Eniz Orakcıoğlu

BKP Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan, CTP-UBP hükümetinin  halk karşıtı bir hükümet olduğunu belirterek,  "Bu hükümetten halk adına icraatlar beklemek ölü gözünden yaş beklemekten farksızdır” dediKorkmazhan dövizin tavan yapması konusunda  alınacak tedbirlerin  çok açık ve net olduğunu belirterek, “Bunun için günlerce Sanayi ve Ticaret Odaları  ve ekonomik örgütlerle bir araya gelerek toplantılar yapıp, kamuoyuna iş yapıyoruz görüntüsü vermenin bir anlamı yoktur" diye konuştu.

KKTC'nin ithalata bağımlı bir ülke olduğuna dikkat çeken  Korkmazhan, “Petrolden tutun, gıdaya kadar her şeyi ne yazık ki ithal ediyoruz. Sorumluluk, bu memlekette bugüne kadar üretim sektörlerini geliştirmeyen ve tüketime bağımlı bir toplum yaratanlardadır. Bu noktada yapılması gereken ise ithal mallara yönelik, özellikle petrole devletin uyguladığı yüzde 60’lara varan fonların geçici bir süreliğine kaldırılmasıdır" dediKorkmazhan, ülkede devlet otoritesinin olmadığını da söyleyerek, "Süratle yapılması gereken, polisin en başta sivil otoriteye bağlanıp halkın yararına bir polis teşkilatı konumuna getirilmesi ve çetelerle mücadele  konusunda ciddi ve kararlı adımların atılmasıdır" şeklinde konuştu.

BKP Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan, CTP-UBP Hükümeti’nin ve Başbakan Ömer Kalyoncu’nun yaşananlara sadece baktığını belirterek, “Dövizdeki yükselişe bakıyor, çeteler sokak ortasında hesaplaşmaya giriyor, mahkemenin önünde polisin belinden tabancayı çekip başka birini öldürmeye çalışıyor hükümet bakıyor. Kadınlar seks kölesi olarak zorla çalıştırılıp, sömürülüyor buna da bakıyorlar. Tüm bunlara yönelik başbakanın yaptığı yorum ‘Bakıyoruz, Bakacağızdır’. Bizim en baştan beri söylediğimiz gibi CTP-UBP hükümeti halk karşıtı bir hükümettir ve bu hükümetten halk adına icraatlar beklemek ölü gözünden yaş beklemekten farksızdır” dedi.

“Yapılacak olan nettir, toplantılara gerek yok”

Korkmazhan dövizin tavan yapması konusunda ise, alınacak tedbirlerin çok açık ve net olduğunu belirterek, “Bunun için günlerce Sanayi ve Ticaret odası ile ve ekonomik örgütlerle bir araya gelerek toplantılar yapıp, kamuoyuna iş yapıyoruz görüntüsü vermenin bir anlamı yoktur. Yapılması gereken bu kritik süreç atlatılana kadar kurların derhal sabitlenmesidir. Buna rağmen özel sektörde kurların sabitlenemeyeceği üniversiteler ve bankalar gibi yerler vardır. Bunlara da kur farkından dolayı elde ettikleri gelire yönelik ekstra vergi uygulanması lazım, bu vergilerin de dövizzede ve halkın dar gelirli kesimine harcanması gerekir” şeklinde konuştu.

“Fonlar geçici bir süre kaldırılmalıdır”

KKTC'nin ithalata bağımlı bir ülke olduğuna dikkat çeken  Korkmazhan, “Petrolden tutun, gıdaya kadar her şeyi ne yazık ki ithal ediyoruz. Sorumluluk, bu memlekette bugüne kadar üretim sektörlerini geliştirmeyen ve tüketime bağımlı bir toplum yaratanlardadır. Bu noktada yapılması gereken ise ithal mallara yönelik, özellikle petrole  devletin uyguladığı yüzde 60’lara varan fonların geçici bir süreliğine kaldırılmasıdır. Fonlar kaldırılınca da ithal mallardaki bu pahalılaşmanın önüne geçilecek ve ülkede ucuzlama olacak, buda vatandaşın cebine yansıyacaktır. Bizim dövize karşı alınacak önlemler olarak diğer bir önerimiz ise eşel mobil sisteminin özel sektör çalışanları dahil tüm çalışanları kapsayacak şekilde yeniden yürürlüğe girmesidir ki insanımızın alım düzeyini, refah gücünü, maaş ve ücretleri hayat pahalılığı karşısında orantılı bir şekilde koruyabilelim. Biz Birleşik Kıbrıs Partisi olarak döviz konusunda bu önerileri yılbaşından beridir dile getirip, ortaya koyuyoruz ama dinleyen yok” diye konuştu.

“Devlet otoritesi yoktur”

Abdullah Korkmazhan, sözlerine şu şekilde devam etti; “Kadına yönelik şiddet ve çeteler konusunda ülkede ciddi bir asayiş sorununun olması, devlet otoritesinin olmadığının göstergesidir. Süratle yapılması gereken polisin en başta sivil otoriteye bağlanarak halkın yararına bir polis teşkilatı konumuna getirilmesi ve çetelerle mücadeleler konusunda ciddi ve kararlı adımların atılmasıdır. Bugün bir takım dairelerde ve polis teşkilatının bazı kademelerinde de çeteleşmeler vardır. Basından takip ettiğimiz gibi bir takım polis mensupları para zimmetinden, uyuşturucu kaçakçılığına kadar birçok suçla itham edilerek mahkemede yargılanmaktadır. Dolayısıyla biz bunu gerçek anlamda sivilleşme veya demokratikleşme mücadelesinin de bir parçası olarak görüyoruz. Bunların yanında kadına yönelik şiddet ve sömürü boyutunda da utanılacak bir konumdayız, kadın ticareti yapan, kadın ticaretinden para kazanan ve vergi alan üstelik bundan da övünen bir hükümetimiz var. Bunu yaşayan, buna göz yuman, gözünün önünde gerçekleşmesine ses çıkarmayan bir toplum haline geldik ki, biz Birleşik Kıbrıs Partisi olarak gece kulüpleri adı altında faaliyet gösteren suç merkezlerinin kapatılmasını, kadınların seks kölesi olarak çalıştırılması karşısında ciddi cezai yöntemlerin hayata geçirilmesini ve kadın ticareti konusunda gerekli önlemlerin biran önce alınmasını talep ediyoruz.”

Kaynak: Yeni Bakış