"Kimsenin gözünün yaşına bakılmadan gerekenler yapılacak" ifadelerini kullanan Erhürman, konuyla ilgili kişisel sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu.

Erhürman’ın paylaşımı şu şekilde:

“36 üniversiteye açma ön izni verilmiş bu ülkede. 23 tanesi faaliyete başlamış. Üniversitelerin yanında bir de “eğitim kurumları” var. Onlar da 2021’e kadar 15 tane iken, 2021’de 2 tane daha açılmış, 2022’den bu yana 22 tane daha… Toplamda 39’a ulaşmış sayı. Bu küçücük ülkenin kapasitesi belli YÖDAK’ıyla 23-36 arası üniversitenin, kapasitesi belli Eğitim Bakanlığı ile 39 eğitim kurumunun denetlenmesi “beklenmiş”.

Özellikle üçüncü ülkelerden gelen kontrolsüz nüfus akışının, “insan ticareti”, “insan kaçakçılığı” gibi faaliyetlerin yoğun olduğu bu coğrafyada bu küçücük ülkenin kapasitesi belli emniyet güçleri üzerinde yarattığı baskı her dakika hissedilerek hem de. Üniversitelere ve “eğitim kurumları”na “gelen” öğrenci sayısının artması manşetlerde başarı hikayesi olarak anlatılmış, sayıların artması için “büyük çabalar” ortaya konulurken, niteliğin artması gündem bile olmamış.

Güler: ‘İki devlet ve tek yürek’ olduğumuz KKTC’nin yanında olmayı sürdüreceğiz Güler: ‘İki devlet ve tek yürek’ olduğumuz KKTC’nin yanında olmayı sürdüreceğiz

Biz nitelik derken birileri bizi durmadan “sektör”ü riske atmakla suçlamış. Bu son olaylar patlamadan çok önce de, hemen birkaç hafta önce de, nitelik odaklı bir yükseköğretim vizyonunu, politikasını ortaya koymazsak, bu alanın sürdürülemeyeceğini, duvara toslamak üzere olduğumuzu, hızla harekete geçmemiz gerektiğini anlattık. Meclis’te “uzun” konuştuğumuz için eleştirildik. Medyada doğru dürüst yer bile almadı söylediklerimiz.

Şimdi bir üniversite sahibinin polise şikayeti üzerine başlayan soruşturma herkesin gündeminde. Bir kez daha, duvara toslayıp kafayı gözü yardıktan sonra uyanma hali. Oysa karşımızda duvar olduğu da, duvara doğru koştuğumuz da, duvara toslayıp kafayı gözü yaracağımız da belliydi! Krizden “fırsat”… Hiç sevmem bu lafı. Marifet krizi yaratmamaktır aslında. Ama bir musibet bin nasihatten evladır derler daha önce söylediğimiz gibi. Ve yine daha önce söylediğimiz gibi demir tavında dövülür.

Şimdi,

1. Polis bu soruşturmada nereye kadar gidilmesi gerekiyorsa gidecek. Siyasetin görevi polise müdahale olursa engellemek olacak sadece.

2. Gözaltıyla, tutuklamayla, masumiyet karinesiyle, adil yargılamayla ilgili temel ilkelerin korunmasından elbette vazgeçilmeyecek.

3. Ama siyaset oturup da olan biteni bir dizi film gibi izlemekle yetinmeyecek. Polis işini yaparken siyaset de işini yapacak ve çözüme odaklanacak.

4. Henüz öğretime başlamamış 13 üniversitenin ön açma izni iptal edilsin dedik. “Edeceğiz” dediler. Takipçisiyiz.

5. Soruşturmanın sürdüğü üniversiteler dışındaki üniversitelerde de diplomaların gözden geçirilmesini sağlayacak sistem bir an önce kurulsun dedik. “Kuruyoruz, YÖK ile gerekli istişareyi yaptık” dediler. Takipçisiyiz.

6. Niteliği odağa alan bir sistem için düğmeye basalım. Nitelik kriterlerini yerine getirmeyenlerin seviyesinin düşürülmesi ve yine olmazsa kapatılması için gereken düzenlemeleri yapalım dedik. “Tamam” dediler. Takipçisiyiz.

7. Mesele diplomayla kalmayacak, “insan kaçakçılığı”, “insan ticareti” meselesi üniversitelerde ve özellikle “eğitim kurumları”nda var mı, bunun araştırılması için polisle birlikte gerekli süreci hemen başlatalım dedik. “Tamam” dediler. Takipçisiyiz.

8. “Eğitim kurumları”ndaki inceleme sonrasında burada kapatmaları hızla yapalım dedik. “Tamam” dediler. Onun da takipçisiyiz. Bunları demekle kalmadık. Meclis’te önerimizle kurulan Araştırma Komitesi’nde gerekli girişimleri yaptık. Veriler hızla akıyor. Kamuoyuyla paylaşacağız elbette. Evet kriz bir “fırsat” doğurdu. Nicelik değil nitelik odaklı bir yükseköğretimi yaratmak için tabir-i caizse “kimsenin gözünün yaşına bakılmadan” gerekenler yapılacak. Ama tek “fırsat” bu değil. Herkes biliyor ki hemen hemen aynı sebeplerle duvara toslamak üzere olan tek alan yükseköğretim değil. Pek çok alanda kontrolsüzlük, denetimsizlik, hepsinden önemlisi ölçeğimiz itibarıyla kontrol edemeyeceğimizi çok iyi bildiğimiz bir “büyüme”, “çoğalma” var.

Pek çok alanda nicelik kaygısının nitelik kaygısını yok ettiği bir yapı var. Gerçek gündemi takip etmek konusunda hep birlikte hareket etmeye, hep birlikte yönetmeye ihtiyaç var. Bu bir “dizi film” değil, çok uzun bir süreden beri söylediğimiz gibi bizim yok oluş sürecimiz. Ciddiyete, sorumluluk bilinciyle hareket etmeye ve çözüm üretmeye ihtiyaç var. Ve tabii bu durumu yaratan zihniyetten bir an önce kurtulmaya!.. Yapılacak deyip yapmadıklarını, hep birlikte yapmaya”.