Bir paylaşım yaptım...

Facebook’ta...

Günlük yazılarım dışında başka görüş veya yorum yapmam, yazmam... Ama dayanamadım ve dedim ki;

“...Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Ana Muhalefet lideri karantinaya alınacak gençlerle neredeyse kucak kucağa…

Neden?

Aileler ve gençler tepki gösterecek diye mi?

‘Vaaaay efendim, bizim başkan, bizim başbakan yanımıza gelmedi’ diye mi?

Bunca kalabalık içerisine girip, ‘evde kal’ çağrılarına uymamak, çok ciddi bir risk değil midir?

İşinizi yapın, sosyal mesafeyi koruyun, evde kalın, cesur olan, siyaseti düşünmeyin, hastalık bulaşma ve bulaştırma riskini düşünün!

-*-*-

Evet yorum yapmak kolaydır ama gerçekler kutsaldır.

Vatandaş bazen yorum yapıyorken, gerçekleri umursamıyor, yalanı da yayıyor!

-*-*-

Propaganda ise yalandır ve nefret doludur.

Siyasilerin çoğunda propaganda ruhu görülüyor!

Çok kötü bir görüntü!

-*-*-

Ve sevgili siyasiler, sevgili dostlar, gazeteciler ve vatandaşlar;

Açık sözlü olmak iyidir.

Adil olmak iyidir.

Gerçeklerin kutsallığını bilin, yandaşları korumak, karşı tarafı ezmek için propagandaya başvurmayın.

Ama ne olur siz de kalabalıklara karışmayın.

-*-*-

Bu arada güzel şeyler de oluyor...

Mesela İtalya'da yaşanan koronavirüs salgını nedeniyle alınan izolasyon önlemleri sonucunda, daha önce ülkenin en turistik şehirlerinden biri olarak bilinen ama şu an itibariyle insansız hale gelen Venedik'te sular berraklaştı. İtalya makamları tarafından alınan karantina ve izolasyon tedbirlerinin etkisi sonucu kentin büyük kanal bölgesinde yunuslar ve kuğuların varlık göstermeye başladıkları tespit edildi.

-*-*-

KKTC’de (aman nazar değimesin) günlerdir trafik kazası olmadı…

Kadın cinayeti olmadı (inşallah hiç olmaz). 

Oteller boşaldı, haliyle otellerden denize pislik boşalmadı.

Bu arada merak ediyorum, çok büyük oteller neden karantina işine dahil edilmedi?

-*-*-

Bu arada bir merak daha; tamam herkesin,  mesela gariban emeklinin, sigortalının, maaşından kesilsin de çok zenginlerin vergileri artırılmasın mı?

-*-*-

Neyse, güzelliklere bakalım!

Hava tertemiz oldu.

Özlelikle Çin’in en büyük çevre sorunuydu. Çin’de her yıl en az 100 bin bebek, hava kirliliği nedeniyle ölüyordu. Bu ölümlerde ciddi azalma oldu.

Küresel ısınma, Ozon tabakasının tahribatı gibi sorunlar azaldı.

-*-*-

Tekrar insan ama hepsinden önce çok iyi bir toplum olduğumuzu hatırladık, yardımlaşmaya başladık. Mülteciler konusunda destan yazdık!

İskele’de mültecilere yardım gerçekten göz yaşartıcıydı ve “Aha biz buyuk” dedirten cinstendi.

Mete Özmerter’in uçağıyla Türkiye’ye gidip tıbbi yardımı getirmesi harika bir olaydı.

İş insanlarının, Vakıflar’ın yardımları alkışlanacak şeyler.

-*-*-

Yaşlılarımızı daha çok sevmeye başladık.

Dükkanlar kapandı.

Fabrikalar kapıya kilit vurdu.

Toplu taşımacılık ve haliyle özel otomobiller kontak kapattı.

Oslo’daki Centre for International Climate Research (Cicero) (Uluslararası İklim Araştırmaları Merkezi) temiz havanın tüm Dünya’da gözle görülebildiğini açıkladı.

-*-*-

Sağlık çalışanlarının bizim için ne kadar değerli olduklarını bir kez daha anladık.

Toplu alkış olayı, son yıllardaki en duygusal olay oldu.

-*-*-

Küresel ısınma ciddi şekilde duracak.

Bilim insanları bunu bekliyor.

Evet, ekonomiler bir çok ülkede tepetakla olacak ama yeniden başlama şansı elbette bulunacak.

Binlerce insan ölecek ama bu hastalık bir daha gelirse, insanlar daha dirençli olabilecek.

-*-*-

Geçmişi hatırladık.

Geçmişte insanların hayatları boyunca bir tek kez tatile gitmedikleri gerçeği aklımıza geldi değil mi?

Din konusuna bağnaz bir şekilde çakılı kalmanın çok ciddi bir hata olduğu da yüzümüze vurdu.

Mesela “keşke bu kadar çok cami yapmak yerine, çok iyi iki hastane yapsaydık” diyenlerin sayısı inanılmaz arttı.

Binlerce Hrıstiyan, abdest almaya başladı – en azından ellerini daha sık yıkıyorlar ve binlerce Müslüman, alkol kullanmanın, bazen şart ve en azından elleri yıkamak için gerekli olduğunu gördü.

On binler, hatta yüz binler, sadece dua etmenin ölümü engellemeyeceğini gayet net fark etti.

-*-*-

Duayla borç ödenmiyor, elektrik parası ödenmiyor…

Ama bayrakla da aynı şeyleri yapamıyoruz…

Milliyetçilik de çöktü…

-*-*-

Ulusal sınırların yapay olduğunu da anladık çünkü virus pasaport tanımadı. Ülkeler arasında işbirliğini şart olduğunu gördük.

-*-*-

Bir de şunu unutmayalım, evde kalalım, bulaşmayalım, bulaştırmayalım ancak postu da fazla yere vurmayalım. Çünkü, bu hastalık yani Covid – 19 denen illet, şu anda oran daha yüksek olabilir ama sonuçta yakaladığının sadece yüzde 1’ini öldürecek.

Ölüm oranı azalacak.

Ve unutmayalım, daha kötüleri geldi, geçti…

Veya hala gelip geçiyor…

MERS’te ölüm oranı yüzde 34, SARS’ta yüzde 11, Ebola’da yüzde 90’dı…