Aynı konuları haftalardır aynı cümlelerle konuşmaktan bıktıklarını ifade eden Arıklı, TPIC’in bir devlet kuruluşu olup olmadığı tartışmalarının devam ettiğini söyledi.

Arıklı TPIC’in hafta sonu yakıt getirdiğini, navlun fiyatı alınmadığını, bunun elindeki faturadan da görülebileceğini dile getirdi.

550 değil 505 dolardan alım yapıldığını kaydeden Arıklı, hala daha navlun var mı yok mu tartışması yapıldığını, navlun ödenmediğini ve ödenmeyeceğini söyledi.

Bu protokolün genel hatlarıyla bir onay yasası olduğunu, buna dayanarak TPIC’le KIB-TEK arasında bir sözleşme yapılacağını söyleyen Arıklı her şeyin protokolde yer alamayacağını ifade etti.

Arıklı, ikinci maddede yer alan itilafların nasıl çözüleceği konusuna da değinerek daha önceki sözleşmelerde yer alan Türkiye mahkemeleri ibaresinin çıkarılıp yerine KKTC mahkemeleri ibaresinin eklendiğini söyledi.

Filtrenin emisyonu sağlayıp sağlamayacağının da konu edildiğini dile getiren Arıklı dünyadaki standarda göre hareket edilmesine izin verilmesini istedi.

Ayrıca kendisinin filtrelerin konulmasına karşı olduğunu, bu cihazların 35-40 milyon dolarlık maliyeti ve yıllık ciddi bir bakım masrafı olduğuna işaret eden Arıklı, 2030 yılında bu jeneratörlerin AB tarafından yasaklanacağını, dolayısıyla bunun için bu kadar maliyete girmeye gerek olmadığını belirtti.

Kablo ile elektrik konusunda daha önce yaşanan tartışmalara işaret eden Arıklı, alternatif modelin tek şartının kablo ile elektrik getirmek olduğunu söyledi.

Vakıflardaki atamanın ilk başlarda kendisine de yanlış geldiğini söyleyen Arıklı, Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen atamalarının sendika iznine tabi olduğunu anımsatarak, burada da pekâlâ özellikle dini meselelerle ilgili olan Vakıflar’da iki tane de din görevlisinin olmasında sakınca görmediğini kaydetti