Asrın felaketinin ardından Türkiye yaralarını sarmaya başladı… 
KKTC ise ilk günden itibaren deprem bölgelerine hem gönderdiği ekipler hem de KKTC halkının gönderdiği yardımlar ile Türkiye’nin yanında olmaya devam ediyor…
Ünal Üstel ve kabinesinin gösterdiği hızlı reaksiyonlar ve aldığı kararlar ile bu zorlu sınavın üstesinden geldiğini düşünüyorum…
Başarılı bir süreç yönetildi, KKTC’de olası bir doğal afet karşısında hazırlıklı olmak adına Ünal Üstel tüm kurumları seferber etti ve iyi bir liderlik ile başarılı bir süreç izleniyor… 
Gerekli girişimler başlatıldı ve toplumun diğer paydaşları ile birlikte hareket ediliyor…
Bunca senedir herkesin bildiği ve kimsenin parmağını kıpırdatmadığı, sürekli ötelediği sorunlara artık el atıldı…
Görmek istediğimiz işte tam olarak da bu… 
Sezar’ın hakkı Sezar’a…

Ancak…
KKTC’de bir korku iklimi yaratılmaya çalışıldığı da aşikârdır… 
Doğal afetler karşısında insanoğlunun aslında çaresiz olmadığını sadece tedbirsiz olduğunu deneyimledik… 
Gerekli adımlar ile depreme ve diğer doğal afetlere karşı hazırlıklı olmalıyız…
Ama topluma sürekli korku pompalamanın ve kaos ortamı yaratmanın ne anlamı var?
Bundan nasıl bir nema çıkarıyorsunuz kendinize?
Kıbrıs’ta ve Akdeniz çanağı konusunda uzmanların farklı açıklamaları oldu…
Evet, fayda bir yüklenme oldu, artık daha fazla risk altındayız ama bunun zamanı, şiddeti ve yıkıcılığı konusunda bir bilgi yok…
Kimse de müneccim değil bunları bilsin… 
Her an büyük bir deprem olabilecek gibi hazırlıklı olacağız ve deprem esnasında ne yapacağımızı bileceğiz… 
Ve en önemlisi soğukkanlı olacağız…
Korku ve panik insana hata yaptırır…
Kaçımız deprem esnasında ne yapacağımızı biliyoruz sosyal medyadan “Deprem oluyor!” diye oturduğumuz yerden ileti yazmak veya “Sallanan avizeyi video çekmek” dışında?
Kaçımızın deprem çantası var?
Başkasını eleştirmeden önce aynayı kendine bir tutmak gerekiyor…