Eski müzakereciler Ergün Olgun ile Osman Ertuğ,  Rum lider Anastasiadis’in açıklamaları, Güney Kıbrıs’taki açıklama, haber  ve iddiaları örnek göstererek, liderler düzeyinde yoğunlaştırılmış görüşmelerin yapıldığı 3’lü zirvenin öngörüldüğü ve 5’li toplantının hedeflendiği bir dönemde  kaygı verici  bir takım gelişmeler gözlemlediklerini belirttiler.

Olgun ve Ertuğ yaptıkları yazılı ortak açıklamada, kısmen bile doğru olsa, on yıllar süren müzakereler sonucu elde edilen Birleşmiş Milletler parametrelerinin açık bir ihlali veya sulandırılması anlamına gelen  açıklama, haber ve iddiaların son derece kaygı verici olup, halk arasında büyük bir rahatsızlık yarattığını vurguladılar.

Ertuğ ve Olgun,  bu açıklama ve iddialar karşısında Kıbrıs Türk  liderliğinin sessiz kalmasının anlaşılabilir veya kabul edilebilir bir tutum olmadığını ileri sürdüler.

Ortak açıklamada hızlandırılmış görüşmelerin her birinden sonra açıklama yapılmaması konusunda varılan mutabakatı hiçe sayan Rum lider Anastasiadis’in, Kıbrıs Türk tarafının bu konudaki sessizliğini alabildiğine istismar etmekte olduğu belirtildi..

Anastasiadis’in, önce Annan Planı’nın beğenmedikleri maddelerde kendi lehlerine "iyileştirmeler" yapıldığı şeklinde bir açıklama yaptığı,  masada karşı tarafın değil kendi önerileri zemininde müzakere yaptıklarını ifade ettiği,  bunu müteakip tek yanlı olarak New York'ta öngörülen 3'lü görüşmenin tarihini açıkladığı, bunlarla da kalmayıp Güvenlik ve Garantiler başlığında öneriler teati edildiğini açıklayarak içerik hakkında ipuçları verdiği kaydedilen açıklamada, , Güney'deki bir siyasi partinin, garantilerin toptan reddedilmesini öngören bir karar tasarısını Rum Temsilciler Meclisi'ne sunacağının  belirtildiğine dikkat çekti.

Güvenlik ve Garantiler konusunda olduğu gibi toprak konusunda da Kıbrıs Rum tarafının, "Güzelyurt verilmeden çözüm olmaz" şeklindeki ön şartları ileri sürmekte olduğu, , Güney’deki bazı kanaat önderlerinin Rum tarafının görüşülmek üzere 4 harita hazırladığı şeklinde yazılar yayınladığı buna ek olarak, bir çözüm çerçevesinde oluşturulması öngörülen Kıbrıs Türk Kurucu Devleti sınırları içinde özel statü bölgelerinin (kantonların) oluşturulacağından bahsedildiğine işaret edildi.

Diğer yandan açıklamada, Rum liderin “AB müktesebatının istisnasız Kuzey'de de uygulanacağı konusunda mutabakat bulunduğu” ve AB üyesi ülkelerde tartışılır hala gelip İngiltere’nin AB’den ayrılmasına sebep olan "dört özgürlüklerin" sınırlama olmaksızın uygulanacağı iddialarının, temel bir parametre olan iki kesimliliği ortadan kaldıracak ve Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nde bariz nüfus ve mülkiyet çoğunluğunun Kıbrıslı Türklerde olmasını imkânsız kılacak sonuçlar doğurabileceği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi.

“Kısmen bile doğru olsa, on yıllar süren müzakereler sonucu elde edilen Birleşmiş Milletler parametrelerinin açık bir ihlali veya sulandırılması anlamına gelen bu açıklama, haber ve iddialar son derece kaygı verici olup, halkımız arasında büyük bir rahatsızlık yaratmaktadır. Bu açıklama ve iddialar karşısında kendi liderliğimizin sessiz kalması ise anlaşılabilir veya kabul edilebilir bir tutum değildir.

Özellikle garantiler konusunda Rum liderin yaptığı açıklama, bu konuda sessiz kalmakla ne kadar hatalı davranıldığının son günlerdeki en çarpıcı kanıtıdır. Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı'nın bu konuda Anastasiadis'e vermek zorunda kaldığı yanıt ise güvenlik konusundaki kaygılarımızı gidermekten uzaktır.

Bir kere, baştan beri bu konuyu ele almanın doğru yeri olan 5'li toplantı dışında garantilerin tartışmaya açılması ve öneriler yapılmasının nedeni anlaşılamamıştır. İçerik konusunda ise, Sayın Cumhurbaşkanı'nın, en temel insan hakkı olan can güvenliğimizin yegâne teminatı olan Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin nasıl sağlanacağı konusunda ne düşündüğünü, Rum tarafına neyi önerdiğini vakit geçirmeden halkımızla paylaşması gerekmektedir. Bu bağlamda, 1963 ve 1974 çatışmalarını Kıbrıslı Türklerin başlatmadığı ve baştan beri çözümsüzlüğü sürdürenin Kıbrıs Türk tarafı olmadığı gerçeğinin akıllarda tutulması lazımdır. Şimdi ise, Kıbrıslı Rumların Kıbrıs’a hâkim olmalarını engelleyen ve Kıbrıslı Türklerin tek kanıtlanmış güvencesi olan garanti sistemini ortadan kaldırmaya çalışması bir kötü niyet ifadesidir”

Devam etmekte olan sürece destek çağrısı yapan Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, halkı tam olarak neyi desteklemeye çağırdığını açıklaması gerektiği ifade edilen ortak açıklamada, “mevcut bilgi eksikliği ortada olup Kıbrıs Rum tarafı bundan yararlanarak tam bir algı operasyonuna girişmişken,  Akıncı'nın insanlarımızı kendisine destek konusunda adeta açık çek vermeye davet etmesinin anlaşılabilir bir tutum olmadığı” savunuldu.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın olası bir planın halk tarafından değerlendirilebilmesi için yeterli zamanın verileceği şeklindeki sözlerinin bu konudaki kaygıları ortadan kaldırmaya yeterli olmadığı kaydedilerek, gerekli bilgilendirme şimdiden yapılmadığı takdirde verilebilecek taahhütlerin halkı ileride ciddi bir ikilemle karşı karşıya bırakacağı belirtildi.

Olgun ve Ertuğ, son derece kritik ve hassas bir noktaya ulaşmış bulunan müzakere sürecinde ağızlardan çıkan her sözün özellikle Kıbrıs Türk tarafı için bağlayıcı addedildiğinin bilinen bir gerçek olduğunu savunarak, son aşamada görüşülmesi gereken Toprak ve Garantiler gibi konuların "beyin fırtınası" veya "gayrı-resmi fikir teatisi" görüntüsü altında müzakereye açılmasının, karşı tarafın bir şey vermeden Kıbrıs Türk tarafından taviz koparma stratejisine hizmet etmekten başka bir işe yaramayacağını kaydettiler.

Ortak açıklamada, “Hükümet ortaklarının dahi süreçle ilgili ciddi kaygılar ifade ettiği bir dönemde, Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibini müzakere masasında daha dik ve kararlı bir tutum sergilemesini; daha paylaşımcı bir ruhla halkı bilgilendirmesini; toplumu ‘hayırcı’ ve ‘evetçi’ kamplara ayırmadan konuların artıları ve eksileri ile ele alınabileceği sağlıklı/demokratik bir değerlendirme ortamı yaratmasını ve Rum iddialarını yanıtsız bırakmayarak yaratılmaya çalışılan algıları dengelemesini bekliyoruz” denildi.