Bu konuyu yıllarca dinledik, tartıştık, konuştuk yazdık!

Hangi konu?

“Halkların kendi kaderini tayin hakkı” konusunu!

Her “halk”, self determinasyon hakkına sahiptir!

CTP’nin en ciddi siyaset değişikliklerinin başında, belki de bu konu gelir!

Hala CTP içerisinde, “Kıbrıs’ta tek halk vardır” diyenler elbette vardır.

Şahsım da “bu konuda partinin resmi görüşünün ne olduğunu bilmiyorum”...

Ama mesele, CTP değildir.

Mesele, “Kıbrıs Türk toplumu” veya “Kıbrıs Türk halkı” kavramları üzerinden ayrı devlet kurma hakkını tartışmak da değildir!

-*-*-

Mesele, son günlerde “iki ayrı devlet” talebinin, en üst düzeyde dile getiriliyor oluşudur.

Gerçi bazı “diplomasi mesleğinin tozlu masalarına az da olsa veya etkisiz de olsa dirsek dayamışlarımız”, çok dikkatli olmakla birlikte, “... başka çözümler” ya da “BM’nin siddin seneden fazladır üzerinde oynadığı ve bizi de oynattığ çözüm modeli dışında çözüm modelleri”nden söz edilmektedir!

-*-*-

Gelin, elimizde bu konuda ne tür bilgiler veya “ne tür gerçekler” olduğuna bir bakalım...

“Rum tarafı” dediğimiz, Kıbrıs’ın en azından “yarısı” üzerinde, hatta “yüzde 70’inde” siyasi hak iddia eden ancak 1964 yılı Mart ayı başından beri, tüm hakları yutan ve de tutan bir taraf vardır!

Eğer Kıbrıs denen coğrafya veya Kıbrıs Cumhuriyeti diye kabul edilen devlet üzerinde, “ikinci bir devlet” olacaksa, “Rum tarafı”, buna “ok” demelidir.

Demezse olmaz mı?

Olmaz!

-*-*-

Peki, onlar “olmaz” dese bile, biz yapamaz mıyız?

İşte burası ayrı bir tartışma konusu olabilir.

“Elbette yaparsınız” ama “yapmak” fiilini hayata geçirebilmeniz için, “rahat” olma halinde bulunmanız gerekir!

-*-*-

Şu ya da bu şekilde, “Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti” devleti bir gerçektir.

En az ve tıpkı Türkiye Cumhuriyeti kadar.

Ve bu iki eşit devlet veya statünün “bölünebilmesi” için, “halklar” dediğiniz “taraf”ların karşılıklı onayı gerekmektedir!

-*-*-

Kısaca söyleyeyim; bırakın Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını; o sınırların dışında “Etnik temele dayalı bağımsız bir devlet kurulması”, Türkiye’nin defalarca reddettiği bir “şey”dir!

Hatta Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi, defalarca, bu tür “kalkışmalara”, “devlet kurma” gidişatlarına karşı, silahlı kuvvetlerine “vurabilirsiniz” tezkeresi “vermiştir”...

Türkiye, Suriye veya Irak devlet sınırları içerisinde, hangi şartta bulunursa bulunsun, bağımsız Kürt devleti veya devletçikleri kurulmasına karşıyken, Kıbrıs Cumhuriyeti sınırları içerisinde bağımsız bir devlet kurulmasını “destekleyemez”...

-*-*-

Peki, nedir Recep Tayyip Erdoğan’ın, Devlet Bahçeli’nin, Meral akşener’in hatta Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği?

Nedir Ersin Tatar’ın dediği?

Bu isimlerin son günlerde “ayyuka” çıkardığı “iki ayrı devlet” konusu, “Kıbrıs Cumhuriyeti” devletinin “sınırları içerisinde”, tam bağımsız bir devlet olamaz...

Bahsettikleri, “11 Şubat 2014” belgesinden öteye gidemez...

-*-*-

“O başka bu başka” veya “kesinlikle yaparız” yaklaşımları akıl veya mantık ya da “hukuk” içermemektedir!

Haaaaa, zor kullanarak da mı yapamayız?

İşte bu ayrı bir mesele!

-*-*-

Zor kullanarak yapılabilecek olan, şu andaki statükodan öteye gidemez!

Gambiya, Azerbaycan, Pakistan ve Libya da sizi tanıdığını söyler ama mesele dördüne de doğrudan uçuş yapamazsınız, onlarla futbol bile oynayamazsınız!

“KKTC’yi tanıdık” derler; 20 Temmuz ve 15 Kasım gibi tarihlerde buralara gelip lüks bir şekilde ağırlanırlar, dilerlerse kumar oynarlar falan ama ötesine geçemezler.

Haaaa, paraları varsa, bir kaç cami, bir kaç hastane, bir kaç millik de yol tamiri elbette yaparlar ama ötesi imkansızdır.

-*-*-

“Rum tarafı iki devletli çözüme karşıdır” demiştik...

Rum lider Nicos Anastasiades, Kıbrıs Türk Toplumu lideri veya “KKTC Cumhurbaşkanı” Ersin Tatar ile ilk görüşmelerinde; Kıbrıs’ta iki devletli bir çözüm olasılığını kategorik olarak dışlamadığı yolundaki Tatar’ın iddialarını reddetti.
CNA’nın haberine göre, yazılı bir açıklama yapan Anastasiades, böyle bir çözümü kendisinin reddetmekle kalmadığını hiç kimsenin uluslararası düzeyde böyle bir çözümü kabul etmeyeceğini Tatar’a söylediğini belitti.
Anastasiades, “Dolayısıyla Tatar’ın söylediği gerçeği yansıtmadığı gibi BM Genel Sekreteri’nin girişimi ışığında, Tatar’ın isteğinde de şüpheler yaratıyor ve Kıbrıs için aramızda samimiyetin üstün gelmesinde sorular çağrıştırıyor” dedi...

-*-*-

Ne diyor Anastasiades?

“... Ben de kabul etmedim ama uluslararası düzeyde böyle bir çözümü kimse kabul etmeyecek” diye de ekliyor.

Haksız mı?

-*-*-

Hukuk, güç, kaba kuvvet, “yaptım olur” yaratır mı?

Bilemem!

Ama Türkiye, Kürt sorunu nedeniyle kabul etmez.

Fransa, Korsika nedeniyle kabul edemez.

İngiltere, hiç kabul edemez.

Çin’in Tayvan ve Hong Kong sıkıntıları var.

Rusya, bu konuda mesela Erdoğan ve Tatar’a “yürüyün kardeşlerim” dese; Kuzey Kafkasya’daki cumhuriyetçikler pıııır diye fırlayacak!

Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Kısacası, saygım sonsuz...

Rum tarafı gerçekten akla yakın, mantıklı ve kabul edilebilir tüm çözümlere “mızırlık” çıkarıyor...

Ve bu mızırlık yanında; büyük bir ülke olarak Türkiye, KKTC üzerinden, “Rumlar” diye tanımladığı “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin, doğal gaz haklarına “müdahil” olabiliyor – hak iddia edebiliyor.

Dolayısıyla, “iki ayrı devlet isteriz” demek; şu anda geçerli bir diplomatik taktik, bir “diplomatik koz”dur ama aynı zamanda, “Kıbrıs Türk toplumu” veya “Kıbrıs Türk halkı” ile maytap geçmektir!

-*-*-

Kıbrıs Türk toplumu; 1974 sonrası bol bol ganimet yedi...

Satan sattı, üzerine yatan yattı...

O kadar!

Kimse bana, Kıbrıslı Türklerin, “toplum” ya da “halk” olarak, 1974 sonrası “ciddi bir kazanımı” olduğunu söylemesin!

Ganimet dışında hiç bir kazanım yoktur, olmamıştır ve bu gidişle de olmayacaktır.

Bu nedenle “yiyebilene” ve hala “yiyebiliyor olana”, “helal olsun” demek dışında, aklıma başka bir şey gelmiyor!

Ganimet bitti mi?

Eğer bittiyse, biz de bittik demektir.

Gerisi, “hamasi masallar”dan seçmelerdir!