Ciğerimiz yandı..
Yemyeşil dağlar tepeler kapkara bir tablo misali boyandı!
Ve şimdi de her yangın sonrasında olduğu gibi “niye helikopterimiz yok” tartışmasına başladık haklı olarak…
Peki sorunumuz sadece helikopter mi?
Orman Dairesi’nin en önemli sorunu personel eksikliği..
Eğri oturup doğru konuşalım; gelişmiş geçmiş hükümetler Orman Dairesi’ne personel aldı mı? 
Evet!
Hatta dozer operatörü olarak bir kadın istihdam edildiği gazete manşetlerini süslemedi mi?
Unutmadık!
O personel hiç dozere bindi mi?
Hayır!
Peki; tek örnekte çakılı kalmayalım, istihdam edilen personeller şu an Orman Dairesi personeli mi? Sadece bir kısmı!
Peki ya diğerleri..
Hemen söyleyelim; örgüt başkanının çocuğuydu, vekilin yeğeniydi, bakanın bilmem sesiydi, “sıcakta çalışmak istemedi”, şu an bir Bakanlık binasında klima altında oturup ay başı maaşını alıyor!
Az sayıda personel de alevler arasında gece gündüz can havliyle çalışıyor!
Sadece Orman Dairesi için mi bu örnek?
Elbette hayır!
Bu hantal ve çalışamaz noktaya gelen kamuda gerçek anlamda kol işine ihtiyaç duyulan hiçbir noktada personel yeterli değil.. Değil çünkü tümü rahata kaçıyor!. 
İstihdam edilene kadar “Ne iş olsa yaparım abi, istihdam olunca ben burada çalışmam abi!”
Siyaset de bu kaprise boyun eğdikçe daha da kötüye gidiyoruz..
Bu işin sadece personel kısmı!
“Kamu maliyesi zorda” diyen siyasetçiler her gün yüklü maaşlarla yeni danışmanlar istihdam edebiliyorken, teknik dairelere teçhizat alacak para bulamıyorlar!
Bu samimi bir tutum mu? 
Maalesef ki değil!
“Türkiye versin” düşüncesiyle kollar kıpırdamıyor!
İşte Orman Dairesi’nde, Karayollarında, limanlarda vs.. de yaşanan bunlardır..
Düşünün ki, 3 yıldır ormanlardaki yangın gözlem kulelerindeki telsiz sistemi çalışmıyor!
Bu sistem çalışmaz ise haberleşme nasıl sağlanacak?
Sağlanamıyor ki, alevler bu noktaya gelince müdahale başlayabiliyor… 
Peki ya AB’nin euro’larıyla ormanlarımıza kurulan kamera sistemleri.. Heba olup gitti, yeniden kurulumu için çalışmalar yapılmış.. Ama birileri de sormadı mı “bu sistem nasıl yok oldu?” diye! 
Sormadık, umursamadık!
Dönelim başa; evet, yangın helikopterimiz olsun tabi ama o noktaya gelmeden halletmemiz gereken onca iş var ki! 
Personel, teçhizat, yönetim becerisi gibi..  
1995 Beşparmak yangını sonrasında yaşanan en büyük ikinci yangından geriye kalan kara bir tablo!
Çıkarılması gereken onlarca ders!
Ama birileri, “fotoğrafta güldüydü”, diğeri “güneş gözlüğü takdıydı” bir başkası “zamanında yardım çağırmadıydı” diyerek konuyu siyasete çekmeye çalışıyor!
Hiç zamanı değil… 
Şimdi siyaset, sivil toplum örgütleri, iş dünyası ve vatandaş ele ele verip ülkemizi yeniden yeşillendirecek kampanyalara omuz verme zamanı… 
Anka kuşu misali küllerimizden yeniden doğabiliriz, yeter ki birlik olalım! 
EMEĞİNİZE SAĞLIK
Bu arada 3 gün boyunca gece gündüz demeden alevler arasında görev yapan itfaiyeciler, polisler, sivil savunma görevlileri, askerler, Orman Dairesi personelleri ve belediye çalışanlarına kendi adıma teşekkür ederim… 
Ayrıca yardım çağrısına anında yanıt veren duyarlı vatandaşlar, sivil toplum örgütü temsilcileri ve iş insanlarına da saygılar… İyi ki varsınız…