Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS), Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut’un açıklamalarına tepki gösterdi.

KTÖS Örgütlenme Sekreteri Besim Baysal yaptığı yazılı açıklamada, “Kıbrıslı Türklere besleme edebiyatı yaparak hakaretler yağdıran bir danışman profili ile karşı karşıya kalındığını” ileri sürdü.

KTÖS Örgütlenme Sekreteri Besim Baysal tarafından yapılan açıklama şöyle:

"1950’lerden beri Türkiye’nin dış politikadaki en önemli konularından biri Kıbrıs sorunu olmuştur. Zaman zaman Türkiye diplomasisi dünyanın birçok önemli ülkesi ile Kıbrıs’ı kullanarak ilişki geliştirmiştir. Özellikle 1974’ten bugüne kadar gelen diplomasi süreçlerini dikkatle incelemek gerekirse Kıbrıs sorununun kaba tabirle koz olarak kullanıldığı çok net olarak görülecektir. Bunun kaynağı olarak Kıbrıslı Türklerin adadaki varlığı ile ilişkisi yadsınamaz bir gerçektir. Eğer Kıbrıslı Türkler adanın  İngiltere’ye devrinden itibaren örgütlü ve direngen bir varlık mücadelesi ortaya koymasalardı bugün böyle bir konudan bahsetmemiz bile mümkün olmayacaktı. Kıbrıslı Türklerin verdiği mücadelenin tüm Türkiye’de yaşayan yaklaşık 80 milyon nüfusun tamamının bilmesini ve politika geliştirmesini beklememiz mümkün değildir. Ancak bugün Türkiye’deki iktidar odakları ve bunların danışmanları durumundaki şahsiyetler tarafından gerçeklerin idrak edilmesini beklemek de tüm Kıbrıslı Türklerin hakkıdır.

Geldiğimiz noktada Kıbrıslı Türklere karşı hem TC egemenleri hem de Türkiye’deki genel politik bakış açısı efendi-köle yaklaşımı geliştirilmesini getirmiştir. 1974 öncesinden başlayan Türkleştirme ve asimilasyon çalışmalarına  1986’dan bugüne ekonomik ve siyasal bağımlılığı artırmak için dayatılan paketler ve süreçler sonunda üretimden kopartılmış ve memurlaştırılmış bir toplum yapısı öngörülmüştür.

Yaşadığımız süreçte ise AKP iktidarı Kur’an kursları, Sünni İslam dayatmaları, cami yapımına verilen hız  ve  “ilahiyat koleji” gibi bir imam hatip yapılanması ile kimlik ve kültür yapımıza uymayan,  toplumsal varlığımızı tehlikeye atan girişimlerde bulunmaktadır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de reisinden aldığı feyzle Kıbrıslı Türklere besleme edebiyatı yaparak hakaretler yağdıran bir danışman profili ile karşı karşıya kalıyoruz. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünü savunan, Kıbrıs’ı Türkiye’nin bir ili olarak gören, Kıbrıs’ta yaşayan insanları birer nesne olarak algılayan, Kıbrıslı Türklerin seçilmiş yöneticilerine hakaret etmeyi alışkanlık haline getiren bir zihniyeti tasvip etmemiz beklenemez. TC’nin ve yöneticilerinin bu yaklaşımına karşı geçmişten bugüne kadar verdiğimiz mücadeleyi 2011 yılında ortaya koyduğumuz direngen yapıyı ve on binlerce insanımızın meydanlarda gösterdiği tavrı bu zihniyetteki herkese yeniden hatırlatırız.

Kıbrıs’ta esas söz sahibi Kıbrıs’ta yaşam mücadelesi veren insanlardır. Kendini Kıbrıs’ın sahibi gören her kim olursa olsun karşında olacağımızı burada yaşayan geleceğini burada gören insanlara saygı göstermeyi öğrenene kadar da mücadelemizi sürdüreceğimizi açıklıkla ifade ederiz.

Kıbrıs sorununun çözüm görüşmelerinin hem ülkemizde hem de Türkiye’deki saldırgan, yayılmacı ve ırkçı yapı ve kişileri rahatsız ettiğini görebiliyoruz. Onların bu saldırı ve aşağılamalarına inat çözüm mücadelesine de barış mücadelesine de sonuna kadar devam edeceğimizi vurgularız.

Burası Kıbrıs’tır Türkiye değil. Yiğit Bey, kan istiyorsan mezbahaya git!"