MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Bahçeli, açıklamasında şunları kaydetti;
Yeni yüzyıl Türkiye için emsalsiz fırsatlarla doludur. Milli birlik ve beraberlik içinde bu fırsatları yakalayacağımız düşüncesindeyim. Fakat milletimizin hassasiyetleri üzerinde oynama yapanlar, tahrip etmek için çaba harcayanlar çok tehlikeli provokasyonları birer birer sahneye sürmektedir. Muhalefetin umut bağladığı, siparişle siyaset yaptığı, bölücülerin ve teröristlerin kukla olarak hizmet ettiği Joe Biden'ın Amerika Birleşik Devletleri başkanlık yarışından çekilmesi, bölgesel ve küresel zeminde etkileri olacak bir gelişmedir.
"Açılan kilidin kapatılmasıyla terör örgütü nefes alamayacak"
Sayın Cumhurbaşkanımızı ve iktidarını devirme planı yapanların kendileri tasfiye olmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nin tazyikiyle güney sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör devletinin bağlantı noktaları, yol haritası, ana güzergahı kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'nin mücadelesi ve iktidarın dirayetiyle bertaraf edilmiştir. Açılan kilidin kapatılmasıyla mücavir bölgelerde hiçbir terör örgütü nefes dahi alamayacaktır. Sürekli operasyon stratejisi Allah'ın izniyle başarıyla ulaşacak terörün ve bölücülüğün kökü kazınacaktır. Buna rağmen Mersin'de halay çekip İmralı canisi lehine slogan atan bir avuç şehir eşkiyası ile Diyarbakır'ın sözde Kürdistan olduğunu ileri süren DEM'li hainler şımarıklıklarının ağır sonuçlarına inşallah katlanacaklardır. Doğu ve Güneydoğu'daki bazı il ve ilçelerde fiili durum yaratmak için belediye hizmetlerinin şer hedefler uğruna seferber edilmesi, bölücülüğü sokağa taşıma gayretleri son günlerde hızlanmıştır. Bu azgınlaşmış tahrikleri dikkatle ve yakinen takip ettiğimiz herkesçe bilinmelidir.
"CHP'nin şifreleri PKK'nın elinde DEM'in kullanımındadır"
Türkiye'nin bölünmesi hususunda kapalı devre işbirliği halinde olan ve siyasi ortaklık kuran Cumhuriyet Halk Partisi ile DEM ateşle oynadığı malumlarınızdır. Tam bu günlerde CHP Genel Başkanı'nın "Kürtler ben eşit hissetmiyorum." diyorsa onlar eşit hissedene kadar hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz açıklaması yakından tanıdığımız bölücü bir ağızdır. DEM'lenen CHP milli güvenliğimize zarar vermektedir. DEM'lenen CHP Cumhuriyet Halk Partisi demokrasimize leke sürmektedir. DEM'lenen CHP milli birlik ve kardeşlik hukukumuzun kundaklamaktadır. Terörist Demirtaş ile ziyaretçi kuyruğuna girenlerin profili çeşitlenen Sarosçu Kavala'ya siyasi geleceğini bağlayanlar ne milliyetçilikten ne de milli onurumuzun muhafaza teminininden bahsetmeleri söz konusu değildir. CHP'nin şifreleri PKK'nın elinde DEM'in kullanımındadır. Türk milleti köksüz ve kötü niyetli müfritleri görmektedir. Bu nedenle emperyalizmin içimize kadar yuva yapmış piyonları muhakkak çuvallayacak alayının birden oyunları bozulacak mahçubiyet ve mağlubiyet akıbetleri olacaktır.
"Dezenflasyon süreci her geçen gün tesirini göstermekte "
Karamsar tablolar çizenler, kötümser telafuz ve telkinlerle vakit geçirenler gerçek manada Türkiye'nin gücünü ve Türk milletinin gürbüz iradesini kavramaktan aciz düşenlerdir. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nın tarihin en ağır ekonomik krizinin yaşandığını iddia etmesi yalnızca ağır bir bühtan değil aynı zamanda ülkesine ve milletine itibar etmeyen bir siyasetçinin delisavmasıdır. Halbuki Türkiye ekonomisi güven verici adım ve hamlelerle istikrarlı ve umut uyandıran bir yükseliş kulvarındadır. Dezenflasyon süreci her geçen gün tesirini göstermekte büyüme, istihdam, ihracat, yatırım, üretim ve cari fazla hedefleri iyimser beklentileri kamçılamaktadır.
Uluslararası kredi derecelendirme şirketlerinin ekonominin pozitif ivmesini teyit etmesi ayrıca değerli ve sevindirici bir gelişmedir. Azalan dış finansman ihtiyacıyla birlikte artan uluslararası rezervler ekonomik dengelemeyi tetiklemektedir. Türkiye ekonomisi en kötü kötü senaryoların engellemelerine takılmadan hızla ilerleme kaydetmektedir. Toplumun her kesimi büyümenin nimetlerinden elbette istifade edecek özellikle istismar edilen emeklilerimiz hak ettikleri sosyal ekonomik ve insani seviyeye kavuşacaklardır. Milliyetçi Hareket Partisi'nin ve Cumhur İttifakı'nın ortak gayesi budur. Kaldı ki ülkenin bekasıyla milletin refahı en üst düzeyde tesis edilecektir.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nın her çiftçiye bedava traktör vaadiyle yoksul ve geliri olmayan vatandaşlarımıza tam altın sözü hem aldatma hem de popülizmin ve demagojinin batağına saplanmış bir siyasetçinin kuyruklu yalanı olarak şu an bile hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Elbette dar ve orta gelirli muhtaç ve yoksul vatandaşlarımıza her desteğin verilmesi sosyal devlet anlayışının bir mecburiyetidir. Aynı şekilde emeklilerimizin, memurlarımızın, işçilerimizin, esnaflarımızın, çiftçilerimizin ekonomik ve hayat standardının yükseltilmesi siyasi ve manevi sorumluluk listesinde ilk sıradadır.
Ancak Cumhuriyet Halk Partisi'nin siyasi ve ekonomik temelli söz ve eylemleri esasen çelişkiler yumağıdır. Dişe dokunur ve sadıra şifa hiçbir plan, proje ve teklif ihtiva etmemektedir. CHP'nin tek yaptığı bol keseden atıp tutmaktır. Üstelik parti içi gerilim ve hesaplaşmalar CHP yönetimini sürekli zora sokmakta, gündemi değiştirme hevesi de kursaklarında kalmaktadır. Krizlerin kulislerin ve kutuplaşma dalgalarının partisi Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Bu kimliksiz ve köşesiz partinin siyasi kozmik odası işgale uğramış, güvenlik duvarları yıkılmış, karar ve irade bünyesi çoklu organ yetmezliğiyle komaya girmiştir. Yumuşama dayatması altında Türkiye'nin Türk siyaset ve demokrasi sisteminin ilkelerinden uzaklaşması gene yumuşama dedikodu altında ihanetin ve melanetin aklanma ve temize çıkarma uğraşları stratejik bir tuzak olarak karşımızdadır.
Politikasızlık içinde kıvranan rotasını kaybeden istikametinden şaşan Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin yumuşama veya normalleşme çağrıları zemzem diye ikram edilen baldıran zehrinden başka bir şey değildir. Nitekim Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nın Kıbrıs sorunun çözümünü vatan toprağında pay vermekle mümkün olacağını söyleyen eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'yı ziyaret etmesi akıl tutulması olduğu kadar 50. yıl kutlamalarına gölge düşüren bir aymazlıktır. Yunanistan Başbakan'ının Güney Kıbrıs'ı ziyareti sırasında Türk askeri ve Türkiye'nin garantörlüğünün olmayacağı bir çözümden bahsetmesi Cumhuriyet Halk Partisi'nin Kıbrıs'ta aradığı ve arzuladığı normalleşme hezeyanının bizzat somut karşılığıdır. Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin milli tezlerimizi ve üzerinde oynama yapılamayacak egemenlik çıkarlarımızı müdafaada vahim nitelikli tenakuz ve çarpıklık içinde olduğu besbellidir.
"Kıbrıs sadece üzerinde hayat sürülen bir ada değildir"
Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 50. yıl dönümü münasebetiyle Kıbrıs Türk halkıyla kucaklaşmak, hasret gidermek, ortak bir gelecek etrafında kenetlenmek kuşkusuz milli bir heyecan yaratmıştır. Türk milleti tek yürek halinde Kıbrıs davasına inanmakta ve arkasında durmaktadır. Kıbrıs Türklüğünün zulümden ve zulmetten kurtuluş gününde soydaşlarımızla beraber olmak bu kutlu günde kabaran milli coşkuya şahit olmaktan şahsım adına büyük bir memnuniyet duyduğumu bilvesile açıklamak boynumun borcudur. Kıbrıs sadece üzerinde hayat sürülen bir ada değil, Türk milletinin tarihi ve şehitlik kardeşlik varoluş anıtıdır. Kıbrıs, muhterem ceddimizin göz nuru, gönül yurt olması yanısıra siyasi stratejik kültürel ekonomik jeopolitik miras ve müktesebatı ile bölgenin ve küresel sistemin kilit taşıdır. Bu nedenle tüm dikkatlerin odağı Kıbrıs'tır.
"Girit'te ne yapıldıysa Kıbrıs'ta da aynısı planlanmıştır"
Öteden beri açık veya gizli hesaplaşmaların medeniyetler ve milletlerarası devam ede gelen seri ve sert mücadelelerin ağırlık merkezi Kıbrıs'tır. Kıbrıs Türklüğünün egemenlik haklarını ve tarihi emanetlerini göz ardı eden yok sayan hatta imhası için fırsat kollayan karanlık çevrelerin tahrikleri tacizleri ve tuzakları hiç bitmemiştir. On yıllar boyunca çözümsüzlüğün çözüm olarak dayatılması, kurulan müzakere masalarının ve makul uzlaşma vasatının tahrip edilmesi boşuna değildir. Çünkü Kıbrıs'ta barış huzur ve refah ikliminin tesisinden ödü kopanlar vardır ve bunların oyunları kesintisiz şekilde sahne almaktadır. Kıbrıs Türklüğünün onuruyla milli kimliğiyle dahası varoluş haklarıyla birlikte bağımsız yaşama gayesine tahammülsüzlük gösterenlerin nasıl bir yanlışa düştükleri her türlü izahtan varestedir. Girit'te ne yapıldıysa Kıbrıs'ta da aynısı planlanmıştır.
"Kıbrıs Türk'tür, Türk'ün yurdudur"
Şayet Türkiye'nin 50 yıl önce müdahalesi olmasaydı, Kıbrıs Türklüğü, Hocalı'da, Kerkük'te, Doğu Türkistan'da ve Gazze'de yaşanan dramların, acıların ve insani felaketlerin aynısıyla karşılaşması mukadderdir. Sanmasınlar ki Taşkent, Taşpınar, Sinde, Günyeli, Yuvalı, Paşaköy, Kanlı Noel, Limasol, Gazimağusa, Geçitkale, Muratağa, Sandallar, Atlılar katliamlarını unuttuk. Sanmasınlar ki bebeklerimize, çocuklarımıza, kadınlarımıza, masum ve mazlum soydaşlarımıza yönelik kanlı saldırıları hafızamızdan çıkardık. Tarihi karar ve mesajımızı tekrar haykırıyorum, Kıbrıs Türk'tür, Türk'ün yurdudur, her zaman da böyle kalacaktır.