Özlem Çimendal

KKTC’nin ekonomik yönden kalkınamamasının nedeninin tüm ekonomisinin ve ödeme siteminin kamu odaklı olmasından kaynaklandığını söyleyen Ekonomist Okan Veli Şafaklı, ülke bütçesinin büyük çoğunluğunun maaş ve ödemelere gittiğini kaydetti. Şafaklı, “Özel sektörden alınan mal ve hizmetler ile TC katkıları ile ülkede yapılan yatırımlar ülke ekonomisinde çarkların dönmesini sağlayan temel unsurlardır. İşte, kamunun ekonomi üzerinde bu etkinliği azaldığı veya tehlikeye düştüğü anda ekonomik çarklar yavaşlamakta veya durmaktadır” dedi.   

Siyasetin diğer ucunda ve hala iktidarda olan bir grubun Anavatana şükran politikasını ve anavatanla güçlü bağ kurmayı şiar edinerek, ülkenin yapılandırması için gereken reformları geciktirmek ve sekteye uğratmak için başta seçim ortamı olmak üzere bir kılıf uydurma kurnazlığı içerisinde olduğunu ifade eden Şafaklı, “Neticede, ne sağ ne de sol siyaset güttüğünü iddia edenler statükonun yılmaz bekçileri kesilirken ülkedeki çürümüşlük ve yozlaşmışlık artarak devam etmektedir” ifadelerini kullandı.

“Özel sektör ve TC katkıları ekonomi çarklarının temeli”

Ülke bütçesinin büyük bir çoğunluğu maaş ve maaş benzeri ödemelere giderken, özel sektörden alınan mal ve hizmetler ile TC katkıları ile ülkede yapılan yatırımların ülke ekonomisinde çarkların dönmesini sağlayan temel unsurlar olduğunu söyleyen Şafaklı,“İşte, kamunun ekonomi üzerinde bu etkinliği azaldığı veya tehlikeye düştüğü anda ekonomik çarklar yavaşlamakta veya durmaktadır” şeklinde konuştu.

“Ekonomik aktörlerin güvende hissetmesi gerekiyor”

Ülke ekonomisi ve kalkınması için gerekli dinamiklerin bilimsel birçok terminoloji kullanılarak yapılabileceğini dile getirenŞafaklı,“Bunların başlıcaları etkinlik, verimlilik, rekabet edebilirlik ve sürdürülebilirliktir. Özetlersek, ülke ekonomisinin ileri gitmesi ve o ülkede yaşayanların refahı için gerekli olan hususlar ekonomik aktörlerin önünü görebilmesi(kestirebilmesi) ve ilerlemeye karar verdiği yolda güvende hissetmesidir.  Bu genel yaklaşım yanında ekonominin kriz dediğimiz yol kazasına uğramaması için ise ekonomik çarkların düzenli işleyişinin akamete uğramaması gerekmektedir” dedi.

“Ekonominin kalbi bankacılık ve finans sektörüdür”

Ekonominin kalbi olarak bankacılık ve finans sektörlerinin kabul edildiğine değinen Şafaklı, “Yani sektörler ve ülkenin farklı kesimleri için gerekli karşılıklı ödemeler ve fon transferleri bankacılık ve finans sistemi sayesinde gerçekleşmektedir. Dolaysısıyla,  bu sitemin yara alması tüm sektörleri ve ekonomiyi olumsuz etkilemektedir” şeklinde konuştu.

“Ödeme sistemi ve ekonomi, kamu odaklı olduğu için problem yaşanıyor”

KKTC’nin ekonomik anlamda değişmeyen kaderinin tüm ekonominin ve ödeme siteminin nerede ise kamu odaklı olması olduğunu kaydeden Şafaklı,“Ülke bütçesinin büyük bir çoğunluğu maaş ve maaş benzeri ödemelere giderken, özel sektörden alınan mal ve hizmetler ile TC katkıları ile ülkede yapılan yatırımlar ülke ekonomisinde çarkların dönmesini sağlayan temel unsurlardır. İşte, kamunun ekonomi üzerinde bu etkinliği azaldığı veya tehlikeye düştüğü anda ekonomik çarklar yavaşlamakta veya durmaktadır.  İşte mevcut devlet ve hükümet yönetimi çarkların durmaması için gerekli kaynağı ekonomiye enjekte etme açısından negatif beklentileri bir nevi ortadan kaldırdığı için durumumuz ehven-i şer olarak tanımlanmaktadır.  Tabii ki, bu da küçümsenmeyecek bir durumdur. Zira bu ülkenin kendine özgü şartları açısından hükümet ve devlet yetkililerinin bazı gerçekleri idrak etmesinde sonsuz yararlar vardır” ifadelerini kullandı.

“KKTC Anavatan ile bağları sıkı tutmak durumunda”

KKTC gibi ülkelerin demografik, coğrafik, jeopolitik, etnik ve ölçek gibi nedenlerden dolayı mali olmasa dahi, teknik, savunma ve güvenlik açısından her zaman için anavatan ile bağlarını sıkı tutmak durumunda olduğuna da dikkat çeken Şafaklı,“Dünyada yaşanan gerçekler bu olguyu daha da pekiştirmiştir. Yani, anavatan karşıtlığı şeklinde bir politika geliştirmek ideolojik saplantı haricinde bu ülkeye hiçbir şekilde fayda sağlamayacaktır” dedi.

“Türkiye’ye bağımlılık, statükoyla mücadeleye engel değil”

Türkiye ile bağların güçlü tutulmasının KKTC’nin sürdürülebilir bir yapı kurmak için statüko ile mücadele etmesine engel olmadığının altını çizen Şafaklı,“İşte KKTC siyasetinin temel açmazı ve ülkenin temel sorunu bu noktada düğümlenmektedir” şeklinde konuştu.

“Türkiye karşıtlığını oynayan riyakarlar, imzalarla protokollere onay verdi”

Siyaset kurumunun farklı saiklerle iki zıt uçta statükoyu korumak için uğraş verdiğini ifade eden Şafaklı,“Bir grup, belli çevrelere sözde dik duruş sergilemek için söylemde Türkiye karşıtlığına oynarken, perde gerisinde aynı kesime riyakarlık yaparak TC ile imzaladığı protokolle her türlü taahhüt altına girmekte ve hatta ideolojileri ile ters olacak şekilde Devlet Planlama Örgütü’nün lav edilmesini dahi teklif edebilmektedir” ifadelerini kullandı.

“İktidarda olan grup, kılıf uydurarak kurnazlık peşinde”

Siyasetin diğer ucunda ve hala iktidarda olan bir grubun Anavatana şükran politikasını ve anavatanla güçlü bağ kurmayı şiar edinerek, ülkenin yapılandırması için gereken reformları geciktirmek ve sekteye uğratmak için başta seçim ortamı olmak üzere bir kılıf uydurma kurnazlığı içerisinde olduğunu ifade eden Şafaklı,“Neticede, ne sağ ne de sol siyaset güttüğünü iddia edenler statükonun yılmaz bekçileri kesilirken ülkedeki çürümüşlük ve yozlaşmışlık artarak devam etmektedir.Ancak, yukarıda da vurguladığımız mevcut iktidar zemini olmayan kuru inatlaşmak yerine ekonomiye kaynak aktarmada sorunun kendisi olmadığı için takdire şayan ehven-i şer bir durum yaratmaktadır” dedi.

“Başta kamu olmak üzere ülke kaynakları harekete geçirilmeli”  

Ülkenin ihtiyacı olan sürdürülebilir bir yapı kurmanın temel şartınınmevcut statükoyu bertaraf etmek olduğunun altını çizen Şafaklı,“Burada ise temel hedef reel sektörü ekonominin odağına koymak ve rekabet edebilirliğini artırmak için başta kamu sektörü olmak üzere ülke kaynaklarını bu yönde harekete geçirmektir. Bu temel hedeften hareketle TC-KKTC ekonomik programında da yer alan başlıca reformların geciktirilmeden gerçekleştirilmesi gerekmektedir” diye konuştu.

“Adam kayırmacılıkta dünyada 2. sıradayız”

Bir an evvel hayata geçirilmesi gereken önlemleri sıralayan Şafaklı bunları şu şekilde sıraladı: “Bütçe disiplinini ve istikrarı tehdit etmek yanında  reel sektör için gerekli kaynakları tüketen dünyanın ilk sıralarında bulunduğumuz bütçe açığı ve borç stoku rakamları makul oranlara çekilmelidir.Dünya sıralamasında dünya ikincisi olduğumuz nepotizm ve adam kayırmacılığın ortadan kaldırılması için meritokrasiye dayanan şeffaf ve hesap verebilir bir kamu düzenine geçilmelidir.Taahhüt edilenin aksine devletin teknokrat ve üst düzey makamlarına atamalarda dahi liyakat yerine parti aidiyetinin esas alınması gerçeğinden düşük ihtimal de olsa uzaklaşılmalıdır.  Kaldı ki, herhangi bir kamu reformunun özü olan meritokrasinin temel dayanağı liyakattir.Kamu sektörünün temel amacı özel sektörünün önünü açmak ve vatandaşa ilaveten yabancı yatırımcıyı cesaretlendirmek olmalıdır. Bu açıdan,  yolsuzluklara imkan yaratan bürokrasinin şeffaflık ve hesap verebilirlik ile ikame edilerek minimum düzeye indirilmesi gerekmektedir.Yabancı yatırımcıya güven verecek etkin bir hukuk siteminin benimsenmesi ve oluşturulması gerekmektedir.Verimsizliği teşvik edecek şekilde ahlaki zafiyet yaratan mevcut teşvik siteminin terkedilerek verimli, etkin olabilecek istihdam ve yüksek katma değer yaratma potansiyeli yanındasadece ülkenin sahip olduğu dezavantaj ölçüsünde girdi ve tanıtım desteği öngören bir teşvik sistemine geçilmelidir.Reel sektörde haksız rekabet ve dışlama etkisi yaratan kayıt dışılık için yıllardır bakanlar kurulunda geçtiği halde görmezlikten gelinen eylem planının geciktirilmeden uygulamaya konması gerekmektedir.Reel sektörde haksız rekabeti önlemek için oluşturulan rekabet kurulunun güçlendirilmesi gerekmektedir.Vergi adaletinin sağlanmasında dolaysız vergilerden kaçışı önlemek için çağdaş bir muhasebe/murakabe mevzuatı ve kurumsal yapının ivedilikle oluşturulması gerekmektedir. Buna ilaveten, vergiden kaçmanın meşru zeminleri arasında olan kurumsal vergi yüklerinin başta Güney Kıbrıs olmak üzere yeniden düzenlenerek işletmelerimiz dezavantajlı durumdan çıkarılmalıdır. Vergi bilincini zayıflatan ve kültürel yozlaşmanın temel nedeni olan ahlaki zafiyetin kaynağı afların hükümetlerin temel misyonu olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Bunun yerine kurumsal ve kişisel olarak vergiden kaçma motivasyonunun bilimsel olarak tespiti ve o yönde önlem alınmasının önemi kavranmalıdır.Devlet ekonomik açıdan küçülerek sadece düzenleme ve denetleme fonksiyonu ile kendini sınırlamalıdır. Bu şekilde reel sektöre daha fazla kaynak aktarma imkanı yaratılmış ve çiftlik haline gelen kurumlarda ürün kalitesizliğine ve vatandaşın istismar edilmesine son verilmiş olacaktır. Böylelikle, devlet sadece etkin rekabet şartlarını düzenleme ve denetleme işlevine yoğunlaşacaktır.Bu çerçevede, başta enerji sektörü olmak üzere devletin başarısızlığı kanıtlanan sektörlerin liberalize edilmesine hız verilmelidir. Üstüne üstlük,  toplumun meşru zemin bulmakta zorlandığı çiftlik haline gelen kurumların kurtarılması ve çiftliğin devamı için fon uygulaması gibi anlayışlardan tamamen uzaklaşılması gerekmektedir.Reel sektörün rekabet edebilirliği önemli ölçüde beledi hizmetlerin kalitesine bağlıdır. Dolayısıyla, başta başkent belediyesi olmak üzere iflas durumda olan ve temel hizmetleri dahi vermekten aciz olan yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması kaçınılmazdır. Bu maksat için belediye sayısı, ölçek ve kapsam ekonomileri kavramları yanında nüfus, yüzölçümü, coğrafik dağılım, hizmet yoğunlaşması, norm kadro gibi kriterlere göre siyasi mülahazalardan uzak yeniden saptanmalıdır. Bu yapılırken, adem-i merkeziyetçi, mali ve idari özerk kimliklere duyarlı olunmalıdır.  Bu çerçevede, belediye öz kaynakları yanında devlet katkılarının belirlenmesinde belediye nüfusu, yüz ölçümü, hizmet yoğunlaşması,  hizmet odaklı belediye giderleri, altyapı gereksinimi, vergi potansiyeli, ticaret ve turizm imkanları, gelir kaynakları, sakinlerin gelirini yansıtan demografik özellikler mutlaka dikkate alınmalıdır.Bir ada ülkesi olarak kalkınmamızın hizmet sektörüne dayandırılması gerektiği herkes tarafından artık kabul edilmektedir. Bu açıdan, yüksek öğretim sektörü devlete (YÖDAK) rağmen kendi çabaları ve Türkiye Cumhuriyeti’nin altyapı ve teknik yardımları ile gerçek anlamda lokomotif haline gelmiştir. Halen temel hedef, sektörü krizlere karşı kırılgan olmaktan çıkaracak sürdürülebilir hale getirmektir. Bu yönde ise devletin temel göreviyüksek öğretim stratejisini uygulamaya koyarak öncelikle YÖDAK’ıkişi isimleri etrafında dönen polemikten çıkararak gerçek anlamda denetleme, akreditasyon ve planlama kurumu haline getirmek olmalıdır.”

“Sürdürülebilir ekonomi için statükoya savaş açma cesareti olmalı”

Önemli olanın, KKTC’de sürdürülebilir bir yapı kurmak için statükoya savaş açma cesaretini ve iradesini ortaya koyabilmek olduğuna vurgu yapan Şafaklı,“Bu yönde hiç kuşkusuz en önemli motivasyon Kıbrıs sorununa çözüm olacaktır. Böylelikle,  dünya ile aynı kurallarla oyuna dahil olmak zorunluluğu ile bugün geciktirdiğimiz reformları acıda olsa yapma zorunda kalacağımızdır. Dolayısıyla, bugün çözüm yönünde ortaya konan olumlu gelişmeler ülkemizde gerekli yapısal reformların katalizörü olmaktadır. Bu çerçevede, yaratılan olumlu beklentiler ise başta yatırım ortamı olmak üzere ekonomiye ivme kazandırmaktadır” şeklinde konuştu.

“KKTC’nin oksijeni kesilirse travmatik toplumsal olaylar yaşanacak”

Başarmak ve çözüm öncesi gerekli ekonomik, idari, yasal, kurumsal her türlü önlemi proaktif olarak almanın hayati öneme sahip olduğunu söyleyen Şafaklı sözlerini şöyle tamamladı:“Aksi takdirde, her ne pahasına olursa olsun statükoyu korur ve çözüme hazırlıksız yakalanırsak Türkiye’nin sağladığı oksijeninin kesilmesi durumunda başımıza gelecekleri ve adeta anne kucağından düşen bir çocuğun yaşadığı travma gibi toplumsal olarak yaşayacağımız travmayı düşünmek istemiyorum.”