Ben hiç tarafsız olmayı beceremedim!..
Yani öyle ortaya karışık!..
Hele de en kritik süreçlerde belki de ilk konuşan ve taraf olan ben oldum!..
Bakınız, ben 16 yıldır gazetecilik yapıyorum ve çalıştığım hiçbir yerden “Sen bu işi yapamıyorsun” denildiği için ayrılmadım!..
Hep görüşlerim ve taraf oluşum nedeniyle sansürlenmek istendim, kabul etmedim ve tek kelime etmeden ceketimi alıp kaçtım...
Tüm bunları popülaritemi arttırmak için kullanabilirdim!..
Yapmadım, çünkü toplumsal sorunların yerine bunları öne çıkartmaktan utanırım!..
Ben kimim ki?
14 yıllık programım, ki her yıl anketlere göre saatimde birinci çıkıyordu, sırf AKP’yi eleştirdiğim için yayın hayatına devam edemedi!..
Evet insan kırılıyor ama diğer yandan da o insanları da anlamaya çalışıyor, sonuçta herkesin bir yayın politikası ve hassasiyeti var!..
Sonuçta yıllarca benim yüzümden “Seni kapatırız” baskılarına boyun eğmeyen insanlara ben sadece teşekkür ederim, her daim de saygımı gösteririm...
Kısacası özgür değiliz!..
11 yıl yazdığım gazeteden de ana ayrılma nedenim Mustafa Akıncı’yı açıktan desteklediğim içindi!..
Anlaşamadık, ceketimi alıp çıktım!..
Bana çok şey katan insalara kırılma hakkını kendimde hiç bulmadım, onlara isyan etmeyi hep ayıp olarak gördüm...
Dediğim gibi her yayın organının bir çizgisi var ve bazen siz o çizgide olamıyorsunuz!..
-Eşim ve çocuklarımla tehdit edildim...
-Günlerce arabaya bineceğimde her tarafını kontrol eder oldum...
-Evime defalarca saldırıldı...
-Ölüm tehditleri aldım...
-Sırf taraf olduğum için gün oldu tek kuruş kazanmadan, koca bir adam olarak anne ve babamın kapısını çalış harçlık aldım...
-Önüme konan çanta dolusu parayı reddedip, “Ben yolumdan dönmem” dedim...
-Defalarca yazdıklarımdan dolayı mahkemeye verildim hala da veriliyorum!..
Herhalde Şener Abi’den sonra bu konuda rekor bende!..
Daha anlatmadığım yığınla şeyler yaşadım!..
Ama hiçbir zaman çıkıp bunları bir mağduriyetmiş gibi lanse etmedim...
Bu durumlardan faydalanmaya çalışmadım!..
Ki yapsaydım emin olunuz ilk annem beni yerin dibine sokardı, “Ben seni böyle mi yetiştirdim” derdi!..
Çünkü kendisi de bunu hiç yapmadı!..
BRT’ye, katıldığı yarışmada birinci gelerek girdi ancak UBP’ye katılmayı reddetttiği için işten çıkartıldı!..
Ne kadar kolay değil mi?
Oysa annem o işte kalsa benim de kardeşimin de hayatı kurtulurdu!..
Şimdi bu kadının ve doğalında bizim yaşadığımız bu mağduriyetin hesabını kim verecek?
Veya kim nasıl giderecek?
Mesela bu yazıyı yazdığım için bir bakan çıkıp annemi veya beni yanına alır mı?
Ve biz de bunu kabul edersek doğru mu yapmış oluruz, tamam mı?
Annem işten atılmasaydı 33 yıllık BRT çalışanı olacaktı!..
Bu ne demek biliyor musunuz?
25 yıllık bir haber müdürü olarak özelden alabildiği maaşı sanırım tahmin edebilmek zor değil!..
Anne ve oğul!..
Aynı kafa, aynı kültür!..
Hani bazen, “Hata mı yapıyoruz” diye kendi kendime soruyorum!..
-Yurdum...
-Kültürüm...
-İradem...
-Duygularım bile elden gitmişken çıkıp ben “Mağdurum” mu diyeyim?
Şov yapıp suni gündem mi yaratayım?
Neden?
Daha fazla takipçi için mi?
Yoksa bazı yerleri tehdit edip gözdağı vermek için mi?
Ben gerçekten hata mı ettim?
Sory, unutmuşum, bizim ailemiz yok!..
Çocuklarımız yok!..
Mağdur olma hakkımız yok!..
Herkes bizim için dilediğini yazıp söyleyebilir değil mi?
Bakınız;
-Ben, insanımın dilinde sigara söndüreceğini söyleyen bir adamın yanında değil karşısında olurum!..
-Bir basın çalışanına işini öğretmene çalışan adamın yanında değil karşısında olurum!..
-Bir vekilimin üzerine “Lan” diyerek yürüyen bir adamın yanında değil karşısında olurum...
-Gerçek vatanı olarak Kıbrıs’ı değil başka bir ülkeyi gören ve ırkçılık yaparak insanları ayrıştıran bir adamın yanında değil karşısında olurum!..
-Genel anlamda ise, ben bu topluma saygı duymayan her kim olursa olsun onun yanında değil karşısında olurum!..
-Ülkemin bölünmüş kalmasını isteyenlerin yanında değil karşısında olurum!.. 
Eğer bu taraf olmaksa zaten açıkça söylüyorum ben tarafım!..
Ve eğer bu “tarafsız gazeteci” tanımına uymuyorsa, evet ben taraflı gazeteciyim...
Bizim de hatamız bu olsun!..