Kış aylarında hava sıcaklıklarının düşmesi ile görülen ve okulların açılması ile kolaylıkla yayılabilen ateşli viral hastalıklar; çocuklarda sık görülen en önemli sağlık sorunlarındandır. Sıklıkla ateş ile birliktelik gösteren burun akıntıları öksürük ve bağlamlı kusma aileleri tedirgin eder. Bir an önce tedavi ve hastalığın iyileşmesini isteyen aileler gereksiz birçok tetkik yaptırmak sureti ile yersiz ilaç kullanabilmektedirler.
Soğuk algınlığı veya üst solunum yolu enfeksiyonları içinde bulunduğumuz mevsim diliminin en sık görülen hastalıklarındandır. Üst solunum yolu deyince burun, sinüsler, yutak (farinks) ve gırtlak (larinks) anlaşılır. Bu bölgelerin iltihaplarına da üst solunum yolu infeksiyonu denir.
Üst solunum yolu enfeksiyonları en sık nedendir
Üst solunum yolu anatomik olarak kulak ve alt solunum yolları ile bağlantılıdır. Üst solunum yolu enfeksiyonları (ÜSYE) denilince bu bölgeyi tutan nazofarenjit (soğuk algınlığı), faringotonsillit (bademcik iltihabı) ve sinüzit akla gelir. Çocukluk yaş grubunda bu enfeksiyonların seyrinde hiç de azımsanmayacak sıklıkta otitis media (orta kulak iltihabı) da görüldüğünden bu başlık altında değerlendirilir. ÜSYE anneden geçen antikorların kaybolması ile birlikte altı aylıktan büyük çocuklarda çok sık görülür. Çoğunlukla viral etkenler ile meydana gelirler. Ateş ile sıklıkla birliktelik gösterirler.
Ateş nedir, nasıl ölçülmelidir?
Ateş tanımı vücut ısısının koltuk altı cıvalı termometre (kaliteli koltuk altı dijital termometre de kabul edilir) ile yapılan ölçümde 38.2 0C nin üzerinde olmasıdır. 37.5 ile 38.2 0C arası değerler subfebril ateş olarak tanımlanır. Normal bebeklerin vücut ısıları koltuk altı cıvalı termometre ile 36.5-37.5 0C arasıdır. Oda ısısı 23-25 dereceden yüksek olması halinde bebeğin veya çocuğun ateşini 37.5 0C civarlarında ölçülmesine sebebiyet verebilir, bunun bir anlamı yoktur. Alından veya kulaktan olan vücut ısısı ölçümleri çevresel etenlerden yüksek oranda etkilendikleri için dikkatlice kullanılmalıdır. Bebeğin veya çocuğun üst giysisine de bağlı olarak oda ısısının 23-25 dereceler civarı olması önerilmektedir. Bu klimanın derecesi değildir
Ateşin en sık nedeni viral etkenlerdir
Ateşe sebebiyet veren etkenler arasında, virütik (%80), mikrobik (%15), allejik, romatizmal ve kanser hastalıkları sayılabilir. Çok ender görülen romatizmal ve kanser hastalıklarını dışarda tutar isek en sık (%80) viral etmenler ateşli hastalıklara sebep olurlar.
Her ateşli hastalık antibiyotikle tedavi edilemez. Viral, yani virüslerin sebep olduğu hastalıkların 7-10 güne varan sürelerde geçmeleri beklenir, yani hastalık hükmünü almadan geçmeyeceği bilinmeli ve ateş ile mücadele edilmelidir Antibiyotikler virüslere etki göstermezler mikroplara karşı etkilidirler.
Ateşli çocukta doğru takip hayati önem taşıyor
Ailelerin ateş düşürme yöntemlerini iyice öğrenmeleri hayati önemdedir. En önemli unsur günlük takip altında olmaktır. Ateş devam ettiği sürece günlük takip şarttır. Mikrobik enfeksiyonlarda bile ağızdan verilen antibiyotikler 48 sonra etkili olmaya başlayacağı için antibiyotikler etki edene kadar ateş ile mücadele etmek önemlidir.
TANI OLMADAN ANTİBİOTİK ALINMAMALIDIR. TELEFONİYEN, RESİM VEYA VİDEO İLE HASTA GÖRÜLMEDEN TANI TEDAVİ VERİLEMEZ.
Ateş başladığında ilk 24 saat içinde tek bulgu olabilir. Diğer belirtiler arkadan gelebilir. İlk 24 saatte bulgular gelişmediği için yanlış tanılar konulabilinir. Çoğu kez viral enfeksiyonlara mikrobik hastalık diye antibiyotikler verilir. Ateşli hasta doktor kontrolünde, ateşin başarılı düşürülmesi sağlanarak, günlük takip altında olması tanı doğruluğu ve gereksiz ilaç kullanımını önlemek açısından büyük önem arz etmektedir.
Ateş düşürme: Doğru ilaç ve doğru aralık
Ateş ile mücadelede 4 saat ara ile kullanılan (parasetamol içerikli şurup veya fitil) ateş düşürücüler ile 6 saat ara ile kullanılan (ibuprofen içerikli şurup veya fitil) ateş düşürücüler bir birlerinden bağımsız olarak kullanılarak ve sonsuz banyo yardımı ile ateş düşürülmelidir. Başarılı olunamıyorsa profesyonel destek alınmalıdır. Aksi halde havale nöbeti kaçınılmaz olur. Çocuklarda aspirin, ateş düşürülmesi amacı ile kullanılması tavsiye edilmez. Parasetamol içerikli şurupların arasında 4 saat olması gerekirken ibuprufen içeren şurupların arasında 6 saat olması gereklidir. Parasetamol içeren şuruplar ile ibuprofen içeren şuruplar arası 1 saatlik bir süre olması yeterlidir. Farklı mekanizmalar ile etki gösteren ve farklı gruplar altında yer alan ilaçlar olmaları sebebi ile bu kullanım şekli mümkün olabilmektedir.
Bebeklerde ateş daha dikkat gerektirir
Özelikle yaşamın ilk 2-3 ay içinde ateşlenen bebeklerde daha dikkatli olmak gerekmektedir. Yeni doğan döneminde 380C üzeri ateş varlığı yatış endikasyonudur. Unutulmamalıdır ki 38.30C üzeri ateşli bebek veya çocuk panik olmadan ateşi düşürülerek ilk 24 saat içinde müsait zamanda doktora götürülmelidir. Hassas bir dönem olan yeni doğan döneminde ateşlenen bebek için ise hemen doktora başvurmalı ve yatırılarak incelenmelidir. İki yaş altı ateşlenen tüm bebek ve çocuklarda gizlenebilecek olan idrar yolları enfeksiyonlarını dikkate alarak muhakkak idrar tetkiki yapılmalı itinalı hikâye ve fizik muayeneden geçirilmelidirler.
HER İLAÇ BİR ZEHİRDİR! UYGUN ZAMANDA, UYGUN İLAÇ, UYGUN DOZDA VE UYGUN SÜRE İLE KULLANILIR İSE ANCAK FAYDA SAĞLANABİLECEĞİ UNUTULMAMALIDIR…
ANA KURAL: ÇOCUKLARDA ATEŞ SAPTANMASI DURUMUNDA AİLELER TARAFINDAN ATEŞ DÜŞÜRÜLEREK İLK 24 SAATLİK SÜRE İÇİNDE MUAYENEYE GİDİLMELİDİR.
Ailelerin sıklıkla yaptığı hatalar
1. Ateş saptanır saptanmaz panikle hekime veya acile gitmeye çalışmak. Ateşli olan hastanın yolda ateşe bağlı sorunlar yaşama ihtimalini artırır
2. Ateşin aile tarafından düşürmesi ile “Biz düşürdük ne gerek var doktora gitmeye!” yargısı neticesinde muayeneye gitmemek. Bu durumda ateşin sebebi nedir ortaya konulamamış oluyor. Sesiz ilerleyen bir hastalık daha ciddi sorunları doğurabilme ihtimalini artırıyor. Birkaç gün sonra çok daha yüksek bir ateş veya daha kötü bir klinik durum ile hekime başvurulabiliyor.
3. Ateşi olan hastanın ateşi aile tarafından düşürülüp telefon veya diğer sanal ortamlar ile tedavi alma yönüne gidilmesi ya da bir önceki benzer durumda doktor tarafından başlanan ilacın aile tarafından bu klinik durumda tekrar başlanması...
Tüm bu durumlar ne yazık ki hastayı riske ediyor. Yanlış başlanılan ilaçlar bulguları baskılayabiliyor. Sonuç daha ciddi sorunlar doğurabiliyor. Hastalık başında kolay çözülebilecek bir durum düğüm halini alabiliyor.
Tıpta temel ilke: Önce zarar verme
"Primum non nocere" Latince bir ifadedir ve "önce zarar verme" anlamına gelir. Bu ilke, tıp alanındaki temel etik kurallardan biridir ve hekimlere, tıbbi müdahalelerin potansiyel zararlarını göz önünde bulundurmalarını hatırlatır. Bu ilke, bir hastaya faydadan çok zarar verme riski taşıyan müdahalelerden kaçınmayı vurgular. Sağlıkla kalın…
Saygılarımla
Doç Dr Kudret Çağlar




