İşte HP Genel Başkanı Özersay’ın siyasi gündeme ilişkin değerlendirmelerinden öne çıkan başlıklar:

“ZAMAN ZAMAN TANSİYON YÜKSELDİ... UBP’Lİ BAZI VEKİLLERDE ELEŞTİRİDE BULUNDU”

“Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı bilgilendirmede aslında yeni birşey duymadık. Toplantı sırasında tam olarak Kıbrıs Rum tarafının daha detayda ne önerdiği, ne söylediğini değil de bir kaç cümle ile özetledi. Sayın Cumhurbaşkanı daha ziyade Türkiye’nin orada ortaya koyduğu tutuma dair biraz bilgi verdi. Onları da tahmin ediyorduk."

“TUTANAKLAR OLABİLDİĞİNCE ERKEN ZAMANDA ULAŞTIRILMALI” 

“Satır aralarını okuyabilmek için tutanakları görmek önemlidir. Dün Meclis’te yaptığım konuşmada bunun çok gizli tarafı yok. Cenevre’deki görüşmenin tutanaklarının olabildiğince erken bir zamanda iletilmesi durumunda bunları okuyup, değerlendirmek istediğimizi ve oraya dair de bazı önerilerimiz olabileceğini söyledim. Sayın Cumhurbaşkanı da memnun olacaklarını söyledi. BurAda önemli olan şey şu; Sayın Eroğlu döneminde müzakereci olduğum dönemde biz tutanakları siyasi parti temsilcilerine Cumhurbaşkanlığında da açmıştık. Bildiğim kadarı ile şuanda o uygulama yok. Karşı çıkacaklarını da sanmıyorum. Dolayısıyla tutanaklar ortaya çıktığında  biraz bu işlerin içerisinden gelen insanlar olarak okuduğumuzda satır aralarında birşeyler görüp, bazı uyarılarda bulunabiliriz”

“ÖN ŞARTA BAĞLANMIŞ PAKETLEME ŞEKLİNDEN DOLAYI ALICI BULMAZ” 

“Sayın Cumhurbaşkanının masaya konulan öneri, içerik bağlamında başlangıçta söylediğinden de farklılaşarak aslında Halkın Partisi’nin söylediğine geldiğini görüyoruz. Ancak bir önemli eleştirimiz var. O da. Bu farklı çözüm modelini sunuş şekli birtakım ön şartlara bağlanmış durumundadır.Bu şekilde sunduğu için yani paketledi kendisini. Bu paketleme şeklinden dolayı alıcı bulmaz. Yani bu farklı çözüm modeli müzakereye çok açık görülmüyor. Çünkü bir ön şart konulmuş durumda. Daha farklı bir yemek pişirelim federasyon yemeği bu şartlarda yenilmez denildi. Pişirilen daha farklı yemek olabilir.Çorba pişirdiler, pişirmeyi önerdiler. Çorbayı düz tabakta sunmaya kalktılar. Bilirsiniz çorba çukur tabakta olur."

“GÜVENLİK KONSEYİ’NDEN ADALET BEKLEMEK BÜYÜK BİR HATA OLUR”      

“BM Güvenlik Konseyi bugüne kadar dünyadaki pek çok uyuşmazlıkta adaletin “a”sını dahil etmemiştir. Adaletten çok kopuk bir organdır BM Güvenlik Konseyi özellikle. Uluslararası hukukçu olarak söylüyorum bunu. Filistin’de de dünyanın başka pek çok Irak’ta da uygulanan yaptırımlarda başka konularda da Pakistan-Hindistan arasındaki uyuşmazlıklarda da hep gayri adil olmuştur Güvenlik Konseyi. Güvenlik Konseyi’nden adalet beklemek büyük bir hata olur. Hem Amerikan’ın hem İngiltere’nin hem Fransa’nın hem Çin’in hem Rusya’nın anlaşıp da Kıbrıs Türk tarafına böyle bir statü veya egemenlik bahşetmeyeceğini bilmek lazım. O zaman şu soru gündeme gelir. Olmayacağını bildiğimiz bir şartı neden masaya koyduk?”  

“SON DERECE ADALETTEN UZAK BİR BM ORGANINDAN BİZE EGEMENLİK VERMESİNİ TALEP EDİYOR"

“Ben egemenim. Birisinden egemenlik talep etmiyorum derken sayın Cumhurbaşkanı aslında BM Güvenlik Konseyi gibi son derece adaletten uzak bir BM organından bize egemenlik vermesini talep eder konuma giriyor. Hangi fırsat kaçmış oluyor? Federasyondan farklı model de vardır ve o da gerçekçidir diyeceğiniz bir uluslararası toplantıda onun başına gerçekleşemeyecek bir şart koyduğunuzda, bu kez zaten bu gerçekçi bir model olmuyor. O zaman 'federasyon masada' gibi bir duruma sokabilir sizi. Bu anlamda sizi bir risk bekler. Bundan sonrasına ilişkin olarak çok iyi diplomasi yapmak lazım."

“EN SERT MUHALEFETİ HALKIN PARTİSİ OLARAK BİZ YAPTIK”

“Dün Meclis’teki toplantıda zaman zaman tansiyonun yükseldiğini söyleyebilirim. Yani belki en sert muhalefeti Halkın Partisi olarak biz yaptık ama aynı zamanda da yapıcı idik. Toplumcu Demokrasi Partisi’nin kendi duruşu çerçevesinde kendi eleştirilerini net olarak yaptı. Ama mesela UBP içerisinden bazı milletvekilleri de bazı eleştirilerde bulundu. Dolayısıyla her durumda bu tür tartışmalar faydalıdır. Onun için biz katılmayı uygun gördük. Kaldı ki Meclis Danışma Kurulu’nda Meclis’te grubu bulunan 3 siyasi parti temsilcisi Sayın Cumhurbaşkanının gelmesi ile ilgili olarak talep edip, oybirliği ile Cenevre’den sonra karar almıştık. Dolayısıyla o çerçevede biz bu toplantıya katıldık."

 “SAYIN CUMHURBAŞKANI HALEN GEÇ DEĞİLDİR, ÇIKIN VE ÇAĞRI YAPIN”

“Dün Meclis’te yaptığımız konuşmada biz Halkın Partisi olarak şunu da söyledik. Sayın Cumhurbaşkanı halen daha geç değildir. Çıkın ve çağrı yapın Kıbrıs Rum liderine gelin çözümden önce belli bazı konularda güven yaratıcı önlem olarak işbirliği yapmayı görüşelim. Sen demedin mi zaten görüşelim diye bu konuları.Gel görüşelim ama benim de önerilerim olacak. Sen önerileri yaptın diye ben aynen kabul edeceğim diye birşey yok. Dolayıyısla Mağusa Limanına ve Ercan Havaalanına ilişkin açılım yapılması karşılığında ben sana Maraş’la ilgili belki bir hamle yapamam ama bunun karşılığında Türkiye hava sahasını ve Türk limanlarının açılması ile ilgili olarak konuşabiliriz. Bu Rum tarafında karşılık bulabilecek olan Rum ticari kesimlerinin de olumlu yaklaşabileceği ve ciddi anlamda onlara da gelir sağlayabilecek bir hamledir.”  

“İKİ TARAF ARASINDA KARŞILIKLI EKONOMİK BAĞIMLILIK YARATMAK LAZIM”

“Çözümden öne bizim de ekonomik ve ticari olarak nefes alabileceğimiz konularda Rum tarafını masaya çekmemiz lazım. Ve Rum tarafını dünyanın gözü önünde o masada bazı konularda bizimle uzlaşmaya zorlamamız lazım. Çünkü bu kapsamlı çözümden çok daha kolaydır. Ve dünyanın da destekleyeceği bir husustur. Doğu Akdeniz’de istikrar istiyorlar mı? İstiyor. Doğu Akdeniz bölgesinde çatışma istemiyorlar. O zaman bunu sağlamanın en güvenilir yolu nedir? İki taraf arasında birbirine ekonomik karşılıklı bağımlılık yaratmak. Ticari ve ekonomiyi bu şekilde iki tarafı biraraya getirip, geliştirirsen birbirine yönelik şiddet kullanma,  tehdit etme veta çatışma ihtimali azalır. Dünyanın da benimseyecveği bir politika olduğu için bu çözüm için çözümden önce işbirliği felsefesini devreye sokmak lazım. Yani kapsamlı çözüm o modelde olacak, bu modelde olacak şu müzakereyle olacak tabi ki önemlidir ve konuşulacak. Ama bunlardan önce paralel bir masa kurup, Kıbrıs Türkü’ne ekonomik ve ticari olarak nefes aldıracak meseleleri görüşmeye Rum tarafını zorlama şansımız vardır.

Hükümet en başından makam, mevki kavgasına düştü. Bakanlıklar arasında an veremediğimiz değişimleri mi hatırlatayım. Meclis Başkanlığı için yapılan kavgayı mı hatırlatayım. Partilerin kendi içindeki kurultay kavgalarını mı hatırlatayım. Şimdi ondan sonra milletvekillerinin ya ben bakan olurum ya da ben bakan olmayacaksam benim filan filan yakınım müdür olacak müsteşar olacak diye pazarlık yaptıklarını mı hatırlatayım. Aynı zamanda Çalışma Bakanlığında, şuanda Ekonomi Bakanlığında, Sağlık alanında istihdamlara da devam etme yaklaşımı var. Buna baktığı zaman kamu çalışanları neden fedekarlığı ben yapıyorum diye soruyor. Biz geçen daha kendi maaşımızdan yüzde 50 kesinbti yaptık.Bu defa sadece hayat pahalılığının dondurulması yaklaşımı var. Maliye Bakanlığına soruyoruz nerede kullanacaksınız bu paranın dondurulması durumunda.  İşte ihtiyaç olan neresi ise orada kullanacağız bu o kadar soyut bir şeydir ki belki başka memleketlerde kabul görebilir. Ama o güveni vermediniz ki bu çalışanlara. O güveni veremediğiniz için insanlar buna sıcak yaklaşmıyor.

Seçim konusunda illa yarın yada bugün seçim olsun mantığı ile hiç hareket etmedik. Bizim bir seçim tarihi belirleyelim ısrarımızın sebebi tek bir milletvekili için boşuna boşuna bir ara seçim yapılmasın diyedir."

“KOMİTELERDE ÇOĞUNLUĞU ELDE ETMEYE ÇALIŞARAK ANAYASAYA AYKIRI BİR DURUM YARATIYOR” 

“Şu anda hükümet seçim tarihi konusunda hareket etmeyerek, Meclis’te bu adımı atmayarak, hatta Meclis’te çoğunluğu olmayan bir azınlık hükümeti olmasına rağmen komitelerde çoğunluğu elde etmeye çalışarak Anayasaya aykırı bir durum yaratıyor. Ve günün sonunda Meclis karar almadığı için belki ara seçim yapılmayacak bir milletvekili için. Ama aynı zamanda seçimin tarihi de belirlenmeyecek. Ve sonraya kalacak. Veya hükümet çoğunlukları değiştirip, muhalefete rağmen kendisi azınlık hükümeti olmasına rağmen çoğunlukmuş gibi davranmaya yeltenecek. Bunların hepsi hukuksuzluktur. Hukuk devletinde yaklaşımlar değildir. Gerçekten etik değil. Hukuka da uygun değil.

Hükümet açısından baktığımızda şu an da hükümet ha var ha yok bir durum var ortada. Yani şu an da hükümet yok gibidir. Onun için mesela konuşamıyoruz seçimin tarihi ile ilgili, ne olacağı ile ilgili. Şu anda hükümeti ayakta tutan yegane şey gerçekten o makamlardır."