Haber: Bahar SANCAR
Alayköy Organize Sanayi Bölgesi İş İnsanları Derneği Başkanı Metin Yılgın, Gündem Kıbrıs’ın sorularını yanıtlayarak, ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Rum Yönetimi kendisine sağlanan imtiyazların getirdiği şımarıklıkla hamlelerini daha üst seviyeye çıkardı”
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin KKTC’deki taşınmaz mallara yönelik gerçekleştirdiği tutuklamalar ve yaptığı girişimler hakkında değerlendirmelerde bulunan Yılgın, “Aylardır ülkemizde bu konuları konuşuyoruz. Gayrimenkul yasası çıkmadan öncede inşaat sektörü lokomotif bir sektör haline geldi ve yurt dışından da birçok yabancıyı bu ülkeyi bir cazibe noktasına dönüştürerek kalıcı olarak getirmiştir. Sanayi bölgeleri de bu sektöre taşeronluk yapan bir gelişmekte olan bir alandır. Ne kadar fazla inşaat olursa bu alanda da sanayiyi daha fazla fayda sağlıyor. Sanayi sektörü gayrimenkul sektörü ile içli dışlı sektörlerdir ve birbirlerine sinerji veriyor. Rum tarafının uyguladığı insanlık dışı olay zaten 50 yıldır var. KKTC’yi tecrit altında tutmaya, yalan ve iftiraları ile uluslararası kamuoyunda bu ülkedeki insanları yok saymaya ve buradaki insanları köşeye sıkıştırmak için davranış biçimini devam ettiriyor. Amerika, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin kendisine sağlamış olduğu imtiyazların getirdiği şımarıklıkla bu hamlelerini daha üst seviyeye çıkardı ve uluslararası insan haklarına aykırı bir şekilde buradaki gayrimenkul yatırımı yapan insanlara soruşturma açtı ve tutuklamalar yapıyor. Biraz daha temkinli davranıyoruz şuan çünkü bir panik oluştu. Bizler iş insanları olarak rotamızı ve pazarımızı değiştirdik. Bu süreç rayına girecektir. Bizim asıl içeride yasalarımızı düzenlememiz, tüzükleri doğru yaparak kayıt altında bir sistem oluşturmamız gerekiyor” diye konuştu.
“Ülkemizi yeterince tanıtamadık”
Konuşmasının devamında Yılgın, “Gayrimenkul sektöründeki sözleşmeli satışların kayıt altına alınması için diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte çok fazla girişimde bulunduk. Bu kayıt dışındaki ekonomi kayıt içine alınırsa bu kazanç devletin kasasına girer. Bizim yapmamız gereken cezbedici ve yatırımcının önünü açıcı, kayıtlı yatırım yapılmasını sağlayan bir yasa yapılmalıdır. Yasada yapılan tadilat gayet iyidir ancak bazı eksiklikler vardır. Onların da giderilmesi gerekmektedir. Daha sonra bu işin tanıtımını yapmamız gerekir. Bu noktada Turizm Bakanlığı ile hareket edilmesi gerekiyor. Yurt dışındaki tanıtımı yapması gereken yer Turizm Bakanlığıdır. Bizim ülkemizde en az 11 ay güneş var. Bu anlamda ülkemizde iklim çok güzel, kumsallarımız çok güzel. Tarihimiz çok önemli ve çok güzel tarihi bir alanımız var. Ancak biz ülkemizi bu anlamda yeterince tanıtamadık. Ada Kıbrıs çok güzel yapıldı ve bunun geliştirilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Asgari ücretin sektörel bazda belirlenmesi gerekir”
İşletmelerin yaşadığı sorunlar hakkında değerlendirmelerde bulunan ve çözüm önerileri sunan Yılgın , “Bir ülke üreterek kalkınır. Ne kadar çeşitli ürün üretirseniz o kadar fazla kalkınırsınız. Bir işletmenin ayakta kalabilmesi için öncelikle finansa erişiminin kolay olması gerekir. Finansa erişim bizim ülkemizde maalesef zordur. İkincisi gider ve gelirlerin dengeli olması gerekiyor. Bizim gider kalemlerimizde bugün en büyük gider ne yazık ki işçilik gideridir. Bugün asgari ücretin geldiği nokta 1,000 Dolar seviyelerindedir. Siz asgari ücreti 1,000 Dolar’a çektiğinizde kalifiye personellerinize verebileceğiniz rakam daha yüksek olmalıdır. İşçilik maliyetleri yükseldikçe uluslararası pazarda yarışabilme kabiliyetiniz azalıyor. Asgari ücretin sektörel bazda belirlenmesi gerekir. Yerel iş gücünü desteklemek için prim oranlarının daha yüksek olması gerekir. Üçüncü dünyadan gelen çalışanlarımız kazandıkları paraları yurt dışına gönderiyorlar ve aynı zamanda kendilerine sağlanan imkanlar daha farklıdır. O nedenle asgari ücrette bu düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Üçüncü etken ise vergilerdir. Eğer siz bir yatırımcının üzerine vergi yükünü bindirirseniz o kadar fazla yatırımcı yatırım yapmaktan kaçacak demektir. Zaten enflasyon ülkemizin ve dünyanın vazgeçilmez bir unsuru haline geldi. Pandemiden bu yana bozulan piyasa dengesi insanları faize yönlendirdi. Çünkü oranın kazancı normal yatırımın kazancından daha risksiz ve garanti olarak görülüyor. Eğer siz vergilerinizi ucuzlatmazsanız, farklı alanlarda farklı imtiyazlar sağlamazsanız bir yatırımcı ve bir üretici oluşturamazsınız. Devletin burada oluşturduğu vergi yükü üreticinin belini büküyor. Özellikle KOBİ’ler ve yeni iş hayatına girecek işletmeler için çok büyük sorun teşkil ediyor” dedi.
“Devletin yapması gereken ‘düşük vergi mutlu halk, yüksek vergi mutsuz halk’ modelidir”
Devletin üreticileri ve yatırımcıları koruması için yapılması gerekenleri söyleyen Yılgın, “Devletin yapması gereken ‘düşük vergi mutlu halk, yüksek vergi mutsuz halk’ modelinden ilerleyerek vergi sistemini düzenlemesi gerekiyor. Aynı zamanda teşvik ve yatırım sistemleri de düzenlemesi gerekiyor. Bazı alanlarda ise süreli teşvike geçilmesi gerekiyor. Çünkü birçok alanda süresiz teşvikler veriliyor. Süt, tarım, hayvancılık, turizm ve diğer sektörlerde bunlar verilmektedir. İşletme kalkınana kadar teşvikler verilir, işletme kalkınınca bunlar kesilir. Bunun için teşvik verilir. Devlet tarafından bunların düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
“Türkiye’ye ihraç edilen hiçbir üründen Türkiye vergi almıyor”
Peşin Gümrük vergisi sisteminin devlette dijitalleşme ile birlikte sonlanabileceğini ifade eden Yılgın, “Buradan Türkiye’ye ihraç ettiğimiz bir ürün sıfır gümrük ile gidiyor. Bu ülkede üretilen ve bu ülkeden Türkiye’ye ihraç edilen hiçbir üründen Türkiye vergi almıyor. Biz de diyoruz ki Türkiye’den gelen yerli ürünlerden, burada üretilecek ürünlerin hammaddelerinden vergi almayın. Peşin vergi yerine faturaya dayalı bir vergi ödenmesi gerekir. Ülkemizin en büyük sorunlarından bir tanesi kamudaki denetim mekanizmasının çok yavaş işlemesidir. Dijital sisteme geçememişi olmamız oradaki doğru yönetimin yapılamamasına neden oluyor. Dijitalleşmeye bir an önce geçip fatura sisteminde vergilendirmeyi getirmemiz gerekiyor. o zaman tüccarın üzerindeki yük biraz daha azalacak, stokladığı ürünün vergisini hemen ödemeyecektir. Navlun ve vergi üst üste bindiğinde yüzde 40 oranında bir vergi dilimi oluşuyor. 100 liralık mal, 140 lira oluyor, paranın finansmanından ve diğer giderlerden dolayı da fiyat 200 liralara kadar çıkıyor. O ürünü yerine koyacak para kazanılması gerekiyor. Dövizin artması ve paranın baskılanması da piyasaya pahalılık olarak yansıyor. Peşin vergi alınmasa ürün fiyatları düşer. Satıcı paranın maliyetini fiyata yansıtmayacak. TEKNOFEST’te Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, dijitalleşme, E-Devlet’e ve gümrük sistemine entegre olunması noktasında çalışmaların hızlandırılacağını söyledi. Büyük ihtimalle 2026 yılı başında dijital, sisteme, E-Devlet’e ve gümrük entegrasyonuna geçilmiş olacaktır. Bu sisteme geçilince E-Fatura sistemine de geçilecek ve büyük ihtimalle 2026 ortalarında vergilendirme modelleri değişebilir” dedi.
“Ekonominin dili yoktur, güven vardır”
Biz dünyaya bir meydan okumak istemiyor muyuz? Madem bize bu kadar baskı yapılıyor ve ambargolar uygulanıyor, burada yok sayılıyoruz, bazı girişimlerin yapılması gerekir. Biz burada devletimizle, devlet kurumlarımızla, devlet yönetimimizle, halkımızla, işletmelerimizle varız. Devlet olmanın tüm unsurlarını taşıyoruz. O zaman biz de ticaret yapalım. Ekonominin dili yoktur. Ekonomik olarak oluşturduğunuz ortamlarda güven vardır. Eğer o güven varsa sizin ilişkiniz oluşmuş ve size bir ilgi var demektir. Tanıtımınız başlar demektir. Biz neden Azerbaycan’a gidiyoruz? Neden Almanya’daki fuarlara katılıyoruz? Oradaki ekonomik ilişkiyi kurmak ve oradaki yeni bilgili buraya getirmek istiyoruz. o nedenle daha fazla giriş yapmalı ve gerekli açılımları yapmalıyız. Sanayicinin ve üreticinin önünü açmamız gerekiyor. Marketçi ve işverenin üzerine sürekli yüklenerek bu işi çözemeyiz. Adaletli bir yönetim sistemi kurmalı, adaletli bir vergi sistemi oluşturmalı ve kamu maliyetlerini de azaltmamız gerekiyor. Şuan mevcut sistemlerle devam edilmesi mümkün değildir. Tüm unsurların bir arada değerlendirilerek adımlar atılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.