ÖZERSAY İLK KEZ AÇIKLADI: Özersay: İstişareler bağlamında ne sonuca vardığımı şu an söylemeyim ama kafamda netleşenlerden bir tanesi bir siyasi oluşum konusunda çok ciddi bir talebin oluşudur. Bunu da ilk kez Havadis’e açıklıyorum. Yeni, eski yüzlerin olmayacağı, insanlara güven verecek yeni bir siyasi oluşum konusunda toplumun farklı kesimlerinden gelen çok ciddi bir talep vardır

“EKİP OLUŞURSA, ÇEKİNMEM”: Özersay, görüştüğü insanlarda gerçekten buna niyetli olanların varlığına dikkat çekerek, ilk kez bu kadar net konuştu: Kendi alanında uzman olan insanların bir vizyon etrafında bir araya gelmesiyle şartlar olgunlaşırsa böyle bir adım atmaktan çekinmem

“TALEBİ GÖRÜYORUM”: Özersay: Hem solda hem sağda olan insanlara hitap edecek ortak değeler vardır, bu değerlerin bulunacağı çağdaş bir vizyonun çözümden yana bir duruş da içerecek olan bir anlayışın mümkün olabileceğini düşünüyorum. Şartlara ve istişarelere devam edeceğim. Henüz karar vermedim. Ama yeni siyasi bir oluşum konusunda ciddi bir talep var

“BENDEN PARA İSTEDİLER”: “Cumhurbaşkanlığı seçiminde temiz toplum temiz siyaset vurgusu bende çok fazla olmasına rağmen 8-10 kişi benimle temasa geçerek ‘20 oyumuz var, 5 bin TL de kredi kartı borcumuz var’ demişse bu, yaygın bir uygulama olduğunu gösterir”

Baykan GÜRSES ÖZDAĞ

Ülkede siyasi bir parti ihtiyacı konusunda seçmenin talepkar olduğunu söyleyen Kudret Özersay, kendisinin net bir karar vermediğini ancak, parti kurmak için istişarelerini sürdürdüğünü belirtti.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 22’lik oy oranı ile dikkatleri üzerine çeken Cumhurbaşkanlığı eski müzakerecisi Kudret Özersay, ülkede yeni bir siyasi oluşum yönünde ciddi bir talep bulunduğunu söyleyerek, siyasi parti kurma konusunda henüz karar vermese de bu konuda şartlara ve istişarelere devam ettiğini söyledi.

Özersay, “Bu yüzdelik bana siyasi parti kurmanın dışında başka bir şans tanımıyor demem. Böyle bir oy aldım diye illa siyasi parti kuracağım diye bir şey yoktur. Şu ana kadar yaptığım tespit yeni bir siyasi oluşumla ilgili ciddi bir talep olduğudur” dedi.

Soru: Cumhurbaşkanlığı seçiminde siyasi partilere karşın önemli bir başarı elde ettiniz. Sizi % 22 oy oranına taşıyan ne oldu?

Özersay: İnsanlara güven vermiş olmamdı sadece. En önemli unsur buydu.  Cumhurbaşkanlığı pozisyonunu doğru tanımlamıştım. Hem UBP hem CTP hem de DP kökenli insanlara neden bana oy verdiğini sorduğumda “dürüst ve güvenilir” bulduklarını söylediler. Güven artık siyasette yok, siyasette eksik olan bir şeyi ortaya koymuş olmamızdan kaynaklandı bu sonuç.

Soru: “Biraz daha zaman olsaydı, Özersay’ın oyları daha da artacaktı” saptamalarına katılıyor musunuz?

Özersay: Daha zaman olsaydı değil de, insanlardan bu seçim pazartesi tekrar edilseydi sonuç çok daha farklı çıkabilirdi sözlerini duyuyorum. İnsanların Özersay’ın da kazanabileceğini görmesi lazımdı. Pazar günü bunu gördüler ama iş işten geçmişti.

Bunu bilerek sandığa gidilmiş olsaydı durum çok daha farklı olurdu. Seçimin başından beri benim en büyük rakibim ‘acaba kazanabilir mi’ cümlesi oldu. Kazanabileceğim yönündeki algı şekillenmeye başlayınca anketlerle toplumun algısıyla oynanmaya ve toplumun hür iradesine müdahale edildiğini düşünüyorum.

Benim dışımdaki adayların bazılarının lehine her gün TV’lerde konuşacak olan tırnak içinde yorumcu ve gazeteciler oldu. Hepsinin ortak yanı benim kazanamayacağımı ve az oy alacağımı söylemiş olmalarıydı. Hep bir ağızdan bu söyleniyordu.

Biz bu algıya karşı savaş verdik. Ve bence bu çıkan sonuç da bir toplum başarısıdır.  Toplumun kendi kendine yeniden güven duymasına neden olacak bir gelişmedir bu… Sadece Cumhurbaşkanlığı açısından anlamlar içermez. Sadece Cumhurbaşkanlığı olarak bakarsanız bir kişinin toplumda güven uyandırarak bağımsız bir aday olarak çıkıp seçimi kazanabileceğini kanıtlamış olduk. Seçimde kazanmanın sadece güçlü görünmekle çok fazla para harcamakla ilgili olmadığını, vatandaşa ulaşmakla güven yaratmakla olabileceğini gördük.

Bundan sonra ülkede yapılacak herhangi bir seçimin daha farklı olabileceğini de göstermiş olduk, bu seçim bundan sonraki seçimlere yansıması olacak.

Siyasilere önemli mesajlar içeriyor

Soru: Size göre, bu oy oranları, siyasi partiler açısından da değerlendirilmesi gereken bir sonuç mu?
Özersay: En önemli mesajlardan birinin de siyasi parti temsilcilerine olduğunu düşünüyorum. Bir takım sinyaller geliyor ama bunun ne kadar gerçek ne kadar içinin dolu olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Siyasi partileri önemserim. Siyasi partiler demokrasinin gereğidir. Olmazsa demokrasi de olmaz. Siyasi partilerin uzunca bir süredir halktan kendilerine giden “güven uyandırmıyorsunuz” mesajını bu kez çok daha net okumalarını dilerim.

Soru: Siyasi partiler bahsettiğiniz “güven vermiyorsunuz” mesajını neden bugüne kadar doğru okuyamadı?

Özersay: Durumu ve statükoyu sürdürmek mümkün olduğu için, bir alternatif çıkıp da dönen tekerleğe çomak sokmadığı için tekerlek dönmeye devam etti.

Önümüzdeki kurultaylar aslında seçim sonucuyla birlikte yapmaya karar verdikleri kurultaylar değildir. Seçimden önce yapılması gereken parti kurultayları seçim gerekçe gösterilerek ertelendi. Benim için önemli olan kurultayların yapılması değil, çıkacak olan sonuç.

Demokratikleşme, yenilenme, gençleşme, değişim kişiler bağlamında da gerçekleşecekse onu görmek isterim. Son 10 yıldır var olan siyasi partilere kurultaylarda aday olan kişilerin ortaya koyduğu vizyonlara bir bakın hepsini bir araya getirin, hem çok örtüşür hem de doğrular orada vardır.
Teşhisler ve atılması gereken adımlar doğrudur ve hep oradadır, eksik olan bunu yapacak olan siyasi iradeyi kimsenin göstermemiş olmasıdır.

Bu direkt olarak siyasetçi kalitesiyle ilgili olan bir şeydir. Toplumun da sorumluluğu vardır. Ama bu bir alıştırılma meselesidir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde temiz toplum temiz siyaset vurgusu bende çok fazla olmasına rağmen 8-10 kişi benimle temasa geçerek “20 oyumuz var, 5 bin TL de kredi kartı borcumuz var” demişse bu, yaygın bir uygulama olduğunu gösterir.

Toplumun da bu anlamda sorumluluğu vardır. Siyasetçilerin kendi paylarına düşen sorumluluğu alıp almayacaklarını önümüzdeki kurultaylarda nasıl sonuçlar ortaya çıkacağına bakarak görebileceğiz. Aynı isimler farklı vizyon kağıtlarıyla yeniymiş gibi ortaya çıkarlarsa, o zaman bilinmelidir ki toplum bunu benimsemeyecektir. Burada da o zaman ya yeni bir alternatif ortaya çıkacak, ya da güven boşluğu kapatılamazsa yeni siyasi bir oluşum ortaya çıkacak ve bu boşluk öyle doldurulacak. Ya da sandığa gitmeme oranı daha da artacak.

“Siyaset, siyasi partilerde yapılır”

Soru: Alternatif olma hedefiniz var mı?

Özersay: Hedef olarak kendime toplumun daha iyi kendi kendini yönetmesini koydum. Bunun nasıl elde edileceği diğer sorudur. Bunun çeşitli yolları vardır. Bunu bir dönem sivil toplum örgütleri üzerinden doğru yönetime geçiş için zorlama ve duruş olarak koydum.

Bunlardan biri de siyaset yapmaktır. Siyaset, siyasi partilerde yapılır. Ya da siyasi hareketlerde yapılır. O yönde bir adım atmama yönünde bir karar vermiş değilim. İstişarelerde bulunduğumu söyleyebilirim.

İstişareler bağlamında ne sonuca vardığımı şu an söylemeyim ama kafamda netleşenlerden bir tanesi bir siyasi oluşum konusunda çok ciddi bir talebin oluşudur. Bunu da ilk kez size söylüyorum. Yeni, eski yüzlerin olmayacağı, insanlara güven verecek yeni bir siyasi oluşum konusunda toplumun farklı kesimlerinden gelen çok ciddi bir talep vardır. Talep bu oluşumun ortaya çıkması için yeterli değildir. Siyasi parti dediğimiz şey bir kadro meselesidir.

Cumhurbaşkanlığında kendi kendinize kefil olursunuz ama siyasi partide özellikle o siyasi partinin yönetim kadrolarına kefil olabilmeniz gerekir. Hele de temiz toplum ve siyasetten bahsediyorsanız. Bu konuda hassasiyet göstermezseniz, kadroyu oluştururken gerçekten işinin ehli olan yeni yüzlerden ve bir vizyon çerçevesinde birleşip yürüyecek olan, güven duyacağınız bir kadroyla yürümezseniz çok kısa sürede topluma yeni bir hayal kırıklığı yaratabilirsiniz.
Bence kimsenin toplumda yeni bir hayal kırıklığı yaratma hakkı yoktur

“Kadro mümkünse… Talep vardır”

Soru: Nedir peki endişeniz? Bir hayal kırıklığı yaşatabileceğiniz yönünde mi endişe duyuyorsunuz?

Özersay: Yok, endişeden değil gerekli şartların yerine gelmesi bağlamında bir çaba ortaya koyuyorum. Böyle bir kadro oluşturmak mümkünse toplumda böyle bir talep kesinlikle vardır.

Soru: Bu durum ne zaman şekillenecek sizin için?

Özersay: Bölge ziyaretleri yapıyorum. Hem teşekkür ziyaretleri olacak bunlar hem de nabız tutmak amacım var.

Sadece Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda aldığım oya bakmam ben, çünkü o Cumhurbaşkanı olayım diye verilmiş bir oydur, insanlarla konuşmak lazım.

Sadece rakamlar üzerinden değil insanlarla da konuşarak sonucu analiz etmeye çalışıyorum. Siyasi parti kurulması gerektiğini söyleyen belli alanlarda eğitim almış olan nitelikli insanların bir kısmı siyasete girme konusunda çekimserdir. Çünkü ülkemizde ilginç bir biçimde hem siyasetin kaliteli olmasını istiyoruz hem de üniversiteleri ve kamu görevlilerini bunun dışında tutuyoruz.
Eğer bir akademisyen siyasi parti içinde bir yönetim kadrosunda yer almak istiyorsa üniversitedeki görevini kaybedecektir.

Soru: Bu aktif siyasete geçmeniz halinde sizin için de geçerli olacak, akademisyenlik göreviniz son bulacak…

Özersay: Benim açımdan büyük bir problem değil, şunun için değil, tabii ki şahsi sıkıntılara neden olur. Ama bir siyasi oluşuma liderlik etmek isterseniz, ülkenizin geleceği için bunun doğru olduğunu düşünürseniz, o riski alırsınız. O bedeli ödersiniz. Bu benim açımdan çok önemli değil.

Ama geniş bir kadrodan bahsettiğinizde her bir kişi için bunu herkesten bekleyemezsiniz. Şu anda ülkemizde siyasi partilerin içerisinde bunun da yarattığı bir sıkıntı var. Siyasi eğitim almış kişiler kolay kolay siyasete girmiyor, dışarıdan yorum yapmak durumunda kalırlar, siyasi faaliyet yasağı nedeniyle…

Bu siyaseti besleyecek olan damarları tıkadık. Ondan sonra da siyasetin kaliteli olmasını bekliyoruz. Burada sorun var. Ama imkansız değil, görüştüğüm insanlardan gerçekten buna niyetli olanlar var. Kendi alanında uzman olan insanların bir vizyon etrafında bir araya gelmesiyle şartlar olgunlaşırsa böyle bir adım atmaktan çekinmem.

“Ortak değerler vardır”

Soru: Bir siyasi oluşuma giderseniz, nasıl ideolojik bir zemin yaratacaksınız?

Özersay: Toplumda çok geniş kesimleri belli bazı değerler etrafında oluştuğu kesindir. Sağcı ya da solcu diye teorik bir tartışmaya girmektense ortak paydayı tespit edip, ideolojik olarak hangi temelden geliyor olursa olsun vatandaşın çok büyük bir kısmını demokrasiyi, insan haklarını, hesap verebilir bir yönetimi, yolsuzluğa karşı mücadeleyi, partizanlığın önlenmesi gerektiğini, devletin en azından bir sosyal devlet olup eğitimde ve sağlıkta varlığını bize hissettirmesi gerektiğini, devletten ziyade vatandaşın önemli olduğunu ve devletin vatandaş için var olması gerektiği konusunda çok geniş bir payda var.

Pek çok kişi bunu önemsiyor. Hem solda hem sağda olan insanlara hitap edecek ortak değeler vardır, bu değerlerin bulunacağı çağdaş bir vizyonun çözümden yana bir duruş da içerecek olan bir anlayışın mümkün olabileceğini düşünüyorum. Şartlara ve istişarelere devam edeceğim. Henüz karar vermedim. Ama yeni siyasi bir oluşum konusunda ciddi bir talep vardır.

“Yeni oluşum için talep vardır”

Soru: Aldığınız oyun sizi bağlayıcı olduğunu düşünüyor musunuz adım atmanız konusunda?
Özersay: Bu yüzdelik bana siyasi parti kurmanın dışında başka bir şans tanımıyor demem. Böyle bir oy aldım diye illa siyasi parti kuracağım diye bir şey yoktur. Şu ana kadar yaptığım tespit yeni bir siyasi oluşumla ilgili ciddi bir talep olduğudur. Ben henüz karar vermedim. Ama bu şartların içinde bir tanesi vardır. O da bu talebin olduğudur. Ama ben sadece böyle bir yüzdelik aldım diye bunu yapmaya kalkışmam.

“Denktaş’ın tutumu çelişkili”

Soru: DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, düzenin sürdürülemez olduğunu söyleyerek Başbakan Yardımcılığı görevinden istifa etti.

Özersay: İnsanlar değişebilir. Ama tutum ve davranışlarla bunu ancak test edebilirsiniz. Yani bu sistem yanlıştır, dolayısıyla bu sistemin içerisinde bu görevde kalsam bir çelişki olacaktı derseniz, hem bu hükümet dönemini hem de bundan önceki dönemlerde görevde kaldığınızda çelişkili bir biçimde yaşadığınızı kabul etmiş olursunuz.

Madem ki çelişkili, bu çelişki sadece A kişisiyle mi ilgili yoksa o siyasi parti içindeki diğer kişilerle de mi ilgili, bence onları da kapsamalı. O diğer kişileri de kapsıyorsa Başbakan Yardımcısı olarak atanacak başka DP’li bir kişi aynı çelişkiyi sürdürmeyecek mi?

Burada nasıl bir düşünceyle bu adım atıldı bilmiyorum ama , bütün partilerin kendi yönetici kadrolarında giderek kapanmış, parti tabanlarından kopuk şekilde karar üretmiş ve hatta parti başkanlarının ve birkaç kişinin inisiyatifi ile kararlar üreten yapılar oluştuğunu düşünüyorum.
Bunun düzeltilmesi yönünde atılan bir adım mıdır yoksa şu anda Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ortaya çıkan ve vatandaşın tepkili olduğunu net şekilde gösteren kızgınlığı azaltmaya dönük bir manevra mı, bunu göreceğiz.

Hükümete devam etmemin Yardım Heyetinin durumu yeniden gözden geçirilip değiştirilirse devam ederim deseydi bence çelişki olmazdı. Ama siz ortaya iki gerekçe koyuyorsanız birincisi başarılı olamadık, ikincisi de Yardım Heyeti ve Türkiye’nin yetkilileri…

O zaman yeni koalisyon olasılıklarında Mehmet Ali Talat’la birlikte koalisyona devam edeceğinizi söylediğinizde bu şartlar değişmese de devam mı edeceksiniz yani…

Gerekçelerle atılacağı söylenen adımlar birbiriyle uyuşmuyor. Yardım Heyeti size göre sorunsa bu ülkenin Başbakanı ve Yardımcısı bunu düzeltmek için, çünkü icranın başındasınız yapıyor olmanız lazımdır. Bunu hükümet olarak yapamıyorsanız, ortağınızla mı anlaşamadınız diye sorarım.Ortağınızla anlaşmışsanız Türkiye ile oturup bunu konuştunuz mu, değiştirmek için, bir şey yok, cevap yok.

Keşke bunlar Serdar Denktaş’a sorulsaydı. Bu konuda oluşan engelin ne olduğu bizimle paylaşılmalıdır.

“Akıncı’ya zaman vermek lazım”

Soru: Kıbrıs müzakerelerinde uzun dönem aktif olarak görev aldınız. Süreç yeniden başladı. Ne görüyorsunuz süreçle ilgili?

Özersay: Yeni Cumhurbaşkanı ve ekibine biraz zaman vermek lazım. Yakından takip ediyorum. Bir yöntem vardır, bir de öz vardır. Yöntem açısından bunların yeni olmadığını hepimiz biliyoruz. Liderler düzeyinde ayda 2 görüşme gene vardı. Eroğlu döneminde de vardı, Talat döneminde de yoğunlaştırılmış müzakereler vardı. Müzakereciler düzeyinde görüşmeler gene vardı. Bunlar önemli ama bununla ilgili çok farklı bir durum yok ortada. Esas fark öze ilişkin ne olacağıdır. Prosedür itibariyle ortak açıklama metninde eksik olan bir şeyler var. Bence o eksikliklerin bir an önce tamamlanması için Kıbrıs Türk tarafı talepkar olmalıdır.

Bir al-verin olacağını tescil ettirmek gerekir. Çünkü çözümü tarafların isteyip istemediğini test edeceğiniz şey al-verdir. Bunun prosedür olarak taraflarca açıkça ortaya konulması gerekmektedir. Bir takvimlemeye ihtiyaç vardır. Önümüzde bir takım seçim süreçleri olacak. Garantörlerin ne zaman devreye gireceğinin tespit edilmesi prosedür açısından önemlidir. Birleşmiş Milletlerin rolünün de ne olacağı baştan tespit edilmesinde yarar vardır.