Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ekibi ile birlikte Kıbrıs sorununun çözüm sürecini ara bölgeden, İsviçre’ye taşımak için yoğun bir çaba harcadı. Önce Birleşmiş Milletler, ardından da Nikos Anastasiadis Akıncı’nın “2016 sonuna kadar çözelim ve kalan konuları da yoğun bir müzakere temposu içerisinde yurt dışında bitirelim” baskısını kabul etti.

Ancak, bu süreçte, Türkiye’deki seçim nedeniyle, Akıncı ve ekibi Türkiye’nin sürece karşı çıkmasından korktu. Zira, Türkiye Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin, “milliyetçi oylara da” ihtiyacı vardı. Erdoğan beklenenin aksine, AK Parti hükümeti ile birlikte “Kıbrıs’ı satıyorlar” yollu milliyetçi eleştirilere aldırış etmeden süreci destekledi.

Uyuma önem verildi 

Kıbrıs’ta müzakereler bir yandan devam ederken diğer yandan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve ekibi Türkiye ile temas ve istişarelerini de sürdürüyordu. Ankara ile Lefkoşa arasında müzakere süreci ile ilgili tam bir uyum vardı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı arasında yapılan değerlendirme toplantılarında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan Akıncı’ya 2004 Annan Planı sürecinde Türkiye’de iktidara yeni geldikleri dönemde çözüm sürecine verdiği desteği anımsatarak o dönemde kendilerine verilen sözlerin tutulmamasından duyduğu rahatsızlığı da dile getirecek ama Akıncı’ya “siz çözüme ulaşabileceğinize inanıyorsanız bunu deneyin” diyecekti.

Erdoğan, Akıncı- Anastasiades görüşmeleri süresince Akıncı’ya destek verirken, Türkiye de süreç boyunca olumlu katkılarda bulunmayı sürdürdü.

Erdoğan 2004’ü hatırlattı

Erdoğan- Akıncı görüşmelerinin en kritik anında, Akıncı’yı rahatlatan şu cümleyi kurdu:

“Sayın Akıncı 2004 yılını hatırlayın. O dönem, AK Parti tam anlamıyla Türkiye’de iktidar değildi. Her türlü vesayete rağmen biz çıktık ve Kıbrıs’ta çözümü savunduk. Şimdi de aynı noktadayız. Ancak, evet diyen Kıbrıslı Türklerin hakkının teslim edilmemesi, AB nezdinde bizleri üzmeye devam etmektedir. Bu konuda da kırgınım.”

2004’te Türkiye’de partisi iktidarda olsa da tam olarak kontrolü ele alamadığı bir dönemde Kıbrıs konusunda büyük siyasi riskler aldığını her fırsatta Akıncı ile yaptığı görüşmelerde hatırlatmaya devam etti.

Erdoğan’ın da desteği alındı

Müzakere süreci ara bölgede Rum Lider Anastasiades’in yarattığı bahanelerle kilitlenince Cumhurbaşkanı Akıncı müzakerelerin Kıbrıs dışına taşınması kararını verdi.

Ekibi ile beraber garantörlerin de katılımının sağlanacağı yeni bir müzakere yöntemi geliştirilmesi stratejisini geliştiren Akıncı bu konuda Ankara’ya böylesi bir yönteme katılıp katılmayacaklarını sordu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptıkları değerlendirme toplantısında konuyu gündeme getiren Akıncı, “Ara bölgede daha fazla ileri gidilemeyeceği ortaya çıktı. Bize göre süreç Kıbrıs dışına taşınmalı ve garantörlerin de bir şekilde katılımı sağlanarak belirlenecek yeni bir yöntem ile tüm konuların hem kendi içinde hem de çapraz bir şekilde ele alınabilecekleri bir zemin yaratılmalı” dedi.

Erdoğan bu konuda karar alınması halinde Türkiye olarak burada yer almaya ve katkı koymaya hazır olduklarını söyledi.

Seçimi kaybetti, tavrı değişti

BM’de görev almak üzere bir pozisyona aday olan ama seçimi kaybeden Rum Müzakereci Andeas Mavroyannis seçim sonrasında bambaşka bir kimlikle masada oturmaya başladı. Bazı çevrelere göre Mavroyannis seçilememesinin sorumluluğunu başta Rum Lider Nikos Anastasiades’e yüklemişti. Bir de Amerikalılar ile İngilizlere…

Mavroyannis’e göre kendisinin müzakereci olarak devam edebilmesi için BM’de kulis yapılmış ve seçilmesi engellenmişti. Bunun hesabını müzakere masasında sormalıydı. Bu arada Mavroyannis’in seçilip BM’ye gitmesi ile birlikte kendisinin müzakereci olabileceği beklentisi içinde olan Rum Sözcü Nikos Hristodulides ile arasındaki rekabet ortadan kalkmış oldu.

Artık masada Anastasiades’in müzakere heyetinde çözüme karşı ittifak yapma potansiyeline sahip iki kişi olmuştu.  O günden itibaren bu durum müzakere sürecine olumsuz yansıyacaktı. Hatta zaman zaman masada Anastasiades ve ekibi arasında herkesin gözü önünde ciddi kavgalar da yaşanacaktı.