Kiprianu, hafta sonu hem Politis, hem de haftalık yayınlanan Kathimerini gazetelerine ropörtaj verdi. Kiprianu, Politis’in “Söyleşi: Andros Kiprianu… Türkiye’ye Yardımcı Olan 2006’daki Hatalarımızı Tekrar Etmeyelim” başlığıyla verdiği söyleşide, KKTC Cumhurbaşkanlığı’na Mustafa Akıncı’nın seçilmesinin ortamı iyileştirdiğini ancak aşırı beklentiye girilmesinin de yanlış olacağı yorumunda bulundu.

Kiprianu, “Prosedürün tamamı açısından belirleyici ve çok kritik mesele olan, şu ana kadar anlaşma sağlanamayan ve tek başına, müzakerelerde ciddi sorunlar yaratabilecek ‘Mülkiyet’ konusu görüşülüyor. Çok temkinli olmalı ve kamuoyu önünde çok konuşmamalıyız” dedi.

Liderlerin, kendi toplumuna hitap ederken, haliyle öteki toplumda tepki yaratacak şeyler söylediklerini, bunun da  müzakere prosedürünü olumsuz etkilediğini, siyasi partiler arasında da tepkilere neden olduğunu söyleyen Kiprianu, “Liderler daha az konuşup, müzakere masasına odaklansalar daha iyi” ifadesini kullandı.

Liderlerin kamuoyuna yönelik açıklamalarının hem müzakere masasında zor değiştirilebilecek taahhütler meydana getirdiğini, hem de kamuoyu ve siyasi partilere karşı taahhütler yarattığını söyleyen Kiprianu, bunun da çözüm yönündeki esneklikte sorun yarattığını kaydetti.

İKİ BÖLGELİ, İKİ TOPLUMLU FEDERASYON DERKEN…

Kiprianu AKEL olarak iki bölgeli iki toplumlu federasyon dediklerinde üniter devlet kast etmediklerini;  iki bölgeli iki toplumlu, siyasi eşitliği olan, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin dönüşeceği tek egemenliği, tek uluslar arası temsiliyeti ve tek vatandaşı olan birleşik devleti kast ettiklerini söyledi.

Andros Kiprianu, diğer partilerin iki bölgeli iki toplumlu federasyona ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, “Sundukları  öneriler, üniter devlete gönderme yapıyor” dedi. Hitler’in propaganda bakanı Goebbles’in “ne kadar büyük yalan söylenir ve ne kadar çok tekrarlanırsa o kadar kabul edilir” sözlerine atıfta bulunan Kiprianu, “Zannımca bazıları AKEL’in tezleri konusunda bu taktiği güdüyor” ifadesini kullandı.

1977’de uzlaşılan çözüm çerçevesini hatırlatan Kiprianu, “Uluslararası toplumdaki dostlarımız bize, Kıbrıs sorunu o çerçeve içerisinde çözülmesi gerektiğini söylediler ve çerçeveyi terk etmeye kalkışmamız halinde sonuçlarını ödeyeceğimiz ve sahte devletin tanınması prosedürlerinin başlayacağı uyarısında bulundular. Üzülerek söylüyorum, üniter devlete gönderme yapan görüşler ortaya konuluyor. Keşke üniter devlete gidebilsek, ama maalesef yapamayız” dedi.

“GÖRMEZDEN GELİNEMEYECEK BİR KIBRIS TÜRK TOPLUMU DA VAR, ULUSLAR ARASI TAAHHÜTLER DE”

Görmezden gelinemeyecek bir Kıbrıs Türk toplumu ve uluslararası taahhütler bulunduğunu kaydeden Kiprianu, şöyle devam etti:

“Görüşmediğimizde Türkiye’nin ileri doğru adımlar attığını hatırlatmak istedim. Çok gerilere gitmeye gerek yok. 2006’da, 8 Temmuz anlaşmasından sonra usulle ilgili konulara yapışıp kaldık. Pertev-Conis arasında, diyaloğun nasıl başlayacağı konusunda uzlaşma sağlanamadan 50 görüşme yapıldı. Peki sonuç neydi? Bize, doğrudan ticaret ve Kıbrıs Türk toplumuna 259 milyon Euro’luk yıllık mali destek verilmesi kararı için ağır baskılar yaptılar.”

“AKINCI’YI YERE Mİ ÇALALIM, ASLA”

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın bazı tez ve görüşlerinin kendilerini endişelendirdiğini ancak Akıncı’yı “yere çalmak” gerekmediğini söyleyen Kiprianu, “Bu tezlerin değişebileceğini zannediyorum. Biz Kıbrıs Türk partileriyle tartışıyor ve ikna ediyoruz. Örneğin, garantili mülk ve nüfus çoğunluğu konusunda, böyle bir şey olamayacağı tezimizin doğruluğuna ikna edebiliriz. Bu konularda AB de yanımızda” dedi.

Kiprianu, “Zorluklar var, olmaya da devam edecek. Reçete ne teslim olmamızdır ne de müzakerelere son vermemiz. Elimizdeki bütün argümanları, tezlerimizin doğruluğuna ikna etmeye yoğunlaştırmalıyız” ifadesini kullandı.

Türkiye AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır’ın açıklamalarının hatırlatılması üzerine “AB bizim görüşümüzü destekliyor ve müktesebattan bu tür daimi sapmaları kabul etmesi söz konusu değildir” dedi.

“ARTAKSERKSER’İN DİVANI”

Kiprianu, önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği İstanbul ziyaretine ilişkin eleştirilerin hatırlatılması üzerine,  “Pers Kralı Artakserkser’in divanına değil, üniversitelerin ve Türkiye Komünist Partisi ile Özgürlük ve Demokrasi Partisi’nin davetlisi olarak bugüne kadar 7-8 defa gittiğim İstanbul’a gidiyorum. Kıbrıs sorununu görüşmek için yapılan daveti reddetmemin büyük bir hata olacağını düşünüyorum”  yanıtını verdi.

TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun kendisini, AKEL’in Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili gelişmelerde önemli rol oynadığı ve bunun uluslararası toplumla Türkiye tarafından kabul edildiği için davet ettiğini söyleyen Kiprianu, “Benim arzum, Türk tarafının yaklaşımının ne olduğunu öğrenmemiz için, yakınlaşma sağlanamayan önemli başlıkları görüşmemizdir. Sayın Çavuşoğlu ne murad ediyor bilmiyorum. Bazı önemli konularda Türkiye ile görüşebilmeyi başarmamızı önemli buluyorum ve böyle bir görüşmenin gerçekleşmesi için AKEL’in üstlendiği sorumlulukların da farkındayım” dedi.

“NATO GARANTİLERİNE KARŞIYIZ”

Andros Kiprianu,  Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren konulardan birinin de Akıncı ve Ankara’nın ısrar ettiği garantiler konusu olduğunun hatırlatılması üzerine, “Sanırım, yeterince değerlendirilmesi gereken bir şafak doğdu. Akıncı ve Çavuşoğlu  bu meseleleri görüşmeye hazır olduklarını açıklamaları çok temkinli bir iyimserlik yarattı” ifadesini kullandı.

Kiprianu, AKEL’in, NATO garantilerine karşı olduğunu açıkça ortaya koyduğuna işaret etti.

“ANKARA’YI İKNA ETMEYE ÇALIŞACAK”

Andros Kiprianu, Kathimerini’de “Ankara’nın Ne İstediğini Görmek İçin Bütün Yönleri Konuşacağım” başlığıyla yer alan söyleşisinde ise Cumhurbaşkanı Akıncı’nın bazı açıklamalarından duyduğu kaygıyı dile getirdi. “Türk tezleri değişmezse, ne kadar zaman geçerse geçsin,  çözüm olmayacak” ifadesini kullanan Kiprianu, Çavuşoğlu ile görüşmesinde Ankara’yı Rum tezlerinin doğruluğuna ikna etmeye çalışacağını söyledi.

Andros Kiprianu, “Kıbrıs sorunu çözülmezse uluslararası toplum, sorumlunun biz değil Türkiye olduğu konusunda net olmalıdır. Aksi halde işgal bölgelerinin yükseltilmesi prosedürü başlayacak” uyarısında bulundu.

Sürdürülen müzakerelere paralel bir süreç izlemek niyetinde  olmadığının altını çizen Kiprianu, Anastasiadis ile tam istişare içerisinde olacağını, Türkiye’ye göndermek istediği mesajı ileteceğini, mümkün olursa, Kıbrıs sorununun bütün yönleriyle ilgili niyetini ölçmeye çalışacağını anlattı.

Kiprianu, Rum tarafında bazı çevrelerin, Türkiye’de Kıbrıs’ı Türkleştirmek anlayışının hakim olduğuna işaret ederek, “Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili aleni görüşlerine itiraz ederken yapmamız gereken şeyin Türkiye’yi çözümün kendisinin de çıkarına olduğuna ikna etmek olduğunu düşünüyoruz” dedi.

“KIBRIS SORUNU ÇÖZÜLMEZSE...”

Enerji konusunun, bölgesel kavşak olmak istemesinden dolayı Türkiye’yi büyük ölçüde ilgilendiren en büyük başlık olduğunu savunan Kiprianu, şöyle devam etti:

“Türkiye, bölgede var olan enerji rezervlerinin değerlendirilmesi için yapılan görüşmelere katılmayarak, oyun dışında kalıyor. Kıbrıs veya İsrail doğal gazının, ABD ve Türkiye’nin istediği gibi Türkiye üzerinden AB’ye nakledilmesi konusunu ileri götürememek onu rahatsız ediyor. Bütün bu konular, Kıbrıs sorunu çözülürse  görüşülebilir. Türkiye’nin dikkatini de buna çekeceğiz. İlaveten , zaman ve mesaiye ve büyük miktarda maliyet harcadığı ve bir sorundan kurtulmuş olacak. Bütün bunlara Türkiye’nin dikkatini çekmeliyiz”

Kiprianu, Kıbrıs sorunu çözülmezse , uluslararası toplumun sorumlusunun Güney Kıbrıs değil Türkiye olduğunu net olarak bilmesi gerektiğini, aksi halde işgal bölgelerinin siyasi açıdan yükseltilmesi prosedürü başlayacağı görüşünü yineledi.

2016 içinde bir çözümden iyimser olup olmadığı sorulan Kiprianu “Bu iyimserlik meselesi değil.  Mümkünse 2016 içinde çözüm olması için çalışmalıyız” dedi. Kiprianu, “Bu zamana bağlı bir mesele değil. Müzakere masasına, anlaşma yolunu açacak tezler konulmasıyla alakalıdır. Türk tarafının tezlerini kast ediyorum.  Halen mülkiyette tezlerin üzerine köprü kurmayı başaramadık.  Mülkiyette anlaşamazsak, çözüme nasıl gideceğiz?  Güvenlik, Garantiler, Toprak, yerleşikler gibi büyük konular açık duruyor. Anlaşmaya doğru gidip gitmediğimizin netleşebilmesi için bütün bu meseleler müzakere edilmeli” şeklinde devam etti.

“BÜTÜN YERLEŞİKLER MEŞRULAŞMAYACAK”

Çözümden sonra muhtemelen bütün “yerleşiklerin” meşrulaşacağı yönündeki görüşün hatırlatılması üzerine “Durum öyle değil. Bütün yerleşikler meşrulaşmayacak” diyen Kiprainu, şunları söyledi:

“Akıncı, Kıbrıs’ta ikamet eden ve yurtdışında yaşayan Kıbrıslı  Türkleri de içeren bir rakam sundu. 1974’te Kıbrıslı Türklerin sayısı 80 bindi.  Bugün –anlaşılacağı gibi- daha fazla olmaları gerekiyor.  Dolayısıyla  Anastasiadis’in Akıncı’yla görüştüğü sayı ile bütün yerleşikler meşrulaşmıyor”

İnsani nedenlerle adada evlenen, aile kuran, burada doğan bir miktar “yerleşik” olduğu görüşüne katıldıklarını ancak bu konuların süreç içerisinde ele alınacağını söyledi.

Kiprianu, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın tezlerine ilişkin soruyu yanıtında, “Alenen ortaya konulan bazı tezler, itiraz ettiğimiz ve bizi endişelendiren tezlerdir ancak tepki şeklimiz Sayın Akıncı’yı yere çalmak olmamalı. Kendisini bazı konularda ettiği bu tezlerin  yanlışlığına ikna etmeye çalışmalıyız. Şunu da unutmayalım, Sayın Akıncı, Kıbrıs Türk toplumu lideridir, Rum toplumunun değil. Bizim istediğimiz gibi konuşmasını bekleyemeyiz.”