat dilimini yaşama geçirmeyi çok normal bir işlem gibi gördü hükümet. Böyle olmasını ben tercih eder miyim, hayır. Benim tercihim, Kıbrıs’ta federal bir yapı kuracağımız bu adada elbette aynı saat dilimi içerisinde olmamız daha akıl işidir. Çünkü biz Türkiye’nin bir vilayeti değiliz. Biz ayrı bir varlığız ve Kıbrıs’ta bir çözüm hedefimiz var. Ancak bu pratik nedenlerden bu sonucun doğduğunu da görebiliyorum. Eğer Rum tarafıyla çok daha farklı bir ilişki olabilseydi, bunu yapmak için çok daha fazla düşünecektik. Bunun bir bakıma pratik gereklilikler düşünülerek yapıldığını düşünüyorum. Kimisi bunun siyasal olduğunu değerlendiriyor. Ben böyle bir şey düşünmedim. Pratik zorunluluklar bunu getirdiği algısını taşıyorum. Ancak bunun da çıkış yolu Kıbrıs sorununu çözmektir ve bu gibi anomalilerden de kurtulmaktır.”

_ozi5138.jpg

“KİMSEYE CEVAP OLSUN DİYE SÖYLEMEDİM. KENDİ DÜŞÜNCELERİM”

Akıncı son olarak “Türkiye’nin vilayeti değiliz diyorsunuz ama Anastasiadis’in dünkü açıklamalarında böyle bir vurgu var. Ona cevap olsun diye mi böyle konuştunuz?” şeklindeki soruya ise “Hayır ona cevap olsun diye söylemedim. Kendi inançlarımın bir tercümesi olarak söyledim. Öteden beri bu düşünceye sahibim. Burası ayrı bir varlıktır. Türkiye ile çok sıkı ilişkileri olan bir varlıktır. Güneyle de  oturup federal bir yapıyı kurmak için uğraşan bir varlıktır. Ama Türkiye ile o kadar içli dışlıyız ki bu doğal bir sonuç gibi yapıldı. Onu anlayabiliyorum. Ama bunun böyle yapılmasını istiyor muyum, hayır. Ben kendi ayrı varlığımızın federal bir yapı içerisinde, bağımsız bir devlet olarak, iki eşit kurucu devletli bir yapıda, kendi bütünselliği içerisinde bir saat diliminde olmasını isterim. Yarın federal yapıyı kurduğumuzda, hangi saat diliminde olacağız biz? Kendimizin olmayacak mı bu? Ama bugün o noktada olmadığımız için ve ilişkiler Türkiye ile de bu kadar yakın ve sıkı olduğu için onun bir teknik doğal sonucu olarak bu durum ortaya çıktı. Ama bu garip bir durumdur. Sanırsam da herkes bu garipliğin farkındadır. Bunu Sayın Anastasiadis’e cevap olsun diye söylemedim. Kimseye bir cevap olsun diye de söylemiyorum. Kendi düşüncelerimin bir ifadesi olarak bunu söylüyorum.”