Yeni Bakış'tan Deniz Abidin'in haberine göre, Kıbrıs Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Başkanı Seran Aysal, son dönemde Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizden kaynaklı olarak dövizdeki yükselişe KKTC olarak müdahale etmenin mümkün olmadığını söyledi. Aysal, dövizdeki yükselişin hiçbir argümanla önüne geçilemeyeceğini ifade ederek, ekonominin ana çarkını döndürenin inşaat sektörü olduğunu belirtti. Aysal, dövizin yükselmesiyle ekonominin bozulmasının ilk olarak inşaat sektörünü etkilediğine dikkat çekerek, ülkedeki kazancın Türk Lirası üzerinden olmasına karşın inşaat sektörünün tüme yakın girdisinin dövize endeksli olması ve satışın da döviz üzerinden yapılması nedeniyle ciddi sıkıntıların yaşanmakta olduğunu kaydetti. 

“İnşaat sektörü durdu”

Seran Aysal, satışların döviz üzerinden yapılıyor olmasından dolayı kredi ile konut almış olanların ciddi sıkıntı içinde olduğunu ifade ederek, yeni alacak olanların ise, konut almasının durduğunu söyledi. Aysal, sektörün yerli yatırımcı açısından durma noktasına geldiğini belirterek, yabancı yatırımcı açısından bir miktar satışın devam etmekle birlikte Ortadoğu ve dünya üzerindeki etkenler nedeniyle gerilemesinin hissedilir boyutta olduğunu dile getirdi. Aysal, konuya farklı bir ölçekten bakmak gerektiğine dikkat çekerek, gelirle giderin sabitlenir noktaya gelmesi gerektiğini belirtti. Aysal, aksi takdirde sorunun daha da büyüyeceğini söyleyerek, satıcı boyutunda da işin sıkıntılı noktaya geldiğini kaydetti. 

“Tüm girdiler TL olmalı”

Aysal, şöyle devam etti, “Girdiler döviz bazlı olduğundan bir daire fiyatı TL’ye endekslenemiyor. Örneğin mecburen 300 bin TL’ye 60 bin pound diyor. Bugünün 60 bin poundu 300 bin TL iken, üç gün sonra 360 bin TL’ye çıkıyor. Bu durum sektörü ciddi anlamda sıkıntıya sokuyor. Dolayısıyla iki arada bir derede kaldığımız bu durumun önüne geçmek için gelirlerin dövize çevrileceği yöntemler üzerinde bir çalışma yapılmalıdır. Ya da tüm girdilerin TL olacağı yöntem üzerinde çalışmamız gerekmektedir. Aslında tüm bunların bütününe baktığımızda bir an önce Kıbrıs’ta bir çözüme ulaşmamızın şart olduğu görülüyor. Dünya ile bütünleşmeyi sağladığımız sürece bu sıkıntıları yaşamaya devam edeceğiz. Türkiye’de de ekonomik kriz vardır, ancak durum tam olarak bizdeki gibi değildir. Satışlar TL’dir, insanların gelirleri TL’dir. Dolayısıyla Türkiye bizim kadar etkilenmiyor. Bizde marketteki günlük alışveriş haricinde her şey dövize endekslidir.” 

“Tek önlem sübvanse etmek olabilir”

Aysal, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik gerçekleri dikkate aldığında hükümetin gerçek anlamda alabileceği bir önlem olmadığını, atabileceği tek adımın sübvanse etmek olabileceğini kaydetti. Aysal, “Hükümetin, rakamı burada sabitleyin, üzerini ben tamamlayacağım” diyebileceğini ifade etti. Aysal, “bu yükü KKTC ekonomisinin karşılayabilmesi mümkün değildir” diye konuştu. 

“Bu durum bizi aşar, davul bizde tokmak başkasında”

Aysal, bu durumun bir noktada vergi kaçakçılığını da artırmakta olduğuna dikkat çekerek, parlamentonun vergi kaçakçılığını önleyici tedbir almasının da önem arz ettiğini kaydetti. 

Seran Aysal, piyasaların denetim altına alınmasının önemli olduğunu belirterek, “bunun dışında yapacak başka bir şey yoktur. Bu durum bizi aşar. Bu konular bizi aşan konulardır. Çünkü davul bizde tokmak başkasındadır” diye konuştu. 

Aysal, inşaatların da satışların da durma noktasına geldiğini belirterek, şunları söyledi, “Daire alan kredisini ödeyemez noktaya geldi. Maaşının yüzde 50’sini krediye bağlayan bir kişi bugünün şartlarında maaşının yüzde 70’ini krediye vermek durumunda kalıyor ve geçim derdine düşüyor. Türkiye’deki seçimden sonra ise ne olacağını ise kimse bilmemektedir. Ancak mevcut durumun devamı durumunda bambaşka sıkıntıların olabilme ihtimali olduğu gibi durumun değişmesi halinde ise farklı sıkıntılar yaşanabilir.”

“İlk darbe her zaman inşaat sektörünü vurur”

Aysal, belirsizliğin olduğu bir noktada hareket olmadığını belirterek, ekonominin yavaşlamaya başladığı anda ilk darbeyi yiyen sektörün inşaat sektörü olduğunu kaydetti. Aysal, gidişatın iflasların başlama noktasına doğru gittiğini ifade ederek, ülkede en çok vergi veren kurumların bankalar olmasının altında yatan noktanın vatandaşın ve işletmelerin bankalara olan borçları olduğunu kaydetti.

Aysal, “Herkes aslında borçlu olarak yaşıyor. Bu böyle sürdüğü sürece bankalar zenginleşmeye devam edecek. Halk ve yatırımcılar ise fakirleşmeyi sürdürecek. İnşaat sektörü ise iflas etmekle yüz yüze kalacak. Belirsizlik devam ettiği sürece gidişat kötü. Bir bakıyorsunuz sterlin 6.10 iken ertesi gün bir bakıyorsunuz 5.50’ye düşüyor. Türkiye’de Cumhurbaşkanı Amerika’ya diklenirse 6 buçuğa kadar çıkabilir. Türkiye’de yatırım ikliminin negatif olması, yatırımcıların paralarını Türkiye’den çekiyor olması döviz kurlarında yükselişe neden oluyor. Bizlerde bundan çok ciddi şekilde etkileniyoruz” şeklinde konuştu. 

“Denetim olmazsa tedbir tüccara yansır”

Seran Aysal, devlete bağlı tahsilatların da dövize endeksli olduğunu ve bunların da TL’ye çevrilmesi gerektiğinin altını çizerek, gümrük noktasında bir tedbir alınırken piyasaya gerçek anlamda yansıyıp yansımadığının ise denetlenmesi gerektiğini belirtti. Aysal, “Hükümet tedbir alsa dahi piyasaya yansıyıp yansımadığını denetlemesi gerekir” dedi. Aysal, denetlenmediği sürece alınan tedbirin sadece tüccara yansıyacağını belirtti. 

Aysal, “Piyasa durdu, herkes yatırımlarını askıya aldı” diyerek, satış yapılmadığı sürece inşaat sektöründe işçi azaltmaya kadar durumun varacağını kaydetti. 

“Şirketler iflasın eşiğinde”

Aysal, şöyle devam etti, “Taahhütler bittikten sonra müteahhitler ve yatırımcılar mecburen işçi azaltmaya gidecek. Hatta işçi azaltmayla kalmayacak şirketler dahi iflas edecek. Gidişat öyle görünüyor. Müteahhitler ve yatırımcılar kredilerle inşaat başlatıyor. 

Mimarından tutun da alt sektöre kadar bir canlılık hakkim oluyor. Ancak siz bunu halka satamazsanız batarsınız. Bir ülkede bankalar en çok vergi veren kurum ise o ülkenin şartlarında ciddi sıkıntı var demektir.”