Her yıl, özellikle uzun bayram tatillerinde adanın göz bebeği Karpaz oluyor. Buna pandemi de eklenince, kalabalık ve talep bir o kadar daha arttı.

Dokuz günlük bayram tatilinde Karpaz adeta şehir havasına girdi. Şehir derken yanlış anlamayın lütfen. Kimse o gelişmişliği bize layık görmez. Kalabalık nüfus açısından şehir havası vardı.

Köy içi tesisler doldu, sahil kenarları doldu, kamp alanları ve diğer alanlarda yüzlerce karavan, çadır vardı. Nereye baksanız, büyük bir kalabalık göze çarpıyordu.

En büyük avantajımız, yakaladığımız Turizm modeli. Bu model, dünyada en çok aranan model oldu. Biz, hazır olanın üstüne gelişim sağlayamasak da, şimdilik sahilimiz, doğamız, tarihi güzelliklerimiz kendi kendini pazarlıyor.

Daha önce söyledim, yine üstüne basa basa söylüyorum; ‘’ Böyle plansız, savruk bir yapıyla fazla gitmez.’’

Bu kafayla, bu hava kaçacak. Evet, şu an musluk doluyor diye herkes mutlu ama bu plansızlık bizi uzun vadede bitirecek.

İnsanları Karpaz da, en fazla 2-3 gün tutabiliyoruz. Sadece bundan tez konusu çıkar. Bunun neden ve sonuçları masaya yatırılıp çözüm bulunmazsa, bu hava kaçar.

Binlerce insan kamp yaptı, çöpleri sahillerde kaldı. Bununla ilgili planlama var mı? YOK! Kimsenin umurunda değil.

Binlerce insan yer bulamadı ve ailesi ile tatile çıkamadı. Bu talep var ve aşikardır. Bunu ortadan kaldıracak tek bir çalışma yok. Sadece insanların bireysel çabaları var. Sosyal alan yaratan tek bir çalışma? YOK!

Denize git, ye iç, yat. Bu mu yani istenilen? Bunlar yetmez artık.

Bunu artık kabul edelim. ‘’ Dipkarpaz adanın incisidir.’’ Bununla da kalmayıp kesin olarak söyleyeyim ‘’ Dipkarpaz Turizmin Başkentidir. ‘’

Nedense, bu güzelliklerin farkında değiliz.

Artan nüfus, patlayan emlak piyasası, konaklama talepleri gelecek olan günlerin habercisidir. Bu günlere iyi hazırlanmazsak, tren kaçar.

Bu talepler, kimseyi şımartmamalı!

İnsanlar garson, güvenlik, temizlikçi, yönetici v.s alacaksa ilk tercih Karpaz olmalı. Ama bu imkânı, önce biz sunmalıyız.

Evet, Karpaz patladı. Patlama, uzunca bir süre de devam edecek. Ve biz buna, ne yazık ki hazır değiliz.

Artık sadece olaya tarla satıldı mı? penceresinden bakmak yerine, daha geniş kapsamlı bakmak zorundayız.

Bizi kurtaracak olan satılan tarlalar değil! Planlı gelişim ve bu gelişim ile açılan iş sahaları olacaktır.

Uyanıp, önümüze bakma zamanı geldi. Bu uyanıklığı da, 18-45 yaş arası gençler yapacak.

Güneşin Doğduğu Yerden, Herkese Selam Olsun.