Kıbrıs’ta İngiliz sömürge dönemi…  Lozan antlaşmasının İngilizlere vermiş olduğu yasal hak ile Kıbrıs Türk Cemaatinin Müftülük makamına gelecek kişiyi Ankara’nın tavsiyesi ile İngiliz Valisi atamaktadır…

Yıl 1952, İngiliz Valisinin son kez Türkiye’den atadığı kişi Müftü Yakup Celal Menzincioğlu isminde bir imamdır… Dr.Küçük eskiden beri Kıbrıslı Türklerin kendi müftüsünü kendisinin seçmesi gerektiğine inandığı için bu uğurda İngilizlerle mücadele etmektedir, dolayısıyla durumdan hiç memnun değildir…

Dr.Küçük’ün yazdığı bir makaleden alıntılanan bu kısa yazı bile Doktorun yobaz dinciler hakkındaki görüşünü net olarak belirtmektedir…

“Sarık ve cübbenin mukaddes bir kisve olduğunu biliyoruz... Yalnız bunları giyenlerin çoğunun kafasında maalesef bin bir safsata, insanları geriye götüren hurafeler doludur...

Düşünün ki yakın bir zamanda insanlar ay üzerinde konaklayacaklar... Böyle bir devirde biz hala insanlarımıza Türkçe olarak hakikatleri anlatmak yerine, hurafelerle mi uğraşacağız... ???

Arabın lisanının Türk milletinin başına şimdiye kadar neler getirdiğini bilmeyen yoktur... Sarığın, cübbenin fenalıkları yüzünden koca bir Türk dünyasının ne perişan ve acımaklı duruma sokulduğunu ilk mektep çocukları bile öğrendiler...

Ne yazık ki büyük Atatürk yaptığı her inkılapta, karşısında amansız düşman olarak daima sarığı ve cübbeyi buldu"...

Zaman içerisinde Müftü Menzincioğlu Kıbrıslı Türklere ezanın Türkçe okunmasının günah olduğu, camiye gelmeyenlerin gavur olduğu, kısa pantolon giymenin Müslümanlara yakışmadığı hususunda vaazlar vermeye ve Atatürk’ün aleyhinde konuşmaya başlar…

Bunun üzerine Dr.Küçük, gazetesi Halkın Sesinde yobaz  Müftüye karşı savaş açar, onu sürekli eleştirir, Doktorun yazı karakterini bilenler ne demek istediğimi anlamıştır… Bu durumdan rahatsız olan Müftü ise görev süresi tamamlanmadan Türkiye’ye geri döner…

Bu durumu fırsat bilen Dr.Küçük  nihayet İngiliz Valisini ikna eder ve İngiliz Sömürge Hükümeti Kıbrıslı Türklerin ilk kez kendi Müftülerini seçme hakkı tanır…

Üç aday çıkar, biri Dr.Küçük’ün adayı Baflı Müderris Dana Efendi, biri Lefkoşalı Ahmet Fehim Topukçu, diğeri de Doktorun ezeli rakibi Necati Özkan’ın desteklediği ve İstanbul Kıbrıs Türk Kültür Cemiyeti Başkanı Doç.Dr.Derviş Manizade’nin aday gösterdiği Türkiye’den Mahmut Kamil Toker…

Türkiye’den aday gösterilmesi üzerine Halkın Sesi’nde bir makale yazan Dr.Küçük şöyle der;

 “Müftüyü seçmek için rey verecek olanlar Kıbrıs’ta yaşayan Türklerdir… Bu ada daha önceki müftünün elinden neler çekmedi… Artık ikinci defa ayni şeyleri yaşamak istemiyoruz… Bizim müftü meselesinde parolamız, içini, dışını bildiğimiz, inkılaba sadık, hak yolunda çalışabilecek, aramızda yaşayan birini seçmektir… Yoksa dışarıdan gelecek birisi bizi alakadar etmez”…

Yapılan seçimde Dr.Fazıl Küçük’ün adayı Müderris Dana Efendi Kıbrıslı Türklerin seçilmiş ilk Müftüsü olur…

Kendi adayı olmasına rağmen ileride Türkiye Hariciyesinin Müftüyü BM’deki Kıbrıs görüşmelerini izlemek için New-York’a davet etmesi üzerine Dr.Küçük, “Din adamları siyasete karışamaz” diye karşı çıkmıştı…

İşte tüm bu yaşananlar Kıbrıs’ın dini olarak yakın geçmişini okuyan, bilen intikamcı yobazların Dr.Küçük’e saldırmalarının başlıca sebebidir… Üstüne üstlük bir de Türkiye’deki DP iktidarının ezanın artık Arapça okunması kararının Kıbrıs’ta hemen uygulamaya geçmediğini ve bir süre daha ezanın Türkçe okunduğunu da hatırlatmak isterim…

Dr.Fazıl Küçük’e hakaret eden Orhan Baylan isimli yobaz dincinin daha önce attığı bir twit ile bitirelim;

“Kadın ve erkeklerin ayrı ayrı seyahat etmesine karşı çıkanlar için Belediyeler “Fortcu Vagonu” koysun”…

Tam anlamıyla hadsiz ve örümcek kafalı bir yobaz, Doktor yaşasaydı buna o ünlü cevaplarından birini verirdi…