“HALKIN YÜZDE 70’İNİN DURUMU VAHİM”: İthalat ülkesi olan KKTC’de, dövize endeksli yapılan ithalattan dolayı alım gücünün her geçen gün düştüğü, ülkede alım gücünün düşmesinin, özellikle dar gelirliler açısından çok vahim bir noktaya geldiği vurgulanıyor.  Asgari ücretin, dar gelirlilerin ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma geldiği, halkın yüzde 70’lik kesiminin de, asgari ücret üzerinden ödendiği dikkat çekiyor.

“VATANDAŞ BATAKTA”: Alım gücünün düşmesine bağlı olarak ekonominin daraldığı, ekonominin daralmasına bağlı olarak da insanların iflas ettiği, çek yasağına girdiği veya borçlandığına vurgu yapılıyor. Halkın büyük bir kesiminin hayat pahalılığı karşısında sürekli borçlanarak ve borcunu borçla kapatarak yaşamaya çalıştığına dikkat çekildi. Dolayısıyla, yükselen döviz ve hayat pahalılığı karşısında halkı koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi çağrısında bulunuluyor. Mevcut protokolün ise yeniden yazılması gerektiği savunuluyor.

Rana SARRO

Yükselen döviz ve hayat pahalılığı karşısında, ülkede alım gücünün daha da düşmesinin, özellikle dar gelirliler açısından çok vahim bir noktaya geldiği vurgulanıyor.  Asgari ücretin, dar gelirlilerin ihtiyaçlarını kesinlikle karşılamadığı üzerinde duruluyor.

İthalat ülkesi olan KKTC’de, dövize endeksli yapılan ithalattan dolayı alım gücünün her geçen gün düştüğü, halkın yüzde 70’lik kesiminin de, asgari ücret üzerinden ödendiğine dikkat çekiliyor. Dolayısıyla alım gücünün düşmesine bağlı olarak ekonominin daraldığı, ekonominin daralmasına bağlı olarak da insanların iflas ettiği, çek yasağına girdiği veya borçlandığına vurgu yapılıyor. Dolayısıyla protokollerin tartışma noktasına geldiği bugünlerde, mevcut protokolün yeniden yazılması gerektiği savunuluyor.

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkârlar Odası (KTEZO) Başkanı Hürrem Tulga, ülkede alım gücünün özellikle dar gelirliler açısından çok vahim bir noktaya geldiğini vurguladı.

DEV-İŞ Genel Sekreteri ve Genel Başkan Vekili Hasan Felek ise, “dövizin yükselmesinin en ağır bedelini, işçiler ve emekçiler ödemektedir” diyerek, asgari ücretin açlık sınırının altında olduğuna işaret etti.

BKP Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan da, halkın büyük bir kesiminin hayat pahalılığı karşısında sürekli borçlanarak ve borcunu borçla kapatarak yaşamaya çalıştığına dikkat çekti.

“DAR GELİRLİLERİN ALIM GÜCÜ VAHİM”

Asgari ücretin dar gelirlerin ihtiyaçlarını kesinlikle karşılayamadığına dikkati çeken Hürrem Tulga “Toplu ulaşım olmadığı için benzini vatandaşlar koyuyor, elektrik pahalı olduğu için ödemekte zorlanıyorlar, sağlık ve eğitim tamamen paraya dayalıdır” dedi.

Tulga, asgari ücretin dar gelirliler için neredeyse bir sandviç parasına dönüşmüş durumda olduğuna işaret etti ve halkın yüzde 60-70 oranında kesiminin, asgari ücret üzerinden ödendiğini, ithalat ülkesi olan KKTC’de, dövize endeksli yapılan ithalattan dolayı alım gücünün her geçen gün düştüğünü vurguladı.

“İNSANLAR İFLASTA, ÇEK YASAĞINDA, BORCA BATMIŞ DURUMDA”

Hayat pahalılığının özellikle dar gelirliler açısından yüzde 12-13’lerde seyrettiğini söyleyen Tulga, bunun da ekonominin daraldığı anlamına geldiğini söyledi ve “dün sandviç yerken bugün bir tane yiyebilirsiniz; dün iki kıyafet alırken, bugün bir tane almak durumundasınız veya 2 kilo hellim tüketmek yerine bir kilo tüketebilecek durumunda kalıyorsunuz. Hayat pahalılığının anlamı budur” dedi.

Dolayısıyla alım gücünün düşmesine bağlı olarak ekonominin daraldığı, ekonominin daralmasına bağlı olarak da insanların iflas ettiği, çek yasağına girdiği veya borçlandığına vurgu yaptı.

“BUNUN NEDENİ; EKONOMİDE ADALETİN OLMAMASI”

Hürrem Tulga, “insanların bu duruma gelmesinde, asgari ücretin bu kadar düşük kalmasında, artışların verilmemesinde, reel bir artış almamasında, esnafın, zanaatkarın gelirinin, üreticinin gelirinin artmamasında en büyük neden, bu toplumsal ekonomik sistemin baştan aşağı çarpık olması, yanlış kurulmasıdır. Esas bunlara sebep olan, var olan ekonomik durumdan pay alamamasıdır. Yani bu sorunlar ekonomide adaletin olmamasından kaynaklanıyor” dedi.

“TURİZMDEN VE EĞİTİMDEN TOPLUM PAY ALAMIYOR”

İş bölümüne dayalı, uzmanlık, algı temelinde iş yapmak yerine giderek tekelleşen bir yapı olduğunu kaydeden Tulga, dolayısıyla lokomotif sektörler olan turizmden ve eğitimden toplumun pay alamadığını vurguladı.

“PROTOKOLÜN YENİDEN YAZILMASI LAZIM”

Hürrem Tulga, “Hizmetlerin ve üretimin iç pazardaki payı artmadıkça, ne asgari, ne ücreti, ne maaşları düzenleme, ne de geriye gidişi durdurma şansımız var. Dolayısıyla protokollerin tartışma noktasına geldiği bugünlerde, bu çerçevede bu protokolün yeniden yazılması lazım. Toplumun da oluşan pastadan pay alması lazım” dedi.

DEV-İŞ: “EN BÜYÜK SIKINTIYI, SABİT ÜCRETLİLER VE ASGARİ ÜCRETLİLER YAŞIYOR”

DEV-İŞ Genel Sekreteri ve Genel Başkan Vekili Hasan Felek de yaptığı açıklamada, “KKTC’de kullandığımız para birimi, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait Türk Lirası’dır. KKTC’yi yönettiğini iddia edenlerin de, Türk Lirası üzerinde herhangi bir etkisi ve yetkisi yoktur. Bugün Türkiye’den kaynaklanan, Türk Lirası’nın değer kaybetmesinden dolayı, en büyük sıkıntıyı yaşayan kesim, sabit ücretli asgari ücretliler, çalışanlar ve kamu görevlileridir. Bir gecede döviz fırlıyor ve ceplerindeki para yüzde 10-15 dolayında azalıyor. Ülkede her şey dövize endeksli olduğu için, Türkiye’den ithal edilen mallar bile dövizle ithal edilmektedir. Dövizin yükselmesiyle birlikte, bu ithal edilen temel gıda maddeleri ve diğer temel ihtiyaçlar da doğal olarak zamlanmaktadır. Bunun dışında konut ve araba satın alanlar, taksitlerini ödeyemeyecek durumdadır” dedi.

“EN AĞIR BEDELİ İŞÇİLER VE EMEKÇİLER ÖDEMEKTEDİR”

Dövizin yükselmesinin, başta sabit gelirliler ile çalışanları vurduğu belirten Felek, “dövizin yükselmesiyle, asgari ücretin değerin daha da azaldığı görülmektedir. Bunun yanında iş adamları ile ticaretle uğraşan insanların ise, ithal ettiği mallara dövizin yükselme oranında zam yapmaktadır. Onların herhangi bir kaybı olmamaktadır. Yani her yerde olduğu gibi, dövizin yükselmesiyle en ağır bedeli işçiler ve emekçiler ödemektedir” dedi.

“HALKIN BÜYÜK KESİMİ YOKSULLAŞTI VE BORÇ BATAĞINDA”

Dövizde meydana gelen yükseliş ve hayat pahalılığı karşısında işçilerin, üreticilerin, esnafın, küçük işletmelerin ve halkın büyük bir kesiminin daha da yoksullaştığını ve borç batağına saplandığını ileri süren Korkmazhan, 2013 yılında çek yasağına girenlerin sayısı 2 Bin 910 iken 2015 yılı başında bu rakamın 3 bin 500 civarına ulaştığını, ülkede “çek yasağı enflasyonu” yaşandığını belirtti. Korkmazhan, bunun yanında ödenmeyen kredi kartı ve donuğa düşen banka borçlarının geçmiş yılların kat kat üzerinde olduğunu ifade etti.

“İŞÇİLER KADERİNE TERK EDİLDİ”

Korkmazhan,  emeği ile geçinen halkın büyük kesimini kaderine terk ettiğini iddia ettiği  CTP-BG/DP-UG hükümetinin halkın vergileri ile oluşturulan bütçeyi ve ülke kaynaklarını ulufe dağıtır gibi yandaşlarına dağıttığını öne sürdü.

Kıb-Tek ile Kalkınma Bankası’na sınavsız ve partizanca istihdamlar yapıldığını, milyonlarca TL vergi borcunun affedildiğini ileri süren Korkmazhan, bütçe ve ülke kaynaklarının halkın ihtiyaçlarını karşılamak için eşitlik ve adalet anlayışı içerisinde kullanılması talebinde bulundu.