Ayasofya’nın ibadete açılması doğru mu yanlış mı?
Bunun doğru olup olmadığı konusunda yorum yapmak amacında değilim!
Çünkü bu konuda yorum yapmaktan daha önemli şeyler olduğu inancındayım!
Nasıl mı?
Birincisi; demokratik hukuk devletlerinde, vatandaşın oyuyla iktidara gelenlerin bu tür kararları vermek en doğal haklarıdır!
İkincisi; bu iktidarların verdiği karardan memnun olanlar sandıkta ödüllendirir; beğenmeyen cezalandırır!
Ama bir de üçüncü konu vardır ki, bence “demokratik hukuk devleti” olmanın asıl önemi buradadır; “herkes, bu kararı eleştirme ve beğenmeme hakkına sahip olmalıdır!”.
Oysa bu konuda sanırım sıkıntı vardır.

-*-*-

Efendim Ayasofya ibadete açılmalı mıydı?
Müze olarak mı kalmalıydı yoksa cami olarak mı kullanılmalı?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yargı kurumu ve yürütmesi kararını verdi; ibadete açılacak.
Cami olarak kullanılacak!
Elbette dileyen müze gibi gidip gezecek de!

-*-*-

UNESCO diyor ki; “doğru bir karar değil, üzüldük!”...
Bu yorum en doğal hak!
Ama onun öncesinde, Türkiye Devleti’nin kararı da bir hak!
Buraya kadar anlaştık mı?
Anlaştık!

-*-*-

Peki anlaşamadığımız nokta nerede?
Anlaşamadığımız ilk nokta, “empati” eksikliğinde ve anlaşamadığımız ikinci nokta “farklı” yorumlara linç girişimlerinde!

-*-*-

Kıbrıs’ta 1571’de ve 1974’te çok sayıda kilise camiye çevrildi mi?
Çevrildi!
Bu doğru muydu?
Değildi!

-*-*-

Empati sevgili dostlar!
Limasol’da ve Larnaka’da son bir kaç ay içerisinde camilere saldırı yapıldı mı?
Birine boya ile yazı yazdılar, ötekine Bizans bayrağı astılar!
Doğru muydu bu tavırlar?
Değildi!

-*-*-

Demek ki neymiş?
Yapmazlar çünkü süslerine ket vurulabileceği gibi, propagandalarına ket vurulur eminim ama birileri dese ki; “Larnaka’daki Hala Sultan Camisi’ni Ortodoks Kilisesi’ne devrediyoruz, müze yapacağız!”...
Kükreriz değil mi?
Vakıflar, “bizimdir” diye tapu sallar!
Peki, birileri dese ki, “Hala Sultan artık cami değil kilisedir, Ortodoks kardeşlerimizin ibadetine açıyoruz!”...
Ne olur?

-*-*-

Fırtına kopmaz mı?
Hakkı yok Ortodoks Rum Yönetimi’nin bunu yapmaya değil mi?
Üstelik o başka bu başka değil mi?

-*-*-

Kimsenin dini inancı beni ilgilendirmez!
Nesimi’nin dediği gibi, “Gah Çıkarım Gökyüzüne / Seyrederim Alemi /
Gah İnerim Yeryüzüne / Seyreder Alem Beni / Haydar Haydar...”

-*-*-

İsteyen gökyüzüne çıksın alemi seyretsin, isteyen yeryüzüne insin, alem onu seyretsin!
Hatta sofular haram dese de, ben doldurur ben içerim, parasını da ben öderim; günah benim kime ne yani!

-*-*-

Ayasofya’nın camiye çevrilmesi kararında daha çok hukuk ve demokrasiden yanayım... 
Haaa rahatsız oldum mu?
Oldum!
Çünkü özellikle Türklerle Elenlerin gerginlik yaşamasının bölgenin hiç işine gelmediği inancındayım.
Dostluk ve barış adına bu kararı yanlış buluyorum.

-*-*-

Aynı yanlışı yarın Rum kesimi veya Yunanistan’ın da yapacağı beklentisindeyim ki bu beni daha çok geriyor!

-*-*-

Oysa bugün sizlere fıkra yazacaktım...
Gerildim doğrusu.
Fıkralar uçtu aklımdan!

-*-*-

Türkiye ile Yunanistan gerginliği ötesinde, Türkiye’nin kendi içinde de gerginlik olabilir beklentisi beni yine üzüyor... Çünkü günün sonunda Atatürk de işin içine sokuluyor...

-*-*-

Sonuçta, herkesin görüşüne saygı duymak ve nihai kararın sandıkta verilmesi gerektiğine selam vermekle meseleyi kapatıyorum...
Ayrıca bu konuda görüş belirten Ersin Tatar’ı kutlarım.
Katılırsınız, katılmazsınız cesur bir şekilde kararı selamladı.
“Aynı kararı onaylamayıp, onaylarmış gibi yapanlardan; hiç onaylamadığı halde tamamen sessiz duranlardan çok daha sağlam durduğu için de kutlamak isterim.”

-*-*-

Neyse!
Ben fıkramı da anlatayım.
Dini fıkra...

-*-*-

Papazın biri bara girer ve ilk karşısına çıkan adama, “Cennet’e gitmek ister misin?” diye sorar... 
Adam, “elbette isterim” diye yanıt verir ve Papaz, “öyleyse yüzünü bu duvara doğru çevir ve dua et” der.

-*-*-

Sonra aynı adamın arkadaşına da aynı soruyu sorar; O da, “elbette Cennet’e gitmek isterim” der... Papaz, “Sen de geç duvarın karşısına, yüzünü duvara ver ve dua et” der.

-*-*-

Sıra üçüncü adamdadır.
Üçüncü adam ilk iki adamla papaz arasında muhabbeti izlemektedir.
Papaz sorar; “Cennet’e gitmek ister misin?”
Adam hafif çakır keyiftir; “Yok sayın papazım, ben gitmeyeyim” der...
Papaz hiddetlenir bir miktar ve “Nasıl olur; sen Hıristiyan değil misin? Sen nasıl dindarsın?” falan demeye başlar ve ekler “Gerçek bir Hırıstiyan ölünce Cenet’e gitmek ister”...
Adam bu kez yanıtını değiştirir:
“... Papaz efendi, ben sandım ki, şu anda otobüs dışarıda bekliyor, sen de gitmek için adam topluyorsun, ölünce elbette giderim canım” der.

-*-*-

Hayırlı Pazarlar...
Germeyelim ortalığı...
20 Temmuz’ların yıldönümündeyiz...
Allah, kimseye, 46 yıl önce bizim yaşadıklarımızı yaşatmasın...
Savaştan, gerginlikten uzak; barış ve kardeşlik kadar güzel hiç bir şey olamaz...