KEMA Vakfı, su kaynaklarının yönetiminin basit bir iş olmadığına işaret ederek, suyun çok amaçlı kullanılırken sürekliliğinin de sağlanmasının önemine vurgu yaptı, Türkiye'den gelen suyun projeyi gerçekleştiren Türkiye Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yönetilmesinin en isabetli seçenek olacağını savundu. 

KEMA Vakfı, su yönetiminin, kavram olarak doğal çevrim içinde suyun miktar ve kalite yönünden en verimli bir şekilde ekonomik, sosyal ve doğal çevresel faydalar sistemi içinde bilinçli bir şekilde kullanılması olduğuna dikkat çekti.

KEMA Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Orhan Aydeniz yazılı açıklamasında, ülkede nüfusun artmasına ve yaşam kalitesinin yükselmesine, tarım, turizm ve endüstri gibi kesimlerin faaliyetlerinin gelişmesine paralel olarak suya talebin de sürekli olarak arttığına değindi.

Bu yüzden ekonomiyi doğrudan doğruya etkileyen ve başka hiç bir alternatifi bulunmayan su kaynakları potansiyelinin artırılmasının önemine işaret eden Aydeniz, bu çerçevede su gereksinimini karşılarken mevcut su kaynaklarının en uygun bir şekilde kullanılması gerektiğini kaydetti.

Kıbrıs’ın küresel iklim bozulmasından en fazla etkilenecek bölgede bulunduğunu bu yüzden su yönetimine özel önem vermek zorunda olduklarını vurgulayan Aydeniz, dünyada su kıtlığının artması ile suyun petrol gibi değer kazanacağını hatta petrolden bile daha değerli olabileceğini dile getirdi.

Aydeniz, evlerde kullanılan suların da bilinçli bir şekilde kullanılması gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

“İlk çağlardan beri çok değerli kabul edilen, toplumlararası çatışmalara hatta savaşlara sebep olan suyun, önümüzdeki yıllarda Rum kesimi ile ilişkilerimizde de önemli rol oynayacağı aşikardır. Özellikle iki halk arasındaki dayanışmanın, dostluğun ve işbirliğinin artmasına ve yan yana barış içinde yaşamasına katkıda bulunabilecektir.

Suyun yönetiminde; İçme ve kullanma gereksiniminin karşılanması; Hayvanlar ve doğal yaşamın devam ettirilmesi; Tarımsal sulamada kullanılması; Sanayi, turizm  ihtiyacının karşılanması; Bakımından önceliklerine göre su kaynaklarımızın, gerek günümüzde, gerekse gelecekteki paylaşım ve kullanma hakları isabetli bir şekilde belirlenmelidir.

Özellikle sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde su kaynaklarının; bitki örtüsü, hayvanlar gibi ekosistemin tüm elemanlarının bağlı bulundukları ortamlarda, sistemin işleyişinde istenmeyen değişiklikler yaratılmadan, en iyi şekilde gelecek nesillere devredilmesi için gereken önlemler alınmalıdır.”

“BİLİNÇSİZCE KULLANILMASI DURUMUNDA…”

Aydeniz, gerekli düzenlemelerin yapılmaması durumunda, Anavatanın temin ettiği suya rağmen sorunlardan kurtulmalarının mümkün olmayacağını ifade ederek, hele de gelen suyun tarımda bilinçsizce kullanılmaması durumunda sulanan topraklarda drenaj sorunu ve buna bağlı olarak tuzlanma ile çevresel sorunlar ortaya çıkacağı uyarısında bulundu, gerekli planlamaların yapılmasının önemine değindi.

Aydeniz, Anavatandan gelen sudan beklenen yararların elde edilebilmesi için mevcut su kaynaklarının envanterinin çıkarılması, yeni kuyu açılmasına kesinlikle izin verilmemesi, tüm kuyulara sayaç konularak yeraltındaki kaynaklardan beslenmenin üzerinde su çekiminin önlenmesi, atık suların bilinçli ve doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve mevcut yeraltı sularının kullanım önceliklerinin belirlenmesi gerektiğini vurguladı.

Belediyelerin mevcut su şebekelerindeki kaçakların önlenmesi için alt yapıyı yenileyebilecek mali güce sahip olmadıklarını savunan Aydeniz, şöyle devam etti:

“Mevcut gerçekler ışığında susuzluktan perişan olan ülkemizde anavatandan gelen suyun gereksiz ve dayanaksız tartışmalarla kullanılmasının geciktirilip, engellenmesi hoş karşılanamaz ve ülkemizin çıkarına değildir.

Hükümet ideolojik nedenlerle suyun gerekli bilgi donanımı ve işletme sermayesine sahip olan özel kesim tarafından yönetilmesine karşı çıktığına göre, Su yönetimi rayına oturtulana, alt yapı noksanları tamamlana ve bizim suyu yönetebilecek duruma gelmemize kadar, su yönetiminin projeyi gerçekleştiren Anavatanın DSİ tarafından yönetilmesi en isabetli seçenek olacaktır.”