Çiğdem AYDIN

Ticaret ve Sanayi Odaları ile birlikte 8 örgütün, KIB-TEK’in özelleştirilmesi yönündeki çağrısına hükümetin büyük ortağı CTP milletvekilleri karşı çıkarken, UBP milletvekilleri destek verdi. CTP milletvekili Ferdi Sabit Soyer, özelleştirme çağrısı yapan örgütlerin tavrını eleştirirken, elektrik borçlarını ödemeyen belediyelere de gönderme yaptı. Soyer “Ebru Gündeş’i getirip ça-ça-ça yapan belediyelerimiz, diğer yandan elektrik borcunu ödeyecek para bulamıyor” dedi.

Diyalog’a konuşan UBP milletvekillerinden Hamza Ersan Saner ile Nazım Çavuşoğlu, KIB-TEK’in devlet yönetiminden çıkıp özelleştirilmesini isterken, Ersin Tatar ‘Yap-İşlet-Devret’ modelini önerdi. CTP milletvekilleri Birikim Özgür ile ile Erkut Şahali ise, hükümet protokolünde öngörüldüğü gibi ‘özerkleşme’ politikasını savundu. 

 İşte milletvekillerinin görüşleri:

Ferdi Sabit Soyer: Bir re-organizasyon yapılmalıdır

“Ekonomik örgütlerin çağrısına hiçbir şekilde katılmıyorum. Kanımca mantıksal olarak toplumsal birlik ve beraberliği sarsamaya yönelik bir açıklamadır. Bu örgütler tekelleşmeden söz ederken şu soruma cevap versinler; bu memlekette Ticaret Odasına, Sanayi Odasına veya Müteahhitler Birliğine kayıt yaptırmadan sektörler iş yapabiliyor mu? Kendileri bunun da kaldırılmasına nasıl bakarlar? Üyelik kaldırılabilir mi? Bu kesimler bunu düşünmeli veya Sanayi Odası başta üreticiler toplanarak ithalata karşı olduklarını açıklayıp Ticaret Odasını eleştirip ardından da Kıb-Tek’in özelleştirilmesi konusunda destek verenler de düşünmelidir. 

Evet, Kıb-Tek için bir re-organizasyon yapılmalıdır, nitelikli enerji üretimi için çalışmalar yapılmalı ve teşvik edilmelidir. Bu başka bir şeydir, özelleştirme başka bir şeydir. Varlıklarını korumak için düzen isteyenleri anlamak mümkün değildir.

Kıb-Tek’in enerji üretiminde ton başına 843 TL maliyeti varken Ak-Sa’nın 1.900 TL’dir (1 milyon 900) bu farkı kim ödüyor diye sorguluyor mu bu ekonomik örgütler? Özelleştrimeyi gündeme getirenler bunu tartışmalıdır.

“Kıb-Tek özelleşirse emeklileri kim ödeyecek?”

Bakınız KTHY battı ve kapatıldı. Ercan özelleştirildi peki ne oldu uçak bilet fiyatları? Ercan’dan alınan 100 milyar ile 13. maaşlar ödendi ve gitti. Toplumsal maliyetler hesaplanmadan hareket edildi ve şimdi de aynı mantık önümüze geldi. Bugün Kıb-Tek kendi emeklilerini ki bu rakam 323’dür kendisi ödüyor. Ayrıca 1 Ocak 2008 yılından önce işe giren kişileri de 300- 400 civarında, onların da emekliliğini kendisi ödeyecek öyleyse bu konuyu gündeme getirenler bu yükü Kıb-Tek’in üzerinden alsınlar özelleşirse kim ödeyecek bu insanları? Buna da cevap versinler. Belediyeler festivaller için para buluyor. Bir belediye Ebru Gündeş’i getirdi ça-ça-ça yaptılar. Ama elektrik faturalarına gelince para yok! Ayrıca bazı kesimlerin enerji tüketimleri sübvanseyedir bu kesimlerin sübvanseye paralarını devlet mi ödüyor halk ödüyor. Mesela iş dünyası bu indirimli tarife için ne düşünüyor ?”

Birikim Özgür: Konu derinlemesine analiz edilmeli

Toplumsal varoluşumuz için yaşamın her alanında değişen dünya koşullarını dikkate alarak hukuki zeminde ihtiyaç duyulan düzenlemeleri hayata geçirmek siyaset kurumunun başlıca görevidir.
  Elektrikte alanında yaşanan tartışmaları ve ortaya çıkan kaosu ben siyaset kurumunun bahsettiğim görevini ifa etmekte geç kalmasına bağlıyorum.

Kısır tartışmaların yaşandığı bir ortamda vizyoner bir yaklaşımla belli değişimleri sağlamanın kolay olmayacağı kanaatindeyim.

KIBTEK özelleştirilsin mi özerkleştirilsin mi tartışması da maalesef bu kısır ortamın bir göstergesidir.

Mevcut yapıyı yani statükoyu korumak amacıyla “KIB-TEK özerkleştirilsin” demek de değişimi savunmak adına resmin bütününü göz ardı ederek “KIB-TEK özelleştirilsin” demek de bize bir fayda sağlamayacaktır.

8 ekonomik örgütün mevcut yapıdan rahatsızlıklarını ifade edebilmek için tepkisel bir refleksle “KIB-TEK özelleştirilsin” açıklamasında bulunduğunu düşünüyorum.

Konu basite indirgenmeden derinlemesine analiz edilmeye ve projelendirilmeye muhtaçtır. Ancak bu sayede süreç siyaseten başarıyla yönetilebilir.

“Özerkleşme ve maliyetin düşürülmesi…”

CTP, 2013 genel seçimlerinde KIB-TEK’in özerkleştirilmesini ve enerjide maliyetlerin düşürülmesini vaat ederek seçimden birinci parti olarak çıktı.

Dolayısıyla bu iki ana hedef doğrultusunda bir yol yürünmesi gerektiğini savunuyoruz.

Ne var ki içinde bulunduğumuz kısır ortam ve kısır tartışmalar nedeniyle bu yolu yürüyemediğimiz de bir gerçektir.
Böylesi bir ortamda, siyasi sonuçlar doğuracak şekilde örneğin elektrik faturası ayda 100 bin TL olan bir sanayiciyi durup dururken 200 bin TL’lik bir meblağı teminat altına almaya, 200 bin TL’sini öldürmeye zorlayıcı uygulamalara girişmek, bu uygulamayı gündeme getirmenin tahsilatları etkinleştirmek bakımından haklı gerekçeleri olsa dahi savunulabilir bir tarafı yoktur. Bu uygulama, hükümetin programında elektrik enerjisi alanı için belirlediği ekonomik kalkınmayı ve sosyal gelişmeyi sağlayacak biçimde bu alanı yönetme politikası ile de çelişmektedir.
Bir kamu kurumunun gerekli hukuki, idari ve mali düzenlemeler tamamlanmadan yürütme erkinden bağımsız ve siyasi iktidarı da zora sokacak biçimde uygulamalara girişmemesi gerekiyor.

“Her sektörde yeniden yapılanma…”

Hele hele bu kamu kurumuna atanmış bir kişinin mensubu olduğu partinin bir önceki iktidar döneminde elektrik üretiminin yarısından fazlasını özelleştiren uygulamaları nedeniyle o uygulamalardan sorumlu parti üyelerinin partiden ihracını gündeme getiren çıkışlarda bulunması, siyaseten de akıl alır bir şey değildir.

Bugün bölgemizde AB’nin öncülüğünde alternatif enerji kullanımını artırmaya, enerji kaynaklarının ülkeler arasında ortak kullanımını sağlamaya ve çevre kirliliğini azaltmaya dönük ciddi stratejiler uygulanıyor.

Bizim de evrensel değerler ölçütünde bu sürece dâhil olmamız ve halkımıza sürdürülebilir, ucuz ve kaliteli elektrik hizmeti sunabilmemiz gerekiyor.

Bu vizyonun toplumumuzda siyasal alandaki en güçlü temsilcisi CTP’dir.

Çözüm ve AB vizyonumuz ile uyumlu bir gidişat için her sektörde yeniden yapılanma ve çözüme hazırlanma perspektifini temsil eden partidir de CTP aynı zamanda.

CTP, ideolojisi gereği halkın alım gücü artırmak için elektrik maliyetlerini düşürme sözü vererek halktan yetki talep etmişti.

Dolayısıyla milletvekilleri olarak bizim görevimiz halka verdiğimiz sözlerin takipçisi olmaktır.
Bu sözümüzün arkasında durabilmemiz için ise yapısal dönüşümün önemini halkımıza anlatmak ve bu konuda somut adımlar atılmasına katkı yapmak zorundayız.

Eğer halkımıza daha ucuz ve daha kaliteli şekilde bu hizmetin sunulmasını hedefliyorsak, siyaseten kamu yönetimimizin bu alanda politika üretme, strateji belirleme ve benzeri yönlerden kapasitesini artırmamız gerekir.

“Yeni yatırımlar yapılması gerekir…”

Arz çeşitliliğini sağlamak ve fuel oil’e bağımlılığı azaltmak için yeni yatırımlar yapılması gerekir.
İletimde ve dağıtımda da yeni yatırımlarla sistemi güçlendirmek ve tahsilatları etkinleştirmek gerekir.
Tüm bu boyutları içinde barındıracak bütünlüklü bir yol haritasını hayata geçirmek yerine kısır tartışmalardan medet umarsak statükocu damgası yemeye mahkûm oluruz. Çünkü kısır tartışmalar günün sonunda mevcut yapının devamına hizmet etmektedir. Bu da halkımıza verdiğimiz sözleri yerine getiremememiz anlamına gelir.
Kendi başına buyruk uygulamalardan mustarip olan gerek sanayici gerekse çeşitli sektörlerde farklı mevkilerde görev ifa eden tüm yurttaşlarımıza benim tavsiyem kolaycı bir yaklaşımla “sat kurtul” mantığına hapsolmadan sağlıklı bir zeminde bu değişim sürecinin yaşanabilmesi için siyaset kurumuna gerekli uyarılarda bulunmalarıdır.
Sayın Ömer Kalyoncu başkanlığında kurulan CTP-UBP hükümetinin en kısa zamanda hükümet programında da ifade edildiği şekliyle ekonomik kalkınmanın ve sosyal gelişmenin ihtiyaç duyduğu elektrik enerjisinin sürekli, kaliteli, güvenli ve mümkün olan en düşük maliyetle temin edilmesi adına gerekli çalışmaları hayata geçireceğine inanıyorum.

Erkut Şahali: Talepler gerçekçi değil…

Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun özelleştirilmesine ilişkin talepleri hem gerçekçi bulmuyorum, hem de ülke koşullarıyla çelişkili olduğunu düşünüyorum. Kıb-Tek çok uzun zamandan beridir toplum gündemini fazlasıyla meşgul eden ve adeta “sansasyonel” hal almış bir kurumdur.

Öncelikle belirtmek isterim ki, bu kurum Kıbrıs Türk Halkı’nın öz varlığıdır ve öylece de kalmalıdır. Ülke ve nüfus büyüklüğü, bir enerji piyasasının oluşmasına ve bunun da tüketici yararına sonuçlar yaratacak biçimde, rekabetçi ve farklı seçenekler sunan bir yapıya sahip olmasına uygun değildir. Stratejik bir alan olarak görülmesi gereken bu alanda, devletin halk adına sahip ve karar verici pozisyonda kalması şarttır. Ancak bu şart, her hal ve koşulda mutlaka tahammül gösterilmesi gereken ve rahatça da yönetim zafiyeti içine girilebilecek bir özgürlük alanı olarak algılanmamalıdır.

Kıbrıs Türk Halkı özelleştirme uygulamalarından arzu edilen sonuçları bugüne kadar hiç elde edemedi. Bu konuda son derece olumsuz bir durum söz konusudur. Gerek sektör, gerekse ölçek analizi yapılmadan, bir fikir olarak özelleştirme ele alındı ve tüm uygulamalarda kaybeden hep biz olduk. 

“Ercan’da irademiz kalmamıştır…”

En son ve canlı örnek olarak Ercan Havaalanı özelleştirmesine bakacak olursak, bir ada olan ülkemizin en etkili ulaşım alanında hiçbir irademiz kalmamıştır.

Yönetsel olarak verimlilik, şeffaflık ve hesap verilebilir halde bulunmak, kamu kurumları için elzemdir. Devlet gücünü arkasına almış olmak, devletin kefalet ayrıcalığına sahip bulunmak, Kıb-Tek gibi bir kurumun yönetilmesinde, hiçbir biçimde rehavete yol açmamalı ve ekonomi biliminin gerektirdiği akılcılıktan uzaklaşma serbestisi tanımamalıdır. Kıb-Tek bir kamu kurumu olarak, belli alanlarda elbette maliyet ve kar hesabını göz ardı etmek zorundadır. Bunu sosyal devlet olmanın bir gereği saymak gerekir. Bu, ancak kamusal bir yarar söz konusu olduğu zaman kabul edilebilirdir. Yoksa kamusal yarar göz ardı edilerek maliyet ve diğer unsurlar hesaba katılmadan alınacak yönetsel kararlar, günün sonunda karşımıza görev zararı olarak çıkar ve kurumları yönetenlerin sorumluluğunda olması gereken bu konu, tüm tüketicilerin üstlenmesi gereken bir bedel olarak ortada durur. İşte bugünkü özelleştirme talepleri tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır. 

Kıb-Tek’in doğru yönetilmesi şarttır…

Kıb-Tek, doğru yönetilmesi şart olan bir kurumdur. Bu sadece enerji arzının güvenliği ve sürekliliği bakımından değil, aynı zamanda tüketici memnuniyetinin sağlanması bakımından da kaçınılmaz bir zorunluluktur. Enerji arzının güvenliği ve verimlilik bakımından verilecek her karar Kıb-Tek’in uygunluğuna tabi olmalıdır. İster özel girişimlerden enerji temini olsun, isterse bir başka kaynakla enterkonnekte hale gelinsin, temel hedef arz güvenliği olmalı ve Kıb-Tek in ana aktör olma konumunda kalmalıdır. Bu ideal yapı ancak doğru yönetilen bir Kıb-Tek ile mümkündür.
Bugün, Kıb-Tek bir kamu kurumu olarak belli başlı yönetim zafiyetleri içindedir. Eğer Kıb-Tek şeffaflık bakımından sorgulanıyorsa, sahip olduğu kaynakları adil ve demokratik biçimde kullandırmakta zafiyet içine düşüyorsa, üstelik mevcut durumunu izah ederken doğru bir iletişim stratejisi ile hareket etmiyorsa, değil özelleştirme için talepte bulunanlar, herhangi bir tüketici de bu kurumu sahiplenmez. Daha kaliteli ve ucuz hizmet alma beklentisiyle onun sahibi olmak yerine müşterisi olmayı özler. Halbuki, halk adına bu kurumu yönetenlerin adil, demokratik ve şeffaf olması, doğru bir içerikle dil kullanarak, durumu muhataplarına ve tüm halka izahı şarttır. Bunun için gerekli düzenlemeye derhal gidilerek, yasal altyapı güçlendirilmelidir. Buna rağmen yönetsel zafiyet içine düşülmesi halinde, yine yasalar nezdinde bunun bir yükümlülüğü olduğu ve her yöneticinin de bu bilinçle hareket etmesi sağlanmalıdır. Bu nedenle asıl talep, “özelleştirme” değil, kamu kurumlarının bilimsel esaslara dayalı ve hesap verebilir biçimde yönetilmesini sağlayacak yasal zeminin yaratılması olmalıdır. Yoksa bu sorunun üstüne gitmek yerine “ver, kurtul” yaklaşımı ile hareket edilirse, toplumsal varlıklar teker teker elden çıkar ve geriye de kamusal yarar kaygısından uzak bir “piyasa” kalır.

Özerk bir Kıb-Tek…

Üretim, yatırım, amaortisman, dağıtım ve personel giderleri doğru hesaplanmış ve optimum seviyenin tutturulması hedeflenmiş, kamusal sorumluluğunu devlet ile doğru ilkeler çerçevesinde anlaşıp karşılıklı yükümlülüklerin yerine getirildiği bir durumda Kıb-Tek, halkın malı olarak, özelleştirilmesini talep edenleri de fazlasıyla mutlu edebilecektir. 
Siyasete ve iş çevrelerine karşı saldırgan bir üslupla yaklaşmak, üretici sektörlere karşı diğer tüketicileri kışkırtmak ve “onların ucuz tarifesinden doğan farkı siz ödüyorsunuz” yollu imalarda bulunmak, kamu kurumlarının Kıb-Tek’e olan borçlarını istismar ederek oluşan finansman maliyetinin faturası üstünden hem tüketiciye, hem de devlete karşı tavır almak, özelleştirme taleplerine top yekün zemin yaratmaktan başka bir işe yaramaz diye düşünüyorum.
Aslolan, devletin ve abonelerin Kıb-Tek’e, Kıb-Tek’in de devlete ve abonelerine karşı sorumluluğunu eksiksiz yerine getireceği bir düzeni yaratmaktır. Özerk bir Kıb-Tek, gerekli yasal zemin ve denetim enstrümanıyla birlikte, eminim ki bugünkü performansının çok üzerinde bir duruma geçiş yapabilecek ve tam anlamıyla sürdürülebilir bir yapıya kavuşacaktır. 

Hamza Ersan Saner: Devlet işletmeci olmamalı

“Ben kesinlikle bu fikri destekliyorum. Devlet imkanlarıyla kurumların sürdürülebilmesi mümkün değildir. Halka kaliteli ve hızlı hizmet verebilmelidir bu kurum. Zaten elektrik kurumunda uzun zamandır alt yapı hizmetlerinin yüzde 80’i özel sektör tarafından yapılıyor. Bir tek enerji üretimindedir Devlet. Bana göre sadece Kıb-Tek değil Telekomünikasyon da özelleştirilmelidir. Diyecekler ki stratejiktir bunu diyenlere şunu söylemekte fayda var ben satın hepsini gitsin demiyorum ama özelleştirmenin de çeşitleri vardır. Diyorlarsa stratejiktir, o zaman devletin de içerisinde kendine ait çok küçük bir hissesi olabilir. Devlet işletmeci konumunda olmamalı hizmetleri de özelleştirmek gerekiyor” 

Ersin Tatar: Tartışılıp detaylandırılmalı 

“Bu konu tartışılması ve detaylandırılması gerekiyor. Ekonomik çevreler yüzeysel bir acıkılama yaptı bunu detaylandırmak gerekiyor. Tümünün özelleştirilmesi veya sat kurtul mantığının dışında bizim önerimiz yap-işlet-devret modelidir. Baktığınızda zaten üretimde Ak-Sa ile özeldir, Türkiye’den kablo getirilmesi projesiyle iletişim hatları da özel olacak bu kapsama bakılınca saati 100-150 dolardan yap-işlet-devret modeli uygundur. Tümünü özelleştirirsek eğer içinde çalışanlar da mağdur olur. Onları da mağdur etmeyecek bir düzenlemeyle şu andaki sürdürülemez şeklinden kurtarmak gerekiyor. Ama dediğim gibi tümüyle özelleştirmeden bahsetmiyorum.” 

Nazım Çavuşoğlu: Kıb-Tek’te usulsüzlük var…

“Ülkemizde hayat pahalılığı hat safhadayken özelleşme ve özerkleştirme ideolojileri olarak bakmamıza vesile olan tartışmalar ülke insanına hizmet anlamında pahalılığa vesile olmakta ve çağdaş ülkelerin tüketici bütçesinin içerisinde yüzdelik olarak düşük yer alan enerji giderleri ülkemizde hayat standartımızı etkiliyor. Sanayi sektöründe de girdi maliyetlerini yükselterek rekabet imkanlarımızı ortadan kaldırmasına rağmen Kıb-Tek özelinde yapılan incelemeler göstermiştir ki hoyratça ve usulsüzce kullanılıyor. Örneğin usulsüz  personel alımı, ihalesiz mal alımı jeneratör ve yakıt alımları gibi uygulamalar ortadadır. Kıb-Tek’in milli bir varlık olarak görülmesi mutluluk verir ama aslı varlığın da halk ve insanımız olduğunu unutmamak gerekir. Kitlerin ve KTHY’nin durumu ortada. Bunu zamanında ve doğru okumak gerekiyor. Eğer Kıb-Tek verimli ve düzgün yönetilmeyecekse kesinlikle özelleştirilmelidir çünkü burada temel unsur halktır.”