Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Cemal Özyiğit, her konuda olduğu gibi, Türkiye’den gelen suyun yönetilmesi konusunda da, Kıbrıs Türk halkının iradesini yok sayan, göz ardı eden her türlü dayatmaya karşı olduklarını vurguladı.

“Toplumun iradesini kimse yok saymamalı. Mesele mücadele ise, mesele kendi kendimizi yönetmekse, mesele bu ülkede dayatmalara karşı Kıbrıs Türk Toplumu’nun varlık mücadelesi ise, TDP en önde olmaya hazırdır” diyen Özyiğit, ‘Kıbrıs Türkü suyu yönetmekten acizdir’ şeklindeki yaklaşımları şiddetle kınadıklarını belirtti.

Hükümet ortaklarının farklı tutum içinde olmaları nedeniyle güçlü bir cephe oluşturulamadığını belirten Özyiğit, “CTP Kıbrıs Türk halkının yanında duracaksa, kendi kendini yönetme iradesinin arkasında olacaksa, her türlü desteği vermeye hazırız” dedi.

Müzakere masasında dönüşümlü başkanlığın tartışıldığı bir dönemde, Kıbrıs Türk halkının kendi kurumlarını yönetip yönetemeyeceğinin tartışılmasının müzakere heyetimizin elini zayıflattığına da dikkat çeken Özyiğit, bunu tartışmanın Rum tarafının elini güçlendirmekten başka bir işe yaramadığını vurguladı.

“Ev ödevimizi yapmadık”

Türkiye’den su getirilmesi ile ilgili protokolün 3 yıl önce imzalanmasına rağmen,  göreve gelen hükümetlerin ev ödevlerini yapmadıklarını anımsatan Özyiğit, “Ev ödevlerimizi yapmadığımız gibi, TC’li yetkililerin özelleştirme taleplerine de süreç içinde karşı çıkılmadı. Nitekim 2 yıl önce Sn. Davutoğlu ile yapılan görüşmede bu konuda açık ve net olarak fikrini söyleyen, karşı çıkan tek parti TDP olmuştu” dedi.

Gelinen aşamada hükümetin büyük ortağı CTP’nin özelleştirme karşısındaki tavrını ise doğru bularak desteklediklerini belirten Özyiğit, “Ancak şunu da belirtmek isteriz ki, Sn. Talat uzlaşıdan bahsetmektedir. Uzlaşıya tabii ki varılmalı, ancak uzlaşının şartlarını Kıbrıs Türk halkı belirlemelidir” dedi. Özyiğit, kendi kendini yönetme, kendi kararlarımızı alma yönünde bir duruş sergilenmesi halinde, TDP’nin her türlü desteği vereceğini söyledi.

“Ekonomik paket burada hazırlanmalı”

Bir soru üzerine ekonomik protokole yönelik de değerlendirmelerde bulunan Özyiğit ekonomik paketlerin mutlaka burada yerel şartlara göre hazırlanması gerektiğimi ifade etti. “Kendi uzmanlarımız, kendi ekiplerimizin hazırladığı paketlerde eksiklikler varsa oturalım konuşalım, eksiklikleri giderelim” diyen Özyiğit, dayatmalarla bugüne kadar hayata geçirilen ekonomik paketlerin Kıbrıs Türk halkının yararına olmadığının yaşayarak öğrenildiğini söyledi.

Özveri yapmak gerekiyorsa yapılabileceğini, ancak bu sürecin mutlaka açık ve net olması, her türlü verinin ortaya konması gerektiğini kaydeden Özyiğit, sendika ve örgütlerin de böylesi bir sürece onay vereceğine inanç belirtti. “Ankara vermezse batarız’ anlayışının kolaycılığa kaçmak olduğunu belirten Özyiğit, ülkede vergi adaletinin sağlanması, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması, ek mesailerin yeniden düzenlenmesi, yani hükümetin görevlerini yerine getirmesi halinde, kendi kendimizi yönetme konusunda ileri adımlar atılabileceğini vurguladı.

Özyiğit, hükümetin büyük ortağı tarafından su konusunda gösterilen dik duruşun, ekonomik paketler konusunda da sergilenmesi gerektiğini, bugüne kadar izlenen tutumun bu yönde olmamasının kendilerini endişelendirdiğini ifade etti.  

“Müzakerelerin sonu olur”

26 Bin yeni vatandaş yapılması yönündeki talepler olduğu yönündeki soruyu da yanıtlayan Özyiğit, bu iddiaların doğru olmasının, müzakere masasının sonu anlamına gelebileceği uyarsında bulundu.

Müzakerelerin olumlu ilerlediği, üstelik vatandaşlık konusunda Kıbrıs Türk tarafının taleplerinin olumlu karşılandığı bir dönemde, bu konuyu tekrardan gündeme getirmenin müzakere masasına dinamit koymakla eş anlamlı olacağını belirten Özyiğit, “Bir yandan çözüme destek belirtirken, diğer yandan on binlerce yeni vatandaşlık önermek birbiriyle çelişmektedir. Bu aynı zamanda çözüm yönündeki samimiyetimizin de sorgulanmasına neden olacaktır” dedi.

“Üsler kapatılmalı”

İngiltere’nin İŞİD’e karşı adadaki üsleri kullanmaya başlamasını da eleştiren  Özyiğit, Kıbrıslıların haberi ve onayı olmadan adanın savaşın bir parçası haline getirilmesinin kabul edilemez olduğunu kaydetti.

Üsler konusunun yeniden değerlendirilmeye muhtaç olduğunu, bu çerçevede liderlerin konuyu müzakerelerde ele alması gerektiğini söyleyen Özyiğit, “Üsler mutlaka gitmeli. Kimsenin buradaki insanları açık hedef haline getirme hakkı yoktur” dedi.