Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Rum tarafının hellimin tesciliyle ilgili başvurusunun mevcut haliyle onaylanmasının, Kıbrıs Türk ekonomisine ciddi bir darbe vuracağına ve Kıbrıs Rum tarafının sebebiyet verdiği kısıtlama ile izolasyonlardan dolayı zorluklar yaşayan Kıbrıslı Türklerin karşı karşıya kaldığı ekonomik zorlukları artıracağına dikkat çekti.

Eroğlu, “Bu durum açıkça, 9 Ocak 2015 tarih ve S/2015/17 sayılı en son rapor da dahil olmak üzere, eski ve şimdiki BM Genel Sekreterleri’nin art arda gelen raporlarının yanı sıra, 26 Nisan 2004 tarihli Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun kaldırılmasını öngören AB kararının lafzına ve ruhuna aykırıdır” dedi.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Jean Claude Juncker’e “hellim” konusu ile ilgili mektup gönderdi; Avrupa Komisyonu’nun başvuruyu mevcut haliyle yayınlaması halinde doğabilecek sıkıntıları dile getirerek önerilerde bulundu.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, mektubunda, “hellim”in, yüzyıllardır Ada’daki her iki topluma da ait olan ortak geleneksel bir ürün olduğu ve Kıbrıslı Türklerin de en az Kıbrıslı Rumlar kadar ondan faydalanma hakları olduğuna işaret eden Eroğlu,  Kıbrıslı Türk nüfusun yaklaşık %16.5’inin hellim üretimiyle geçimini sağladığını ve hellim ihracatının Kuzey Kıbrıs’ın toplam ihracatının %24’üne tekabül ettiğini belirtti.

MEKTUBUN İÇERİĞİ…

Cumhurbaşkanı Eroğlu mektubunda şunları kaydetti:

“Size, Kıbrıs Türk tarafının, ortak ürünümüz olan ‘hellim’in Avrupa Komisyonu tarafından Korunmuş Menşe İşareti (KMİ/PDO) olarak tescil edilmesine ilişkin önemli bir endişesini dile getirmek için yazıyorum. Bildiğiniz üzere, bir süre önce, Kıbrıs Rum tarafı bu ortak ürünü KMİ/PDO olarak tescil ettirmek için başvuruda bulundu ve aldığımız bilgilere göre, Avrupa Komisyonu bu başvurunun yayınlanması konusunda karar vermek üzeredir.

SİZİN ADALET VE TARAFSIZLIK ANLAYIŞINIZA BAŞVURUYORUZ…

Öncelikle, sadece Kıbrıs Rum tarafınca yapılmış olan söz konusu başvurunun, böyle bir tescil sonucunda geçim kaynaklarını kaybetmekle karşı karşıya kalacak olan Kıbrıslı Türk üreticilere karşı özde ayrımcı bir nitelik taşımakta olduğunu vurgulamak isterim. Avrupa Komisyonu’nun hedeflediği amacın bu olmadığı inancıyla ve anlaşmazlığın iki tarafının soruna bir çözüm bulabilmek ve ortak bir gelecek oluşturabilmek için müzakere etmekte olduğu Kıbrıs sorununun özel koşullarını nazarı dikkate alarak, söz konusu tescilin Kıbrıslı Türk üreticilerin zararına olmaması ve daha genel anlamda siyasi sorun açısından sonuçlar doğurmaması için bir yol bulunmasını teminen sizin adalet ve tarafsızlık anlayışınıza başvuruyoruz.

Hellim, yüzyıllardır Ada’daki her iki topluma da ait olan ortak geleneksel bir ürün olmuştur ve Kıbrıslı Türklerin de en az Kıbrıslı Rumlar kadar ondan faydalanma hakları vardır. Kıbrıslı Türk nüfusun yaklaşık %16.5’inin hellim üretimiyle geçimini sağladığını ve hellim ihracatının Kuzey Kıbrıs’ın toplam ihracatının %24’üne tekabül ettiğini bilmek ilginizi çekebilir. Dolayısıyla, Kıbrıs Rum tarafının başvurusunun mevcut haliyle onaylanmasının Kıbrıs Türk ekonomisine ciddi bir darbe vuracağından ve hali hazırda Kıbrıs Rum tarafının sebebiyet verdiği çok sayıda kısıtlama ve izolasyondan dolayı zorluklar yaşamakta olan Kıbrıslı Türklerin karşı karşıya kaldığı ekonomik zorlukları artıracağına şüphe yoktur.

KIBRISLI TÜRKLER’İN İZOLASYONUNUN KALDIRILMASINI ÖNGÖREN AB KARARININ LAFZINA VE RUHUNA AYKIRI

Bu durum açıkça, 9 Ocak 2015 tarih ve S/2015/17 sayılı en son rapor da dahil olmak üzere, eski ve şimdiki BM Genel Sekreterleri’nin art arda gelen raporlarının yanı sıra, 26 Nisan 2004 tarihli Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun kaldırılmasını öngören AB kararının lafzına ve ruhuna aykırıdır.

Genel Sekreter, BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen söz konusu raporda ‘…Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik gelişimini engelleyen kısıtlama ve engellemelerin kaldırılması güven oluşmasına yardımcı olacaktır. Böyle bir gelişme, Kıbrıslı Türklerin izolasyonun yanı sıra birbiriyle bağlantılı bir dünyaya anlamlı şekilde katılamama yönündeki endişelerini gidermelerine yardımcı olacak ve böylece Kıbrıs’ı kapsamlı bir çözüme hazırlamış olacaktır…Muhtemel bir yeniden birleşmeyi daha kolay ve daha olası kılacak ortak projeler ve artan ticaret vasıtasıyla, taraflar arasında daha fazla ekonomik ve sosyal eşitlik elde etmeye uygun bir ortam yaratmak adına çaba göstermeleri için her iki toplum liderine çağrıda bulunuyorum. Uluslararası meşruiyete sahip bir barış süreci bağlamında, aksi yönde çabalar ancak zarar verici olur’ demektedir.”

“İZOLASYONLARI AĞIRLAŞTIRACAK VE TOPLUMLARARASI GÜVENSİZLİĞİ DERİNLEŞTİRECEK ÖNLEMLERDEN KAÇINILMALI…”

Halkın, uluslararası toplumdan BM Genel Sekreteri’nin yukarıdaki uyarılarını/tavsiyelerini göz önünde bulunduran bir davranış sergilemesini ve AB’nin 26 Nisan 2004 tarihli kararı uyarınca Kıbrıs Türk halkına yönelik sorumluluklarını yerine getirmesini beklediği bir zamanda, izolasyonları ağırlaştıracak ve toplumlar arası güvensizliği derinleştirecek önlemlerden kaçınılmasının gerekliliğine işaret eden Eroğlu mektubuna şöyle devam etti:

“HELLİMİN TESCİLİ KONUSUNA KIBRIS’TAKİ İKİ TARAF ARASINDA POTANSİYEL BİR İŞBİRLİĞİ ALANI OLARAK BAKIYORUZ”

“Biz baştan beri, hellimin tescili konusuna Kıbrıs’taki iki taraf arasında potansiyel bir işbirliği alanı olarak baktık ve ortak bir tescilin modalitelerini bir Güven Yaratıcı Önlem (GYÖ) olarak tartışmayı önerdik. Eski Komiser Füle’nin şahsıma göndermiş olduğu 26 Temmuz 2012 tarihli mektubunda konudan ‘mükemmel bir güven yaratıcı önlem’ olarak bahsetmesi bizi cesaretlendirmişti.

Ancak, Kıbrıs Rum tarafı bu konudaki girişimlerimize olumlu yanıt vermek yerine, AB üyeliği statüsünü istismar ederek ve konunun siyasi zorluklarını ve Kıbrıs Türk tarafının haklı endişelerini göz önüne almadan başvuruyu acele bir şekilde Avrupa Komisyonu’na götürmek için tüm konuyu manipüle etmiştir.

AVRUPA KOMİSYONU BAŞVURUYU MEVCUT HALİYLE YAYINLAMAYI TERCİH EDERSE…

Nihai tahlilde, eğer Avrupa Komisyonu başvuruyu mevcut haliyle yayınlamayı tercih ederse;

-Kıbrıs’ta özel koşulların süregeldiği gerçeğini ve müktesebatın Kuzey’de askıya alınmış olduğunu göz ardı etmiş;

-Hali hazırda Kıbrıs Rum tarafının önayak olduğu kısıtlamalar ve izolasyon önlemlerinden dolayı büyük baskı altında olan Kıbrıs Türk ekonomisine ciddi zarar vermiş;

-Toplumlar arası ilişkilerin yanı sıra aradaki güvenin daha da kötüleşmesine ek olarak, Kıbrıslı Türklerin AB kurumlarına olan güveninin zarar görmesine neden olmuş;

-Kıbrıs Rum tarafının aniden müzakere masasından çekilmesiyle hali hazırda gerilemiş olan müzakere sürecini olumsuz etkilemiş; ve

-11 Şubat 2014 tarihli Ortak Açıklama’ya aykırı olan Kıbrıs Rum tarafının tek taraflı faaliyetlerini ve dolayısıyla statükoyu kuvvetlendirmiş olacaktır.

ÖNERİLER…

Avrupa Komisyonu’nun ciddi sonuçlar doğuracak böyle bir olasılığa engel olacağına güvenerek, aşağıdaki önerilerde bulunuyoruz:

YETKİLİ OTORİTE, TİCARET ODASI VEYA SANAYİ ODASI OLMALI...

Kuzey Kıbrıs’ta Hellim’in KMİ/PDO uyarınca üretildiğini doğrulayacak resmi kontrollerden sorumlu yetkili otorite, Kıbrıs Rum “Tarım Bakanlığı” değil Kıbrıs Türk Ticaret Odası veya Kıbrıs Türk Sanayi Odası olmalıdır. Dolayısıyla, Kıbrıs Türk Ticaret Odası veya Kıbrıs Türk Sanayi Odası doğrudan Avrupa Komisyonu’yla temas içinde olacak ve KMİ/PDO’ya uygunluk açısından kontrol birimlerinin yetkilendirilmesiyle ilgili konular da dahil olmak üzere konuya ilişkin tüm durumlarda yetkili olacaktır.

Son olarak, hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar ileriye bakmalı ve üzerinde anlaşmaya varılan ve hiçbir tarafın diğerinden üstün olmadığı yetki paylaşımı ilkelerine uygun şekilde davranmalıdır. Eğer, tüm ilgili taraflarca defatle kabul edilemez ve sürdürülemez bulunan Ada’daki statükoyu değiştireceksek bu şarttır. Avrupa Komisyonu’nun bu konudaki sorumluluğuna uygun şekilde hareket edeceğini ümit ediyor ve güveniyoruz.”