Özge Kizir

Türkiye’nin başkenti Ankara’da canlı bombalarla gerçekleştirilen terör saldırıları, beyni yıkanmış kişilerin, kendi yaşamlarını hangi psikolojiyle sonlandırabileceği sorularını akla getiriyor.

Uzmanlara göre; uygulama bakımından daha sonuç odaklı olduğu iddia edilen eylemin, "kaçış" için herhangi bir kaygı barındırmamasının da tercih edildiği kaydediliyor. Yine uzmanlara göre eylemciler, duyguları kolayca harekete geçirilebilecek “duygusal” kişilerden ve çoğunlukla toplumda yer edinemeyen kişiler arasından seçiliyor. Kişilik analizleri yapıldığında, eylemcinin içinde, kendini feda etme, “bir kahraman”! olma duygusunun ön plana çıktığı görülüyor.

Haberal Kıbrıslı gazetesine değerlendirmede bulunan psikologlar, yaşanan olaylarla toplumun sindirilmeye çalışıldığını ve insanların artık sürekli bir korku psikolojisi içine gireceğini vurguladı. 

Girne Amerikan Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Doç. Dr. Nur Yeliz Gülcan, canlı bombaların sosyolojik açıdan zayıfları olan ve hem de psikolojik açıdan kendini doğru değerlendiremeyen kişilerden oluştuğunu kaydetti. 

Girne Amerikan Üniversitesi Doç. Dr. Tülin Bodamyalı da, bombacı olarak eğitilen insanların bilinçsiz bir şekilde bunu yaptığını vurguladı. Bodamyalı, “Bu şekilde eğitilen insanlara hiçbir şekilde bir şey yapamazsınız. Bu insanlar bilinçsiz bir şekilde bunu yapıyor. Zayıf karakterli veya buna yatkın kişiler belirlenerek bu planlanıyor” dedi.

Kıbrıs Türk Ruh Sağlığı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Yakın Doğu Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Deniz Ergun da, kişilerin zayıf noktalarından yararlanarak kendilerine bir hedef koyduklarını kaydetti. Ergun, “Kişilerin bir hedefleri veya hayatta bir amaçları olduğu belirtiliyor. Bombacılar, bu mantık çerçevesine oturtturularak ikna ediliyorlar” şeklinde konuştu.

Girne Amerikan Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Doç. Dr. Nur Yeliz Gülcan, Ankara’da yaşanan durumun insanları tedirgin ettiğini kaydetti. Gülcan, “Hep ‘paniğe kapılmayalım, daha sakin olalım’ diye kendimizi sakinleştirmeye çalışıyoruz. Bu durum tabi ki herkesin elinde olan bir şey değildir. Ankara’da merkezi bir yerde böyle bir durumun yaşanması insanları iyice tedirgin etti. Şimdi insanlar kamu binalarından uzaklaşmaya çalışırken, devlete karşı bir güvensizlik oluştu. Savaşta bile bir ülkenin başkenti giderse, o ülke gitmiştir demektir. Her ne sebeple olursa olsun hiçbir şey insan öldürerek çözümlenemez. Terörün iyisi kötüsü olmaz” dedi.

“Kendisinin öleceğini bile bile böyle bir eylem yapmak zaten sıkıntıda olduğunun göstergesidir”

Yaşanan kötü olaydan derinden etkilendiğini vurgulayan Gülcan, “Ankaralı olarak Ankara’da yaşanan kötü olaydan ben de derinden etkilendim. Bunu yapan insanların normal bir psikolojiye sahip olmadıkları çok açıktır. Kendisinin öleceğini bile bile böyle bir eylem yapmak zaten sıkıntıda olduğunun göstergesidir. Bunun altında yatan nedenleri araştırmak gerekir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“Hem sosyolojik açıdan zayıfları olan ve hem de psikolojik açıdan kendini doğru değerlendiremeyen kişilerdir”

Maddi konuda sıkıntı yaşayan kişilerin para karşılığında bu tür eylem yaptıklarını belirten Gülcan, “Maddi olanaklar konusunda sıkıntı yaşayan kişilerin para karşılığında da böyle eylemler yaptığı oldukça bariz bir şeydir. Hem sosyolojik açıdan zayıfları olan ve hem de psikolojik açıdan kendini doğru değerlendiremeyen kişilerdir. Burada hem başka insanların sağlığını düşünmezken, hem de kendi sağlığını da düşünmüyor” ifadesini kullandı.

“İnsanlar artık sürekli bir korku psikolojisi içine girecektir”

 “Genelde İstanbul’da bu tür olaylarla karşılaşıyorduk. Ankara ‘güvenilir şehir’ olarak nitelendirilen bir şehirdi. Şu anda insanlar metro kullanmamaya veya toplu yerlerde gezmemeye başladı. Bu insanları sindirme politikasıdır. Siz bu tür olayları sindirdiğinizde ne olacak? İnsanlar artık sürekli bir korku psikolojisi içine girecektir. Her şeyden şüphe etmeye başlayacaklar, belki yanındaki arkadaşından bile şüphe edecek” dedi.

“Ekonomik yönden de güç kaybedilmeye başlandı”

Yaşanan olayların ekonomiye de zarar verdiğine dikkat çeken Gülcan, “İnsanlar bu olayı sindirdiği için dışarı çıkmamaya başladı. Bu durum da ekonomiyi zayıflatmaktadır. Ekonomik yönden de güç kaybedilmeye başlandı. Zaten terörün de istediği şey, sadece insanları bu şekilde öldürmekle bir şey yapılmayacağını bildiği için çift yönden etki etmeye çalışıyor. Örneğin, Paris’te olay yaşandığında ülkeye giriş çıkışlar yasaklanmıştı. Şimdi aynı örnek Türkiye’de yaşanıyor. İnsanlar artık gelmekte tedirginlik yaşıyor” şeklinde konuştu.

Bodamyalı: “Bu şekilde eğitilen insanlara hiçbir şekilde bir şey yapamazsınız”

Girne Amerikan Üniversitesi Doç. Dr. Tülin Bodamyalı, bombacı olarak eğitilen insanların bilinçsiz bir şekilde bunu yaptığını vurguladı. Bodamyalı, “Bu şekilde eğitilen insanlara hiçbir şekilde bir şey yapamazsınız. Bu insanlar bilinçsiz bir şekilde bunu yapıyor. Maalesef bu bilişsel programlamadan geçmişlerse daha farklı bir şey yaşanamazdı. Bu durum herkese uygun değildir. Zayıf karakterli veya buna yatkın kişiler belirlenerek bu eylemler planlanıyor. Zaten kendileri de bu programlama çerçevesinde bunun farkında bile değillerdir” ifadesini kullandı.

“Toplumumuz da etkilendi…”

Terör eylemlerinin KKTC toplumunu da derinden etkilediğini belirten Bodamyalı, “Toplumumuz da bu durumdan etkilenmiştir. Yaşanan bu durum doğal bir psikolojik tepkidir. ‘Burada da var mı’ diye herkes merak etmeye başlıyor. Bizler üniversitede eğitim veren eğitimciler olarak bu gibi durumlar yaşanırsa, biz zaten bunun farkında oluruz. Dolayısıyla halkın verdiği gayet doğal bir tepkidir. Aslında temel olarak söylenmesi gereken söz, ‘ağaç yaş iken eğilir’. Toplumdaki sıkıntılara duyarsız kalınırsa, toplum içerisinde zayıf noktaları olan daha fazla insan ortaya çıkar” dedi.

Ergun: “Kişilerin bir hedefleri veya hayatta bir amaçları olduğu belirtiliyor”

Kıbrıs Türk Ruh Sağlığı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Yakın Doğu Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Deniz Ergun, kişilerin zayıf noktalarından yararlanarak kendilerine bir hedef koyduklarını kaydetti. Ergun, “Kişilerin bir hedefleri veya hayatta bir amaçları olduğu belirtiliyor. Bombacılar, bu mantık çerçevesinde oturtturularak ikna ediliyorlar” şeklinde konuştu.

“Doğal afetler de bir travmadır fakat insan eliyle olanlardan insanlar daha çok korkmaktadır”

İnsanları etki altına alabilmek için bazı psikolojik yöntemler kullanıldığını belirten Ergun, “Etki altına alabilmek için bazı psikolojik yöntemler kullanılıyor. Genel olarak bakıldığında bunu herkes yapabilir. Artık insanlarımız bir paket görse bile panik içinde kalıyor. Çünkü bir travma yaşıyorlar. Doğal afetler de bir travmadır. Fakat insan eliyle yaşanan olaylardan insanlar daha çok korkmaktadır. Böyle olunca etkilerinin geçmesi çok zordur” ifadesini kullandı.

“İnsanlar beklenti içine girerek korku ve tedirginlik yaşıyor”

Ergun, sözlerine şöyle devam etti: 

“Günümüzde bile örneğin Amerika’da 11 Eylül olaylarında bile kaç sene önce oldu fakat hala daha sadece Amerikalılar değil, olaya tanık olan veya televizyondan izleyen inşalarda bile etkisi devam etmektedir. Çünkü doğal bir afette veya depremde bu bizim kaderimizmiş diyerek yorumlayabilir. Fakat insan eliyle yapılan bu tarz olaylarda (terör eylemleri) insanlar ciddi travma yaşar. Bununla beraber insanlar beklenti içine girerek, korku ve tedirginlik yaşıyor.”

“İnsana o amaç yüklendikten sonra her şeyi yapabilir”

Terör plancılarının kişilerin zayıf özelliklerinden faydalandıklarına dikkat çeken Ergun, “Türkiye’de patlamanın gerçekleştiği bölgelerde yaşayan veya ona yakın illerde yaşayan insanlara bile tedirginlik yaratabiliyor. Yani insana o amaç yüklendikten sonra herşeyi yapabilir. Beyin yıkama, kullanılan tekniklere göre kısa sürede yada uzun sürede yapılabilir. Kişinin zayıf özellerinden faydalanarak yapılıyor”  dedi.