Özlem Çimendal

Türkiye'den gelen su konusundaki belirsizlik ve hükümet ortakları CTP ile UBP yetkililerinin farklı farklı açıklamaları sendikaların büyük tepkisine neden oldu. Konuyla ilgili Yeni Bakış'a değerlendirmelerde bulunan sendika başkanları "Suyu biz yönetmeliyiz" mesajı verdi.

KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil: "Türkiye’ye bağımlılığı artırma projesi"

KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil,Asrın Projesi olarak adlandırılan borularla KKTC’ye gelen su projesinin Kıbrıs Türk toplumuna su satma ve Türkiye’ye bağımlılığı artırma projesi olduğunu söyledi.  Elcil, “Hükümetin bir ortağı UBP Türkiye’nin koruculuğunu yapıyor. Kıbrıs Türk toplumunu savunma gibi misyonları yoktur. Yine keza CTP’nin içindeki bir kesim de bu şekilde davranarak, aynı yolu izliyor. Su konusunun bu haliyle kabul edilmesi ülke yönetiminin ele geçirilmesiyle eş değerdir” açıklamasında bulundu.  

“Referanduma Güney Kıbrıs da katılmalı”

CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat’ın CTP PM toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada referanduma gidilebileceği söylemi üzerine, “Bir referanduma gidilebilir. Ama bu referandum sadece adanın Kuzey’inde değil, Kıbrıslı Rumların da dahil olduğu bir referandum olmalı” dedi. Su konusunun sadece adanın Kuzey’ini ilgilendiren bir konu olmadığını ifade eden Elcil, sadece Kuzey’in dahil olduğu bir referandumun kabul edilemeyecek olduğunu, su konusunun Güney’i de ilgilendiren bir konu olduğunu söyledi.

KAMU-SEN Genel Başkanı Mehmet Özkardaş: "Su KKTC’de akana kadar kimsenin sesi çıkmadı"

Su konusunun 5 yıldır gündemde olduğunu, İrsen Küçük döneminde imzalanan protokolle bu anlaşmanın zaten yapıldığına işaret eden Kamu-Sen Genel Başkanı Mehmet Özkardaş ise, “Su KKTC’ye akana kadar kimsenin sesi çıkmadı. Bu suyu kimin kullanacağının, nasıl yönetileceğinin gündeme gelmesiyle her kafadan bir ses çıkmaya başladı” dedi. “Tartışılan su metninin KKTC hükümet yetkililerinin hazırladığı söylendi bu halka. Bu taslak üzerinde fikir birliğine varıldı. CTP PM’si daha sonra bu metni kabul etmiyoruz dedi ve kriz yaratıldı. Bir krizi bile yönetemedik. Hükümetin CTP kanadı tutarsız, farklı sesler çıkan hiçbir parti disiplinine uymayan, bir tutum içerisine girdi” diyen Özkardaş, CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat’ın  kararı hükümetin vereceğini söylediğini, diğer yandan hükümetin ortağı UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün’ün ise hükümetin kararını verdiğini ve bakanların da bunu kabul ettiğini dile getirdiğini söyledi.

“CTP’nin tutum ve davranışlarını anlamıyoruz”

Herkesin yaşananları şaşkınlık içerisinde izlediğini ifade eden Özkardaş, “Özellikle CTP’nin bu konudaki tutum ve davranışlarını, aldıkları kararların arkasında durmamalarını anlamakta zorluk çekiyoruz. Bu halk da çok şaşkın ve kafaları karışık. Bir bocalama içerisinde karar verememe içerisinde, parti içerisindeki bu kargaşa ve sorumluluk alamama, giderek toplum içerisinde bir çatışmaya doğru gidiyor. Hükümetin ortağı CTP sorumluluk almak istemiyor. Parti içerisinde her kafadan bir ses çıkıyor” açıklamasında bulundu.

“CTP yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal”

CTP Parti Meclisi’nin onaylamadığı bir metnin geçerli olamayacağını savunan ve direten bir kesimin de parti içerinde var olduğuna dikkat çeken Özkardaş, bunun bir hükümet krizine yol açarak, hükümetin çatırdaması noktasındaki düşünceleri artırmasında önemli bir etken olduğuna değindi. Başından beri CTP’nin yanlış tutumları nedeniyle olayların bu kadar dallanıp budaklandığına değinen Özkardaş, “Hükümete talip olurken bu konuları tartıştı ortağıyla, bunlar biliniyordu. Su gibi stratejik öneme sahip olan ve basına yansımış şekliyle imzalanan bu protokol bizim için de kabul edilemez. KKTC’ye gelene kadar Türkiye’nin, KKTC’nin borularından çıktığı andan itibaren de KKTC’de ve kamuda olmalıdır bu suyun yönetimi. CTP kendi eliyle bu duruma düştü. Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal durumu. Bu su krizini bile yönetemeyenler, bu ülkeyi nasıl yönetecekler?” diye sordu.   

KAMU-İŞ Başkanı Sami Dilek: "Bazı odaklar bu işi karıştırıyor"

CTP’nin ikiye bölünmesi noktasındaki gerginliğin hala devam ettiğini, yaşanan tartışmalardan da ortada olduğunu  söyleyen Kamu-İş Başkanı Sami Dilek, “Bu su sorunu imza atılmayıp tartışılmaya devam edildiği sürece toplumdaki gerginlik de sürecektir. Hatta hükümetin ayrım noktasına gelmesine de sebep olacak. Hükümet çözüm noktasında anlaşmaya vardıysa ki açıklamalar bu yönde, bundan sonra bu tartışmaların sürmesi gereksiz. Boş açıklamalarla yapılanlar laubalilikten başka bir şey değildir” dedi.

KKTC'den bakanların  Türkiye’ye gittiğinde anlaşmaya varıp geldiklerini açıkladıklarını anlatan  Dilek, “Günün sonunda hükümetin ortağı iki partinin birbirine atıfta bulunması doğru değil. Hükümetin bu uzlaşı yolunda bu olayı noktalaması gerekir. Bazı odakların bu işi karıştırarak siyasette bu gerginliğin yaşanması ve zorunlu olarak devam etmesi ülkedeki kaosu ve gerginliği tetikler sadece. Temennim bu olaya bir çözüm bulunsun artık. Bu su şu anda adaya gelmiştir. Bu suyun tarıma hayvancıya halkımıza ucuz ve sürdürülebilir şekilde hizmet verip katkı yapsın artık” şeklinde konuştu.

“Suyun birilerine peşkeşine karşıyız”

KKTC’nin suyunun hem tuzlu hem de maliyetli bir su olduğunu ifade eden Dilek, “Günün sonunda bu su maliyeti de beraberinde getiriyor ve insanları da şu anda zor durumda bırakan bir durumdadır. Ancak gelecek olan suyun maliyetinin altında olacağı söyleniyor, eğer bu şekildeyse hükümet artık bu suyu uzun vadede fiyat sabitlemesiyle halka yararına katkı koyulması gerekir. Ülkemizde orman kalmadı, göletlerin oluşmasında, Maserya ovasının yeşillendirilerek yeni üretim ve kaliteli üretimin de önü açılmalıdır. Böylelikle tüccar da kazanır çiftçi de kazanır halk da kazanır. Bu sudan devletin de vergisinden tutun birçok konuda nemalanacağı bir yapıyla hep birlikte kalkınmalıyız. Ama sadece birilerine peşkeş çekilerek bu işin yapılmasına karşıyız. Bu suyun artık topluma kazandırılmasını ve Kıbrıs Türkü’nü kalkındıracak bir yapıya kavuşturulmasını temenni ediyoruz” dedi.

Türk-Sen Başkanı Arslan Bıçaklı: "Su bize satılmak için getirildi"

“KKTC’nin suya ihtiyacı var mıydı? Ve bu ihtiyacı gidermek için Türkiye yetkilileri girişimde bulunarak, suyu adaya getirdi mi? Evet getirdi. Her şeyden önce teşekkür ediyoruz” şeklinde sözlerine başlayan Türk-Sen Başkanı Arslan Bıçaklı, “Bu suyu bize satacaklar mı? Evet satacaklar. Buna da bir şikayetimiz yok. Bu konu tartışıldıkça çok canım sıkılıyor” dedi.

“KKTC kendi kararlarını kendi vermelidir”

Bıçaklı, “Bu su KKTC’ye geldi ve bize su satılmak isteniyor. Fiyatı belirlenir almak isteyen de alır. Bu olay bu kadar basittir. Beğenmeyen de almaz, nedir bu konu hala bu kadar uzuyor. KKTC’nin ayrı bir devlet olduğunun farkına varılmalı artık. Bu ülkenin toplumun iradesini yansıtan seçilmişleri vardır. KKTC kendi yönetimiyle Türkiye’den ayrılmış başka bir yapıdır. Kimin idare edeceği, su parasını kimin toplayacağı, nereden geçeceği bu saatten sonra Türkiye’nin müdahale edeceği bir konu değildir. Bu ülkenin yöneticilerine seçilmişlerine karşı yapılan bir saygısızlıktır şu anda yapılan. Türkiye tarafından bize söylenen ‘bir suyu bile yönetemediniz size itibar etmiyorum’dur. Bu su meselesinin artık tartışmadan düşmesi lazım” ifadelerini kullandı.     

“Hangi siyasi parti, ülkeyi parsel parsel satma yetkisi aldı?”

Hükümetin bir karar aldığını ancak medyaya kadar yansıyan bu protokolü imzalama yetkisinin olmadığını söyleyen Bıçaklı, “Hangi siyasi parti seçim döneminde biz seçilirsek bu ülkenin elektriğini, telefonunu, suyunu devredeceğiz diye yetki aldı? Geçici olarak ülkenin yönetimine talip olan siyasiler, parselleyip parselleyip satamaz. İnsanların geleceğini ipotek altına alarak yok edemez. Hiçbirinin bu yetkisi yoktur halk tarafından verilen bir yetki yoktur” dedi.

“Bu sadece CTP’yi değil, tüm toplumu ilgilendiriyor”

CTP’nin PM ve MYK toplantısından çıkan “kararı hükümet verecek” söylemi üzerine hükümetin kararını verdiğini belirten UBP Genel Başkanı Özgürgün’ün doğru söylediğine işaret eden Bıçaklı, “O zaman Hüseyin Özgürgün doğru söyledi. Hükümetin kararı var bu konuda. Ya da çıkıp diyecekler ki bizim PM’mizden bu yetki çıkmadı. Bu konu sadece CTP’yi ilgilendiren bir konu değil, bütün toplumu etkileyen bir konudur” şeklinde konuştu.

KKTC’nin ayrı bir devlet olduğunu, suyu kimin yöneteceğinin kararını da KKTC’nin vereceğini söyleyen Bıçaklı, “Telefonu da elektriği de gazı da suyu da biz yöneteceğiz. İstenmiyorsa alınsın bu su geri. Bu ülkede o kadar önemli tartışılması gereken konular vardır ki biz 6 aydır Evkafın Su meselesi gibi bu konuyu konuşuyoruz. Yeter artık. Su gelir fiyatı belirlenir beğenen alır, beğenen almaz. Bu demek değil ki ülke kaynaklarımızı, değerlerimizi toptan devredeceğiz” açıklamasında bulundu.

“Meclis’i de versinler artık! Nasıl bir devletiz?”

“Havaalanını verdik, elektriği verdik, telefonu verdik suyu da veriyoruz. Biz nasıl bir devletiz? Meclisi de versinler o zaman. Bunların hepsini bir bir verenlere önerim budur. Meclis’i de versinler kurtulalım” ifadelerini kullanan Bıçaklı, KKTC’nin siyasi anlamda söz sahibi olduğu bir durumun olmadığı tablosunun çok üzücü olduğuna dikkat çekti.

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi