Şükrü Eraslan büyüğümüzü kaybettik…

Gaziveren’de çok değerli bir insandı…

Herkesin Şükrü dayısı…

Hüseyin, Hasan, Burhan ve Adnan ağabeylerimin; Nesibe ve Nazlı ablalarımın babası…

Onlarca torun…

Allah rahmet eylesin…

Güler yüzüyle hatırlayacağız…

En başta ailesi olmak üzere tüm köyümüzün başı sağ olsun…

-*-*-

Abdullah Korkmazhan’ın, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile ilgili sözleri doğru mu?

Buna mahkeme karar verir!

Peki Cumhurbaşkanı’nın dava açma hakkı var mı?

Bana sorarsanız, herkesin bu gibi durumlarda dava açma hakkı vardır!

Peki, polis?

Evet, mesajım polisimize!

Beni ölümle tehdit ettiler, açıkça…

Bir amca, sabah uyanıyor, akşama kadar benimle ilgili yalan, yanlış ve her türlü hakareti içeren ifadelerle paylaşımlar yapıyor!

Sanal iki gazete, dilediğini yazıyor, tehditler yağdırıyor…

Bu amcamızın ki ismini biliyorsunuz; Korkmazhan’dan ne tür bir ayrıcalığı var?

Üstelik Abdullah Korkmazhan, Türk bayrağı falan da yakmadı yani?

Mesajım açıkça şu:

“… Bazı kişiler neden dokunulmazdır?”…

-*-*-

Bir üniversite “online diploma veriyor”…

Böyle bir suçlama var değil mi?

Türkiye bu durumdan çok rahatsız değil mi?

Türkiye size bu durumu ihbar etti değil mi?

Konu mahkemede!

Bu da doğru ve beni de ilgilendirmez!

Peki, bu üniversite havada – karada online diploma dağıtırken ya da satarken ve hem YÖDAK hem de YÖK bu konuda şikayetçiyken, neden bu üniversitenin mütevelli heyetinden biri bakan yapıldı?

Neden bu kişi hala bakan?

Başbakan Ersan Saner’e mesajım, soru şeklindedir: “İlgili bakan, neden hala bakan?”

-*-*-

Haaa şu anda adı mütevelli heyetinden çıkarılmış olabilir de bakan yapıldığı gün listedeydi?

Bu bir sorun değil mi?

-*-*-

Bu ilgili bakan istifa etmeli miydi?

Yoksa, “ne gereği mi vardı?”

-*-*-

Yoksa, “Kıbrıs sorunu şu şekilde çözülmelidir” diyenler bu ülkede polisin ve hükümetin, kısacası devletin korumasındadır ama “hayır başka şekilde çözülmelidir” diyenler sürünmeli ve süründürülmeli midir?

-*-*-

İlgili bakanla ilgili olarak daha önce de yazdık…

“AB’deki abilerini kızdırdık bazı çevrelerin, o yüzden benle uğraşıyorlar” dedi!

Tam da yukarıda anlattığım gibi!

AB’ye saldır, AB’ye söv, AB’ye düşman kesil – kimse sana dokunmaz!

Ama AB’nin ne üniversiteyle ne de ilgili bakanla alakası yok!

YÖK ve YÖDAK bir de TC Eğitim Bakanlığı meseleyle ilgileniyor!

Bilmem anlatabildim mi?

AB, sahte diploma satan üniversiteyi ne yapsın ki?

-*-*-

Bu arada mesajım başsavcılığa, yüksek mahkememize, adaletle ilgilenen herkese; “KKTC’de siyasi düşünce farklılığı, yargılanmada bir faktör müdür?”

-*-*-

Ve müzakerelerle ilgili çok önemli bir aya giriyoruz…

Konuyla yavaş yavaş ilgilenmeye başlıyoruz…

Yarın, Kanal T’de sabahki canlı yayın konuğumuz Sayın Ergün Olgun…

Müzakere heyetimizin sorumlusu…

Müzakere heyetimiz ve Cumhurbaşkanı Tatar, meclisteki siyasi partilerin temsilcilerine bilgi verdi.

İzlediğim, kokladığım, edindiğim bilgilere göre, müzakere heyeti dersini çok iyi çalışıyor…

Ortada bazı dedikodular; ortalığı karıştırabilecek bazı bilgi kirliliği söz konusudur.

-*-*-

Haliyle bu bilgi kirliliği benim gibi federal çözümü savunan kişilerde, “Bu Cumhurbaşkanı ve bu müzakere heyeti, Kıbrıs Türk halkının değil, sadece Türkiye’nin hakları için mücadele ediyor” izlenimi bırakmaktadır.

Ancak özeleştiri de yapmak lazım, “Bu izlenim veya bu düşünce”, “yargısız infaza” da girmektedir…

-*-*-

Müzakere işi, diplomatik taktik işidir…

Neler olacağını tam bir ay sonra birlikte göreceğiz…

Ön yargılı olmamak lazım…

Evet, Türkiye ile birlikte hareket edildiği bir gerçektir ama “Cenevre masasında ortaya nelerin döküleceğini ve bu önemli toplantının net sonucunu görmeden”, “Tatar ve müzakere ekibini toprak etmek” anlamına gelecek eleştiriler yapmak için çok erkendir.

Mesajım; konuyla ilgilenen vatandaşından gazetecisine, döneğinden, emekli tuğgeneraline, Londralısından Karpazlısına, Rum’undan Türk’üne tüm çevreleredir…

Eşeğe binmeden ayak sallamayalım!

Görelim, ona göre konuşalım!

-*-*-

Şu anda iki tarafın da medyaya verdiği ve içinde sakladığı “bilgiler”; sağlam – dört başı mamur yorum yapabilmek için yeterli değildir.

-*-*-

Gelelim “Türkiye’ye ilhak” meselesine!

Üniter Kıbrıs’ı arzulayıp, ideal çözümün federasyon olduğunu savunmak haksa; bu da bir hak olmalıdır!

Ama mesajım şudur;  “garantörlüğün devamını” bağladığınız uluslararası anlaşmalar, “Türkiye’ye ilhak”ı, bunun resmi adı olan “Taksim”i veya “Enosis”i yasaklıyorsa; iki kere düşünmelisiniz… Biri “helal”, öteki “haram”…

Hem helali, hem haramı talep etmek nasıl olacak?

Ki o helalin kapsamı da “Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti”nin garantisidir ki başka gün yazarız!

İyi haftalar dilerim!