Özge Kizir

Doç. Dr. Hüseyin Işıksal, Kıbrıslı Türklerin nüfusunun 200 bin olarak gösterildiğini ve 100 bin Rum’un Kuzey’e geleceği sözlerinin ortada dolaştığını belirterek,  “Anastasiadis, 100 bin Rum’un geri döneceğini söylüyor. 200 bin Kıbrıs Türk varsa, 100 bin Rum gelmesi çok büyük bir orandır. Bu neredeyse 3’te 1 üzerinde bir rakama denk geliyor. Bu öneri demografik oranı değiştirmesi açısından oldukça önemli” dedi.

Çözüm konusunda sağlıklı bir bilgiye ulaşılamadığına dikkat çeken Doç. Dr. Hüseyin Işıksal, çok farklı haberlerin ortada dolaştığının altını çizdi. Haberal Kıbrıslı gazetesine açıklamada bulunan Işıksal, “Bir taraftan ilerleme olduğu söyleniyor diğer taraftan çıkmaza girildiği konuşuluyor. Şu anda hiçbir resmi açıklama yok fakat onun öncesindeki sürece gidersek iki liderin son yaptıkları açıklamalarda farklı şeylerden bahsettiğini gördüm. İki bölgeli ve iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı bir federasyondan bahsediyorlar ama iki lider kendi kamuoyunu rahatlatmak adına değişik noktaların altını çiziyor. Bir taraf diğerinin bahsettiği şeyden bahsetmiyor, diğer tarafta diğerinin bahsettiği şeyin altını çizmiyor” dedi.

“Acaba hangisinin söylediği gerçek diye düşünür olduk”

Işıksal, sözlerine şöyle devam etti: “Bizim kafamızda bazı soru işaretleri oluştu. Acaba hangisinin söylediği gerçek diye düşünür olduk. Çünkü iki liderin söylemleri arasında açık olmayan noktalar var. Örneğin, kurucu devletlerle federal devletler arasındaki ilişki nasıl olacak? Bir yandan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı kurucu devletlerin yetkisinin fazla olacağını ve federal hükümetin müdahalesi olmaksızın uluslararası anlaşma yapma yetkilerinin olacağından bahsediyor.

“Kurucu devletlerin gücü ne kadar olacak?”

Öte taraftan Rum lider Nikos Anastasiadis, kurucu devletçiklerin kısıtlanacağını ve uluslararası antlaşmalarının sadece kültür ve ticaretle sınırlı kalacağını söylüyor. Bunların hangisi geçerli? İkisi çok farklı söylemler. Kurucu devletlerin gücü ne kadar olacak? Hangi alanlarda yetkili olacaklar? Bu çok önemlidir. Burada zaten soru işareti olan noktada şudur, günün sonunda kurucu devletlerin alanları federal hükümetin kısıtladığı alanları aşamayacaksa gücün önemli bir bölümü federal hükümette kalacak demektir.” Bu federal hükümetin kurucu devletin yaşama alanını belirleyeceği anlamına geliyor. Bu ilk göze çarpan ikilemdir.”

“Belirlenen kriterlerinin sonunda belli ki bir anlaşmazlık çıkacak”

Mülkiyette son sözü kimin söyleyeceği konusunun hala daha belirsiz olduğunu ifade eden Işıksal, “Bunu mülkiyet komisyonu mu, bağımsız mahkeme mi yoksa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi mi belirleyecek? Kriterler belirleniyor ama bütün belirlenen kriterlerinin sonunda belli ki bir anlaşmazlık çıkacak gibi duruyor. Yani örnek vermek gerekirse, bir Kıbrıslı Türk 40 yıldır yaşadığı ve üzerine yatırım yaptığı evi vermek istemezse ve eski sahibi kesin olarak geri isterse böyle bir durumda son kararı kim verecek? Bunun net bir yanıtını bulamadım” ifadesini kullandı. 

“Detaylı bir hesap yapıldı mı? Yoksa hayali bir rakamdan mı bahsediyoruz?”

Mülkiyet konusunda açıklamada bulunan Işıksal, “Sn. Akıncı, mülkiyette 24 milyar Euro’dan bahsediyor. Bu rakam neye göre belirlendi? Titiz bir hesap yapıldı mı yoksa hayali bir rakamdan mı bahsediyoruz? Güney’deki Türk malları gerçekten 8 milyar Euro ediyor mu? Hem Güney’den mal satıp hem de Kuzey’deki eşdeğer malını satan insanlar olduğunu da biliyoruz. Akıncı, ayrıca 8 milyar Rumlara iade edilecek mallar diyor, bu da ciddi bir rakamdır. Demek ki iyi yerlerden Rumlara mallar geri verilecek. Son olarak geriye kalan 8 milyar euroluk tazminatı kim nasıl ödeyecek?” diye sordu.

“200 bin Kıbrıs Türk varsa, 100 bin Rum gelmesi çok önemli bir orandır”

Çözüm konusunda yeterli açıklamanın yapılmadığını ifade eden Işıksal şöyle konuştu: 

“Anastasiadis, 100 bin Rum’un geri döneceğini söylüyor. Bu da çok yüksek bir rakamdır. 200 bin Kıbrıs Türk varsa, 100 bin Rum gelmesi çok önemli bir orandır. Bu neredeyse 3’te 1 üzerinde bir rakama denk geliyor. Bu sayı tam olarak konuşuldu mu? Mutabakata varıldı mı bunu bize liderlerin açıklaması gerekiyor. 100 bin Rum’un geri dönüş önerisi demografik oranı değiştirmesi açısından oldukça önemli.  En önemli konu toprak konusudur. Akıncı, toprak konusunda henüz bir uzlaşı olmadığını söylüyor. Öte yandan Anastasiadis, Güzelyurt (Omorfo) bizim kırmızı çizgimizdir kesinlikle olmazsa olmaz diyor.  Zaten ortaya çıkan tüm haritalar bize bunu gösteriyor.” 

“Rum tarafı Türk askerini işgal gücü olarak görebilir, Türk tarafı böyle düşünmüyor”

Son olarak garantiler konusunda değerlendirmede bulunan Işıksal, sözlerini şöyle tamamladı: 

“Anastasiadis, kesinlikle Türk askeri adada kalmayacak diyor. Hatta bunu işgal ordusu olarak tanımlıyor. ABD Başkanı Donald Trumph’ı kutlama mesajında Kıbrıs’taki Türk işgal kuvvetlerinin çıkması için sizden destek bekliyoruz ifadesinin yer aldığı söyleniyor. Bu ciddi bir sorundur. Rum tarafı Türk askerini işgal gücü olarak görebilir ama Türk tarafının bunu işgal gücü görmediği kesindir. Ada’daki Türk askerinin rolü Sovyetler zamanında Macaristan, Çekoslovakya veya Polonya’da tuttuğu işgal güçleri ile bir tutulamaz. Arada temel fark bir tanesi zorunlu diğeri ise kendi halk ve devletinizin isteği ile orada duruyorsa hiçbir uluslararası rejim buna müdahale edemez. Tanımlar bu kadar farklıyken iki tarafında güvelik konusunda nasıl bir orta noktada buluşacağını açıkçası çok merak ediyorum.”