İş insanı Esin Esmen, son günlerde Emirname tartışması ile birlikte şekillenen “sermaye- emek” kavgasına farklı bir bakış açısı getirdi.
Kıbrıs’ın hem kuzeyinde, hem de güneyinde mağazacılık sektöründe yaklaşık 150 kişiye istihdam sağlayan Esin Esmen, “Yatırımcı varsa emek de var. Yatırımcı kazanırsa emek de kazanır. Çalışanla iş vereni düşman göstermek, bu çağa uygun değil. Hele bu ülkenin içinden geçtiği koşullar ve siyasi pozisyonuna hiç uygun değil” dedi.
Esmen ayrıca, her yatırımın içinde ciddi riskler olduğunu belirterek, “Devlet kurallarını koyar, çevresini, tarım arazisini, yolunu, yeşil alanını denetler, kamuya kazandırır.

Yatırımcı da risk alır ve yoluna devam eder.

Üst sınır- alt sınırı devlet koyar denetler…

Ama yatırımcı gene risk alır” dedi.
Esmen, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi:

SERMAYEYİ DÜŞMAN GÖRMEK:

“Sermaye” gerçekten kendi toplumuna düşman mı?

Ya da yatırımcıya, “sermaye” demek ne kadar doğrudur…

Sabah akşam, işletmesini ayakta tutmak, bir istihdam daha, bir damla daha fazla vergi ödeyince mutlu olan biri olarak, Mağusa’daki emirname sürecini yakından takip ediyorum.

1974 den sonra, Kıbrıs’ın kuzeyinde bir yaşam, yeni bir dünya kurduk… İki kez de devlet… Önce Kıbrıs Türk Federe Devleti, sonra KKTC.

İzolasyonlar ve ambargolar arasında, Dünyalı gibi yaşamak için, toplum olarak ciddi bedeller ödedik. Fakirlik… Yoksulluk… İmkansızlıklar.

Yıl olmuş 2018, hatta bitmiş. 2019’a girdik, giriyoruz derken…

Yaptığımız tartışmadan çok, tartışmanın seviyesi bir yatırımcı olarak beni üzüyor.

Bu ülkede yaşayan herkes bilir ki, şu ya da bu gerekçelerle nesillerdir, “var olmak” için kavga veriyoruz. Her alanda.

İş insanları da bu kavgayı tek başına vermiyor. Çalışanları ile birlikte veriyor.

Emek varsa, yatırımcı da vardır, yatırımcı varsa, emek de değer bulur.

“Sermaye” diyerek ötekileştirenlerin deyimi ile, “sermaye varsa, emek de vardır…”

Ha…

Emeğin değerini tek başına devlet belirlemez. Yatırımcı da belirler. Çok kazanırsa çok, az kazanırsa az öder. Ama iş yaşamının kuralını koyan devlet, aynı zamanda denetler, emek sömürüsünü engeller.

Bu ülkede, “onur madalyasına” sahip olması gereken insanların, taşlandığını görüyorum.

Şimdi geldiğimiz aşamaya bakıyorum. Ciddi risklerle, kredilerle, anlaşmalarla bu ülkede istihdam sağlayanlar…

Şimdi “neden bu ülkeye yatırım yapıyorum ki?” diye kendi kendini sorguluyor.

Hele söylemler…

Üniversiteler olmasın…

Otel yatırımı olmasın…

Gazino olmasın.

İnşaat sektörü olmasın.

Otomotiv sektörü olmasın.

Müteahhit de olmasın.

Taşeron da olmasın.

Böylesi bir ortamda yatırımcıyı “çevre düşmanı, sermaye” ilan etmek de neyin nesi?

Devlet kurallarını koyar, çevresini, tarım arazisini, yolunu, yeşil alanını denetler, kamuya kazandırır.

Yatırımcı da risk alır ve yoluna devam eder.

Üst sınır- alt sınırı devlet koyar denetler…

Ama yatırımcı gene risk alır.

Oysa, şimdi, ülkede yatırım yapan insanları düşman ilan etmeye meraklı, ne çok insan varmış.

Herhalde, insanların bu günlere kolay geldiğini düşünüyorlar.

Her yatırım, her istihdam, arkasında ciddi bir risk de barındırır.

Dediğim gibi, devlet, otorite, kurallarını koyar, denetler…

Ama yatırımcıyı düşman ilan etmez, ülkenin içinde bulunduğu izole koşulları yok saymaz.

Bir ülkeye yabancı yatırımcı gelmediği sürece o ülkede gelişim ve ekonomide büyüme bekleyemezsiniz...

Yerli yatırımcınız da en az yabancı yatırımcı kadar güçlü olmalı.

Birçok insanın bu ülkeye yatırım yapma nedeni, para kazanmaktır ama beraberinde de yurt sevgisidir.

Öteki yaratan bu zihniyetten kurtulmamız lazım.

Bu geri kalmış ve çürük zihniyet, sadece popülizmden beslenen ve gelecek kaygısı değil,  seçim kaygısı olan siyasetçi ve siyasetten beslenenlerin eseridir.

Üniversitelerin eğitim kalitesini denetleyelim ama, önlerini de açalım.

Otellerimize, yerli ve yabancı yatırımcıyı doğru vergi sistemi içerisinde tutalım ama köstek olmayalım.

Ambargolar altında ezilen giderek içe kapanan bu ülkenin dışa açıldığı alanları gözbebeğimiz gibi korumamız gerekmektedir.

Kıskançlık, düşmanlık, ötekileştirme kimseye fayda sağlamaz.

Daha da cehalete sürükleniyor, birbirimizden uzaklaşıyoruz.

Dünyalı olmak, servetinizle, banka hesabınızla ölçülecek bir olgu değildir.

Emirname tartışmaları içerisinde, “ötekileştiren ve yatırımcıya düşman” kesimlerin içerisindeki kini dökmesini sağladı, üzülerek izlediğim budur.

Siyaset, bu tartışmayı bitirebilir. Ama eğer iyi niyet ve bu adanın geleceğine saygı- sevgi varsa…

Korkum odur ki, hesaplar başkadır…

Birbirimizi kaybedecek kadar rahat bir toplum değiliz.