Gün geçtikçe ve teknoloji son hızda gelişmeye devam ettikçe hayatımıza çokça kolaylık sağlıyor ancak diğer yandan da teknolojinin yanlış kullanımı sonucunda doğan olumsuz olaylar açığa çıkıyor. Yetişkin bir insan birçok şeyi tolere edebilecek durumdayken çocuklar için aynısından bahsetmek maalesef çok da mümkün değil.
Çocuk gelişimi apayrı bir alan ve üzerine kitaplar yazılabilecek kadar geniş bir konudur. Ancak temelde çoğu teorisyenin farklı olarak ortaya attığı fakat tek paydada birleşen ve çokça tartışılan nokta öğrenme ve gelişim arasındaki bağdır. Öğrenerek gelişen bir çocuk hatta öğrenerek karakterini şekillendiren bir çocuk düşünürsek demin bahsettiğimiz teknoloji konusuna dönebiliriz.
Çok klişe olsa da şimdiki çocuklar artık sokaklarda top oynamıyor diyerek devam ediyorum. Onların hayatında televizyon, bilgisayar, tablet bilgisayar, cep telefonu, video oyunlar ve fazlası var. Tüm bunlar çocukların gelişiminde çok olumlu yer edebileceği gibi olumsuzluklar da yaratabilecek düzeyde. Ben bu yazımda durumun sadece medya ve medyada şiddet kısmını ele alacağım.
Günümüz koşullarında medyadaki şiddetin ve medyanın yanlış kullanımının sonucunda, süreç içerisinde yaşanılanlar göründüğünden daha ciddi boyutta. 18 yaş sınırı konmuş, travmatik öğeler içeren bir sinema filminde 4-5 yaşlarındaki bir çocuğun izleyici konumunda bulunması, tüm korku sahnelerinde annesinin çocuğun perdeye bakması yönündeki teşviği, bunu gururla yanındakilere gösterip çocuğunun asla hiçbir şeyden korkmayacağını söyleyen anneden sonra bir de sinemadaki yetkililerin durumdan haberdar olması ve bunun bir problem teşkil etmeyip çocuğun annesinin isteğinin bu yönde olduğunu söylemeleri sonucunda, hem ebeveyn tutumu hem toplumsal farkındalık hem de yasal yaptırımlar açısından acilen önlem alınması gerektiğini düşünüyorum.
Bugün herkesin evinde en az 2 televizyon, yüzü aşkın kanalın izlenebileceği bir kutu, akıllı telefon, tablet, oyun konsolu ve daha fazlası bulunuyor. Maalesef medyada şiddet çocuk ya da yetişkin ayırt etmeden her yere sızıyor. Haber programlarından filmlere kadar uzanan geniş bir yelpazeden çizgi filmler de payını alıyor. Özellikle yoğun bir şekilde fiziksel şiddet görsellerine maruz kalan çocuklar şiddete karşı duyarsızlaşarak büyüyorlar. Yani bir çocuk ilkokul çağına gelene kadar binlerce şiddet sahnesine bir şekilde hem çizgi filmlerde hem de diğer yayınlarda maruz kalıyor, dahası bunların sanal temsillerine tanık oluyor ve bunu normal olarak algılıyor ya da duyarsızlaşıyorlar diyebiliriz. Bu noktada kabul gören istenmeyen davranış git gide empati eksikliğine sebep olabilir. Diğer bir yandan bir çocuğun temel öğrenme şekillerinden olan model alma, özdeşim kurma ya da ötekini benimseme durumunu göz önüne aldığımızda agresif-şiddet yönelimli davranışlarda bulunan bir çocukla karşı karşıya kalmak çok olasıdır.
Model alma ve duyarsızlaşmanın yanı sıra şiddeti bir problem çözme aracı olarak algılayan çocuk bunu gerçek hayatına rahatlıkla taşıyacaktır. Dünyayı algılayan, öğrenen bir çocuk kendine yönelik kalıplar da hazırlamaya başlar. Büyük ölçüde medyanın etkisiyle iyi ve kötü keskin çizgilerle birbirinden ayrılır; kahramanlar her koşulda haklıyken kötüler her zaman en kötüdür.
Psikolojik yönden bahsetmeye devam edecek olursak daha fazla olumsuzlukları ve sağlıklı olmayan etkileri bulabiliriz. Ancak medyanın sadece olumsuz etkileri yok elbette. Doğru yönde kullanılırsa çocuklarınız için durumu yararlı bir boyuta dönüştürebilirsiniz. Yaşam alanlarınızda elinizden geldiği kadar bu durumu kontrol atında tutabilirsiniz. 

Peki Neler Yapılabilir?
Öncelikle çocuklarınızın televizyonda ne seyrettiğinden ya da diğer teknolojik cihazlarla neler yaptığından emin ve haberdar olun. Ebeveyn kontrollü ve şifreli uygulamalarla durumu sabitleyin. 
Çocuğunuzun yaşı ne kadar küçükse medyanın içeriğinden o kadar etkilenecektir. Medyada şiddete maruz kalmak aşırı kaygıya, kabuslara neden olabilir. İştahını etkileyebilir ve davranış-düşüncelerini şekillendirebilir. Bu yüzden odak noktası televizyon olmamalıdır. Televizyon ve teknolojik aletleri çocuğunuzu oyalamak, yemek yedirmek, uyutmak gibi amaçlarla kullanmayın.
Çocuğunuzun odasında televizyon bulundurmayın. Kontrolsüzce internete erişimini engelleyin. Kaliteli bir uyku ve oyun zamanı açısından odasında televizyon, tablet, akıllı telefon vb. cihazlar olması son derece zararlıdır.
Çocuğunuzun televizyon ve diğer teknolojik cihazlarla geçirdiği vakti limitleyin. Günün hangi saatinde hangi programları izleyebileceği, hangi cihazları kullanabileceğini net bir tutumla belirleyin. Gün içerisinde birlikte daha kaliteli zaman geçirebileceğiniz aktiviteler düzenleyin. Oyun oynamak, çizim-boyama yapmak, okumak, müzik, spor gibi aktivitelerle hem psikolojik hem de fiziksel olarak gelişimine daha sağlıklı katkıda bulunabilirsiniz. Ayrıca bu siz ve çocuğunuz arasındaki iletişimi de kuvvetlendirecektir.
Çocuğunuzun izledikleriyle ilgili onunla konuşun, tartışın. Ne kadar dikkat etseniz de bir şekilde olumsuz bir yayına maruz kalma olasılığı çok yüksektir. Bu tip durumlarda onu bilinçlendirici, öğretici bir yol izleyin. Empati tekniklerini kullanarak daha geniş düşünmesini sağlayın.
Tüm bunların arasında belki de en önemli olarak şunu söyleyebilirim ki, çocuğunuza örnek olun. Yukarıda da bahsettiğim gibi çocuklar model alma, görerek öğrenme, özdeşim kurma, benimseme gibi yollarla öğrenirler. Dolayısıyla televizyon, teknolojik cihazlar ve diğer medya araçlarıyla ilgili çocuklarınızla paralel bir yol izleyin. Siz günün önemli bir vaktini bu araçlarla geçirirseniz, çocuğunuzun yanında onun yaşına uygun olmayan yayınları izlerseniz çocuğunuzdan sizin aldığınız önlemleri benimsemesini beklemeniz çok da gerçekçi olmayacaktır. Ailecek ya da sosyal olarak geçireceğiniz kaliteli zaman hem size hem de çocuğunuza çok iyi gelecek ve olumlu sonuçlar doğuracaktır.

Yeni dünyanın en büyük mağdurlarının çocuklar olmaması dileklerimle…

Psikolog Esra Dağlar
[email protected]