Deniz Abidin

TÜRK-SEN Genel Başkanı Arslan Bıçaklı,  Koordinasyon Ofisi Anlaşmasının imzalanmasını değerlendirdi. Bıçaklı, anlaşmasının TC Devleti ile KKTC Devleti arasında 2014 yılında Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş döneminde TC Spor Bakanı Çağatay Kılıç arasında imzalandığını anımsattı. Bıçaklı, TBMM'de antlaşmanın o gün itibarıyla onaylanarak geçtiğini hatırlatarak, KKTC Meclisi'nde ise  2 yıl sonra oy çokluğuyla onaylandığını söyledi.

"Kabahat bunları seçip bu makamlara getirende"

Bıçaklı, "Para versinler satalım, Meclisi de, para versinler satalım koltukları da" diyerek, burada Serdar Denktaş'ın söylediklerinin önemli olmadığını, esas bakılması gerekenin imzalanan metnin olduğunu söyledi.  "Kabahat hergün parti değiştiren  Hasan Taçoy'da değil, kabahat bu yasaları geçirenlerde değil, kabahat ülkenin gençlerini ezenlerde değil, kabahat bunları seçip bu makamlara getirip bu yetkileri verenlerdedir"diyen Bıçaklı, iki ülke arasında protokol imzalanmasının çok doğal birşey olduğunu söyledi. Bıçaklı,  bugüne kadar Türkiye ile  bir takım protokollerin imzalandığını, ancak yönetimin hiçbir zaman devredilmediğini kaydetti. Bıçaklı,"O zaman bu neden bende oluyor? Serdar Denktaş kürsüden ofisin,  AB Destek Ofisyle den koşullar içerdiğini söyledi. İyi ki Meclis'te değildim. Çok sorunlar yaşanacaktı".

"Anlaşmada dokunulmazlık zurnanın son deliği kalır"

Bıçaklı, AB yardımlarının ve buna bağlı destek ofislerinin hayatta  olduğunu anımsatarak, ancak bu ofislere hiçbir zaman işletmenin devredilmediğini kaydetti. Bıçaklı, söz konusu anlaşmanın bu şekilde olmadığını ifade ederek, şunları söyledi, "Dokunulmazlık zurnanın son deliğidir. Madde 2, B bölümünde, 'KKTC'de spor tesislerinin inşaası ile var olan spor tesislerinin modernizasyonu sağlanması ve işletilmesi ofise devredilecek'deniliyor. İşletilmesi ne demektir? Başta ben olmak üzere benimle birlikte o zaman Göçmenköy Kulübünde olan  birçok arkadaşım iyi bilir gidip şimdi baksanız o sahanın etrafında çimlerde benim tırnaklarımı bulursunuz, kim kime neyi devredeck. "

"Kavgalar, kıyametler kopacak"

"Bunun işletmesini ben kime devredecem şimdi? Bu ülkede kavgalar kıyametler kopacak şimdi. Ne deniliyor, sahalarımızı onarsınlar istemez misiniz? diye soruyorlar. Benim muhatabım KKTC Devletini yöneten hükümettir. Anayasa'nın 61'nci maddesi diyor ki, 'Ülkedeki gençlerin ve halkın spor yapmasını sağlamak amacıyla devlet spor tesislerini kurar ve halkın hizmetine sunar'. Sen parayı bunları yapmak için bulamaz mısın?  Bulacaksın canım"

"Neden koruma veriliyor? Nereden korkuyorlar?"

Bıçaklı, devlet yönetimenin laf ile olamayacağını söyleyerek, anlaşmanın Madde 2, A bendine göre, 'KKTC'de gençlik kampları ve merkezlerinin kurulması ve işletilmesi ofise devredilecek' olmasını eleştirdi. Bıçaklı, ülkenin gençleri için bir takım bakım ve onarım yapılacaksa, katkı konmak isteniyorsa bunun hemen şimdi de yapılabileceğini kaydetti. Bıçaklı,"Neden ayrı bir ofis açılarak ve neden özel bir statü ve  dokunulmazlık verilerek bu yapılmak isteniyor?"diye sordu.

Bıçaklı, "Neden koruma veriliyor? Nereden korkuyorlar" diye sorarak, konuşurken cümlelerini seçerek kullanmak istediğini, ancak bu ülkede başka tartışmaların da yapılmasının zamanı geldiğini kaydetti.

"Siz kimin vekilisiniz?"

"Zeki Çeler'i alnından öperim" diyen Bıçaklı, "Genç bir arkadaşımız 8 saat hiç durmadan bıkmadan anlattı, zaman geldi yalvardı. O kadar iyi niyetli ki. En azından bugün geçirmeyin dedi. Olmadı. Hiç mi saygı yok. Bu ülkenin gençleri üç gün üç gece sokakta yattı. Bu ülkeye sahip çıkmak, geleceği koruma altına almak ve iradelerine sahip çıkmak için yaptılar bunu. Peki ben sormak istiyorum, Siz kimin vekilisiniz?". Bıçaklı, halkın istemediği birşeyin, zorla geçirildiğini ifade ederek, "ne ekilirse onun biçileceğini"söyledi.

"O günkü protokol kadük oldu"

Bıçaklı, "Anlaşmanın Madde 3,  G bölümünde, 'KKTC genelinde kredi ve yurtlar genel müdürlüğünce işletilen ve işletilecek yurtlar olmak üzere öğrenci yurtlarının inşası, işletilmesi, tamiri, bakımı, var olan yurtların modernizasyonunu sağlamak ve işletmek üzere KKTC'nin ilgili Bakanlığı ile 10-2-2012 tarihinde önceden imzalanan ve her iki ülkenin Bakanlar Kurulu tarafınca onaylanarak yürürlüğe giren protokolü ofis tarafından yürütmek ve gerekirse yeni protokoller de yapma yetkisini öngörüyor. Burada demek istenen 2012 yılında başka bir protokol imzalandı, yeni protokol de buna atıfta bulunarak bu ofise bağlı olarak yeni protokoller de yapabilir. 2012 yılında imzlanan ve Meclis'ten geçirilmeyen o günkü protokol kadük oldu demektir. Kadük, arapça bir kelime olup, uygulamayan girmeyen,  hükmünü kaybetti demektir"

"Cumhurbaşkanı dikkate alınmadı"

Yürürlükte olmayan, devre dışı kalan bir maddeye atıfta bulunarak yapılan, olmayan bir anlaşmayı KKTC Devleti Meclisi'nin oy çokluğuyla onayladığını dile getiren Bıçaklı, "Devlet, on tane sahanın bakım ve onarımını yapacak para bulamadıysa Meclis'te bir tanesi bile oturmasın"diye konuştu. Bıçaklı, ülkenin Cumhurbaşkanının "oylamayın, gelin görüşelim"dediğini  belirterek, hükümette olan 23 vekilin ve dört bağımsız vekilin öneriyi dikkate almadığını kaydetti.

"Maç bitmedi, devre arası"

Bıçaklı, yasanın birkaç gün içinde hazırlanarak onayı için Meclis'ten Cumhurbaşkanı'na sevkedileceğini anlatarak, Akıncı adına konuşmasının doğru olmadığını, ancak hukukçulara ve uzmanlara mutlaka Cumhurbaşkanının danışacağını söyledi. Bıçaklı, Cumhurbaşkanının uygun görmemesi durumunda anlaşmanın Meclis'e geri iade edileceğini kaydetti. Akıncı'nın söz konusu anlaşmayı 15 gün inceleme süresi olduğunu dile getirerek, maçın henüz bitmediğini, devre arasında olduğunu kaydetti.

"Özel sektör çalışanları sömürülüyor, emekleri çalınıyor"          

Türk-Sen Başkanı Aslan Bıçaklı, Asgari Ücret ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Bıçaklı, son yapılan toplantıyla bir ön temas yapıldığını belirterek, "Keşke bunu Kasım ayında yapsalardı ve Ocak'ta yürürlüğe girseydi" dedi.

"Emeğin örgütlenmesi yasal zorunluluk haline getirilemez mi?"

Bıçaklı, şöyle devam etti, "Ben Sayın Bakan'a birşey sordum, siz ki 15 bin lira maaş alan insanlar 1 Ocak'ta artışlarınızı aldınız mı? dedim.  Buna yanıtları, 'sen de hep bizim maaşları söylüyorsun' şeklinde oluyor. 15 bin lira maaş alanlar Ocak ayında artışlarını aldı, 1500 lira maaş alanlar artış aldı mı? Yok. Bakana çay simit hesaplamasını yaptım. 'Kriterleri belirleyelim de sonra bakarız' sözlerini ben çok duydum. Başta temsiliyet olmak üzere  ve sadece bir federasyonun  orada temsil edilmesi doğru değildir. Biz,  derhal toplanılarak yeni ücretin belirlenmesini istedik. Bize yanıt, 'çalışmaları yapıyoruz' şeklinde oldu. Aldığım bilgiye göre, bugün toplantıya çağıracaklarmış. Burada yapılması gereken şudur ki, özellikle sendikasız özel sektörde çalışan kişiler sömürülmekte ve emekleri çalınmaktadır. İş verenler zararda olduklarını söylüyor. 'Özel sektörde çalışanlar sendikalı olmalıdırlar' diye tekrar ettik. 'Böyle bir durumda iş verenle birlikte hareket ederiz' dedik. Bize verilen yanıt, 'zorla üye mi yapalım?' oldu. Toplantıda Sanayi Odası da vardı. Onlara üyeliği sordum. 'Size birisi üye olmadan ticaret yapabilir mi' diye sordum. 'Yapamaz' dediler. Sermayenin örgütlenmesi zorunluluk halindedir de emeğin örgütlenmesi yasal zorunluluk haline getirilemez mi? diye sordum. Benden daha  ne söylememi istiyorlar. Zordaysanız size gelip beleş sabahtan akşama kadar işleyelim mi?"