Eniz Orakcıoğlu

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ülkemizde de de çeşitli etkinlik ve yürüyüşlerle kadına şiddete yönelik farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Yeni Bakış’a konuşan Kadın hakları savunucuları ve aktivistler, KKTC’de hiç de azımsanmayacak derecede kadına karşı şiddetin var olduğunun altını çizdi.

Feminist Atölye (FEMA) Aktivisti Çiçek G. Bayramoğlu, “Her 3 kadından biri şiddete uğruyor”

Feminist Atölye ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Platformu olarak birçok kadın örgüt ve aktivitelerle birlikte farkındalık çalışmalarını sürdürdüklerini anlatan Çiçek. G. Bayramoğlu, “ FEMA olarak sadece kadına karşı şiddete karşı farkındalık çalışmaları değil, kadın hakları ile ilgili genel eğitim çalışmaları yapmaktayız. Kıbrıs’taki en büyük sorun bu kadar farkındalık çalışmasına rağmen, toplumumuzun Kıbrıs’ta kadına yönelik şiddetin olduğu ile ilgili algısının kapalı olmasıdır. Çok sık rastladığımız, ‘Kıbrıslılar yapmaz, Kıbrıs’ın dışından gelen göçmenler yapmıştır. Fakirler yapar, eğitim durumu yüksek olmayan insanlar yapar’ gibi sınıf ve ırk ayrımı gözeterek yapılan söylemler vardır. Ama ülkemiz geneli hesaba alınarak gerek Mine Yücel’in gerekse KAYAD’ın yaptığı bilimsel araştırmalara bakıldığında ülkemizde her 3 kadından birinin eşi veya partneri tarafından şiddete uğradığını görmekteyiz” dedi.

“Şiddete uğrayanların gidebileceği yer yok”

Bayramoğlu, sözlerine şu şekilde devam etti; Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yasası geçirilmesine rağmen, şu anki hükümet yasada geçen daireyi kurmayı ve öngörülen mekanizmaları çalıştırmayı gündemine almamıştır. Bunların yanında ülkemizde sığınma evi olmayışı ve şiddet gören bir kadının sığınacağı, kendini güvende hissedeceğiz, hayata yeniden başlamak için herhangi bir destek hizmetine ulaşabileceği bir yer maalesef yoktur ve bu büyük bir sorundur. Bugün hala bu sorunla ilgili bir yer ve bir çalışma yoktur, hatta Sosyal Riskleri Önleme Vakfının gönüllü çalıştırdığı Kadın Sığınma Evi de devletin mekânı geri talep etmesinden dolayı kapatılmak zorunda kaldı. Dolayısıyla hükümetin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi Yasasında öngörülen teşkilatlanmayı biran önce yerine getirip sığınma evi projesini hayata geçirmesi gerekir” şeklinde konuştu.

“Polis ve sağlık personeli eğitilmeli”

Polis ve sağlık personellerinin kadına şiddet konusunda eğitilmesinin de şart olduğunun altını çizen Bayramoğlu, “Polis ve sağlık personellerinin şiddet gören kadın vakalara nasıl yaklaşmaları gerektiği ile ilgili eğitimin gerekliliği önemli bir noktadır. Polisin aile içi meseledir biz karışmayız tavrından vazgeçmesi de önemlidir. Kısacası bu gibi durumlarda devletin kadının yanında olması gerekmektedir. Devlet kadını şiddet gördüğü eve göndererek aslında o kadına bir şiddet de kendi uygulamış sayılıyor” diye konuştu.

Dayanışma Aktivisti Nuray Özgeçen, “Devletin sorumsuz davranışları şiddeti artırıyor”

Kadına yönelik şiddetin giderek arttığına dikkat çeken Nuray Özgeçen ise, “istatistiki verilere baktığımızda günden güne artan şiddet ortadadır, günlük hayatımızda da bu şiddete maruz kalan kadınları gözlemliyoruz. Devletin bu konudaki sorumsuz davranışları da kadına yönelik şiddetin artmasına sebep olmakta, buna rağmen devlet bu konuda önlemler almamak için diretmektedir. Ülkemizde yaşanan psikolojik ve fiziksel şiddet vakalarına rağmen, devlet ne şiddet önleyici birimleri açma konusunda, ve ne de sığınma eviyle ilgili herhangi bir çalışma yapmadığı gibi, var olan sığınma evini de kapatmaktadır” şeklinde konuştu

“Kadınlar şiddete uğradıklarını söylemeye çekiniyor”

Şiddet konularında ırkçılık yaratıldığına da değinen Özgeçen, “Nasıl ki Amerika da suç ve şiddet olayları olduğunda hep siyahi insanların yaptığı düşünülmektedir, bizim ülkemizde de ‘Biz şiddet yapmıyoruz, şiddet uygulayan Türkiye’den gelen göçmenlerdir’ gibi bir yaklaşım mevcuttur. Ama yapılan araştırmalara baktığımızda Kıbrıslı kadınların yüzde 70’inin psikolojik şiddete uğradığını ve bunun yanında fiziksel şiddetin de olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Küçük bir toplum  ve prestij kaybından dolayı kadınlar şiddete uğradıklarını söylemeye çekiniyorlar.

YKP-FEM Aktivisti Münevver Özakalın; “4 evden birinde şiddet var”

Kadına yönelik bilimsel çalışmaların yapılmaya başlandığına dikkat çeken Münevver Özakalın da, “Bu çalışmaların çok önemli olduğunu düşünmekteyim. Çünkü nasıl ki toplumumuzun homofobik olmadığı iddia edildi ancak billboardların yırtılması ile homofobik bir toplum olduğumuz ortaya çıktı, kadına şiddet de yoktur diyerek  evde olan kimseyi ilgilendirmez algısının var olduğu toplumumuz için bilimsel çalışmaların büyük önemi vardır.  4 evden en az birinde şiddet olduğu yönünde şüphelerimiz  yüksektir. Şiddetin bir sebebi de tabi ki sistemdir, çünkü sistem erkek egemen bir politika güttüğü için ve bu doğrultuda kadına yönelik şiddetin kadını uslandırmak, kadını bir şekilde daha sakin bir noktaya çekilebilmek adına yapıldığını söyleyebiliriz” dedi.

“Aile meselesidir biz karışmayız’ tepkileri problemdir”

Özakalın, sözlerine şu şekilde devam etti; “Şiddet olaylarında devletin kurumlarına başvurulduğu zaman, ‘aile meselesidir biz karışmayız’ tepkileri ile karşılaşılması büyük problemdir. Kaldı ki tüm bu problemlere rağmen 10 yıldır YKP-FEM olarak bu sorunlar üzerine gitmeye çalışmakta ve çözüm için uğraşmaktayız, hatta şiddete maruz kalan kadına bireysel olarak da yardım etmeye çalışıyoruz. Ülkemizde fiziksel şiddetin yanında psikolojik şiddetinde büyük oranlarda vardır. Piskolojik şiddete bakıldığında kadının yeri evidir den tutun kariyer geleceğinin engellenmesine ve aşağıya çekilmesine kadar şiddetlere maruz kalınmakta.”