Akademisyen ve aynı zamanda köşe yazarı olan Çiğdem Dürüst, gündeme ilişkin olarak önemli değerlendirmelerde bulundu. 

Rum lider Nikos Anastasiadis’in Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncının Türkiye ev sahipliğinde gerçekleşen yemeğe katılmasına tepki göstermesiyle yaşanan krize  değinen Dürüst, “Görüşmelerde umut artıracak herhangi bir gelişme yok ortada. Son 50 yıldır müzakere ediliyor. Kıbrıs müzakerelerinin isminin çözüm müzakereleri şeklinde değiştirilmesi halkın psikolojisine bir şeylerin empoze edilmesi demektir. Bize yeni bir sürecin başlamış olduğu empoze edildi. Adeta liderler işsiz kalmamak için kendilerine oyalantı çıkması için görüşüyorlar, sıfıra sıfır elde var sıfır görüntüsü var. Müzakere ediyorlar mı? Evet. Bir şeyi çözmeyi istiyorlar mı? Hayır” şeklinde konuştu.

“Amerika’nın ağızının suları aklama başladı”

Kıbrıs adasının çevresinde doğal kaynaklar ve zenginliklerin dış güçleri harekete geçirdiğine değinen Dürüst, “Amerika’nın ağzının suları akmaya başladı ve bu esnada başka kimler bakıyor diye tırnaklarını çıkardı. Süreci yönetmek üzere elçi dışında herhangi bir temsilci göndermezken, saraydan temsilciler göndermeye başladı. Aslında bu da üzerinde yaşadığımız toprak parçasının ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor. Ama bu önemi zorla birilerine teslim etme biz de uşak olma peşindeyiz” şeklinde konuştu.

Dürüst, 40 yıldır siyasal politikalar üreten partilerin yanı sıra iktidarda dönüşümlü yer alan CTP ve UBP’nin 40 yıldır ürettikleri politikayı neden hala uygulamaya sokmadığına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. 

“KKTC bir tür uyuşturulmuşluk yaşıyor”

KKTC’nin bir tür uyuşturulmuşlukla karşı karşıya olduğunu savunan Dürüst, “Bu uyuşturulmuşluk küçük şeylerden mutlu olmamızı, sorunları duyduğumuzda da kaçmayı öğretti bize. Bunu konuşmayalım, bunun yanında durmayalım, kah eleştirdiğimiz zamanlarda dayatılan tehlikeler kah ayağımız takıldığında yaşadığımız ve sevdiklerimiz başına gelmesi muhtemel korkularla bulaşmadan yaşamayı öğrendik. Gezelim tozalım, yolların kaldırmayacağı lüks arabalara binelim mantığı var” ifadelerini kullandı.

“Burada egemen biziz mesajı verildi”

Kapıların açılmasının ardından ülke sivil toplum örgütlerinin çok özgür bir ortam yaşamasının kendisini çok heyecanlandırdığını söyleyen Dürüst, “Yurttaşlık hakkımız, siyasal süreçler için toplanıp sesimizi duyurabiliyorduk. Şimdi o yok. Bir şekilde bunun yolu bulunup sindirildik. Daha geçenlerde iki toplumlu etkinlik engellendi. Bunun altında belki de yemek kriziyle bağlantılı olarak, Güney’e burada egemen biziz ve istersek girebilirsiniz mesajı da yatıyor olabilir. Sayın Akıncı bize halkına hiçbir açıklama yapmadı. Birden bire jetle uçtu ve gitti” dedi.

“Erdoğan çok iddialı bir şey yaptı”

Ban Ki-moon ile Akıncı’nın görüşmesi ve Eide’nin Nikos Anastasiadis’e Akıncı’nın yemeğe katılacağı bilgisinin verilmesi gelişmelerini de değerlendiren Dürüst, “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan çok iddialı bir şey yaptı ve aslında şunu anlattı, ‘Ben kocaman bir ülkeyim ve bir şeyi yapmak istiyorsam bunu halkımla birlikte uygularım. Ben size muhtaç olabilirim ama siz de bana muhtaçsınız bunlardan biri de Kıbrıs. Sayın Anastasiadis de giderse gider benim Kıbrıs’ım da oturur yemeğini yer’. Bunu yaptı ve Anastasiadis de kaçtı” diye konuştu.

“Anastasiadis yalan söylüyor”

Nikos Anastasiadis’in yalan söylediğinin aynı masada yemek yemeye tahammülü bile olmadığının ortaya çıkmasıyla görülmüş olduğuna işaret eden Dürüst, “Basında çıkan haberlerde çok güzel hava olduğu dillendiriyordu ama aynı masaya bile oturulmuyor ve Anastasiadisin davranışı halkını yönlendiren bir tutumdur” diye konuştu.

“Daha dostluğu bile başaramadılar”

Güneydeki seçim sonuçlarını da değerlendiren Dürüst şu şekilde konuştu: “Annan Planı referandumundan bu yana evetçi bir politika izleyen bir partinin lideriydi Anastasiadis ve bu tavır olmadı. ELAM’cı olsaydı hiç kızmayabilirdik. Çözüm için uğraşmıyorlardı. Daha dostluğu bile başaramadılar. Yan yana oturmalarının fotoğrafları tarihe geçecekti” dedi. Anastasiadis’e yapılmak istenenin hoş olmayan bir sürpriz olduğuna da değinen Dürüst, Akıncı’ya da son ana kadar haber verilmemiş olmasının da diplomasiye de yakışmadığını ifade etti. 

“Talat çekilmekle doğru bir karar verdi”

Kuzey siyasetinin de çalkantılı bir süreçten geçtiğine işaret eden Dürüst, koalisyondan ayrılan CTP’nin tüzük değişikliği yapmasının yanı sıra genel başkanı Mehmet Ali Talat’ın başkanlığa aday olmayacağını açıklamasını da değerlendiren Dürüst, “CTP ideolojik bağlamda çizgisini değiştikten sonra çatallandı. Halka daha çok ulaşmayı başardılar ama bunun uğruna nelerden ödün verdiler. Dürüst bir şekilde bunu kendilerine sorup yanıtlamadılar. Ne bayrak ne BG ne de Sayın Talat’ın tekrar başa gelmesi bir işe yaramdı. Doğru bir karar vererek aday olmamayı seçti. CTP bilinen politik oyunlara Talat’ın dönmesiyle birlikte düştü. Hala çatallandıkları yollara neden saptıklarını kitlelerine ve halka paylaşmamaları da eksiklikleri” dedi.

“Erhürman tek aday çıkacak”

CTP’de genel başkanın kim olacağı noktasında da, “3 gün önce Tufan Erhürman 1 isimle çıkılacağını söyledi. Ve tek isim olacak olan da Erhürman çıkacak aday. Çok zorlu bir süreç onu bekliyor. Eğer bunu başaramazsa ülke iyi bir siyasetçiyi kaybedecek. Çünkü her şeyi buruşturup atıyoruz” şeklinde konuştu.

“CTP’nin içindeki kargaşanın dışa taşması iyi oldu”

KKTC’de şeffaflıkla ilgili söylemleri kullanan ilk parti olan CTP’nin yeterince şeffaf olamadığını gördüğünü de söyleyen Dürüst, “CTP’nin ortaya çıkış amacı demokrasi, eşitlik, özgürlüktü. Tabandakiler farklı düşünceleri seslendirmeye başlayınca ne oldu. Böyle olması daha iyi oldu, bu şekilde dışarı taşmasaydı farklı düşünce ve tartışmalar içte daha çok patlamalar yaşanacaktı.

“UBP parmağının arkasına saklanmıyor”

İktidar parti UBP’nin parmağının arkasına saklanmadan ben buyum diyerek daha şeffaf davrandığına da dikkat çeken Dürüst, UBP’nin neyse onun gibi davrandığını ifade etti.