Doğu Akdeniz’de gerilimin düşmesi nedir?

Bu soru bence çok önemli…

Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO Zirvesi’nde, Yunanistan Başbakanı Konstantin Mitçotakis ile görüşmesi, Kıbrıs sorunu açısından bence öteki liderlerle görüşmesinden daha önemliydi.

Basına da yansıyan görüşme konularına göre, iki lider, “En küçük bir sorun olursa, birbirimizi direkt arayalım” demiş!

-*-*-

Yani, NATO Zirvesi sonrası şu sonuca varabilir miyiz?

“Türkiye; Yunanistan, Amerika, İngiltere, Almanya veya her hangi bir başka devletle bölgede sorun ya da gerilim istemiyor… Haliyle, gerilime yol açabilecek adımlardan imtina edecek”…

-*-*-

Şimdi, iç sahada yapılacak maçlarda, tribünlere oynamak başka şeydir; dış sahada diplomasi başka bir şeydir!

Ve elbette stratejik ortaklıklarınız, askeri kuvvetiniz ama sonuçta “maddi gücünüz” de diplomasideki gücünüzün seviyesi açısından çok önemlidir.

-*-*-

Diyeceğim odur ki; içinde bulunduğumuz ahval ve şerait içerisinde; önümüzdeki hafta Jane Hall Lute’un yeniden dolaşmaya çıkacağı bir dönemde, sanırım “egemen eşit iki devlet” gibi “aşırı” – “aykırı” çıkışlar bir miktar törpülenecektir…

-*-*-

Çünkü gayet açıktır ki; Türkiye, şu anda Kıbrıs ya da başka bir sorun nedeniyle, Dünya devleri ile ilişkilerini sıkıntıya sokmak istemez.

-*-*-

Elbette Dünya devlerinin Türkiye’ye “muhtaciyeti” de söz konusudur ama Türkiye’nin, mevcut döviz kurları ile meseleye bakıldığında; özellikle Avrupa ülkelerinden gelecek turistleri ürkütmemesi çok önemlidir. Tabii ki pandemi olayının aşılması ile birlikte…

-*-*-

Mevcut döviz kurları, Türkiye’yi, Avrupalı tatil sıkıntılı insanlar için çok cazip hale getirmiş durumdadır…

Bu yılın Ağustos, Eylül hatta Ekim ayları ile birlikte, 2022’nin yaz sezonu için rezervasyonların yapılması demek; umut demektir. Ve Türkiye bu umudu, Kıbrıs sorunu uğruna “çizdirmez” diye düşünüyorum.

-*-*-

Kesinlikle bu yazdıklarım “yorum”dur veya “tahmin”dir; evet kabul ediyorum ama bu konudaki beklenti seviyem çok yüksektir.

-*-*-

Kısacası, her an Türkiye’nin Kıbrıs sorununda vites düşürmesi gündeme gelebilir.

Bu da, bizim “liderlik” veya “dış politikamız” adına, “maskaralık” bir durumdur. “Rezil olma hali”dir. Bu maskaralık halini ve rezil olma durumunu ortadan kaldırmanın en etkili yöntemi de “Kıbrıs Türk toplumunun” yerlerde sürünen ekonomik durumunu ayağa kaldırmak olmalıdır.

-*-*-

Eğer Kıbrıs meselesinde “geri vites” gündeme gelir ve yeniden “federasyon” görüşmek zorunda bırakılırsak; üzerine de ekonomik çöküntü yanında, bir yığın siyasi ve sosyal aşağılama yığılırsa; Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti çöker.

Türkiye, Kıbrıs Adası üzerinde zaten zayıf olan “insan” desteğini tamamen yitirir…

Ve bundan ne Türkiye ne de Kıbrıs Türk toplumu fayda görür!

-*-*-

“Egemen eşit iki devlet” talebi, haksız, yanlış, çirkin bir talep değildir.

Elbette doğal bir ideolojik taleptir.

Ama uluslararası ilişkiler buna engelse; çıkarlar bunun müsaitlik durumuna engelse; kaldı ki bir çok çevreye göre bu talep, “çözümsüzlüğün çözüm olarak kabul görmesi” anlamının ötesine geçemiyorsa; çok iyi değerlendirilmelidir.

-*-*-

Zor bir süreçten geçiyoruz.

Hükümet, inanılmaz derecede dağınık, çaresiz ve yeteneksiz bir görüntü sergiliyor.

Hükümet ortaklarının büyüğü UBP’deki genel başkanlık yarışı; ülkenin gerek Kıbrıs sorunu, gerekse iç sorunlar açısından içinde bulunduğu sıkıntılara çare üretilmesini kesinlikle engeller haldedir.

-*-*-

Hatta, UBP’deki genel başkanlık yarışı nedeniyle var olan disiplinsiz görüntü veya tutum; bu partinin Cumhurbaşkanı ile ilişkisinin dahi sıkıntılı olmasına sebep olabilmektedir.

-*-*-

Ersan Saner veya bir başkası hiç fark etmez…

UBP’nin Ekim ayından çok daha önce; belki de en kısa süre içerisinde; hemen yarın başlamak koşuluyla genel başkan belirlemesi; var olan parçalanmış ve disiplinsiz görüntüyü aşması, ülkenin geleceği açısından elzemdir.

-*-*-

Ayrıca, geciken yani Nisan 2022’ye sarkacak bir erken seçim; UBP için de pek hayırlı olmayacaktır. Çünkü mevcut darmadağınık durum adına “toparlanma” süresine yetmeyebilecektir.

-*-*-

Haaaa, aşağılamak gibi olmasın ama mevcut darmadağınık, toplantısız, plansız, programsız bir yapıyla Kıbrıs sorununda akılcıl siyaset üretmek, toplum liderliğine destek olmak, sahip çıkmak ve Türkiye ile var olan aşırı yalama hatta inanılmaz yalaka ilişkileri rayına oturtma, imkansız gibidir.

Bilmem anlatabildim mi?