Özge Kizir

Güney Kıbrıs’ta gerçekleşen seçimlerden çıkan sonucun, siyasi tansiyonun  yükselebileceği sinyalini verdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Sözen, Rum lider Anastasiadis’in, Güneyde yükselen milliyetçi akımları görerek, çözüme hız vermesi gerektiğini kaydetti. 2017 yılında fırsat penceresinin kapanacağını savunan Sözen, “önümüzde 7-8 ay gibi bir zaman dilimi vardır. Bütün mesele 7-8 aylık zaman dilimine Kıbrıs’ta çözümü sığdırabilir misiniz yoksa sığdıramaz mısınız? Mayıs ayında başlayan müzakereler eğer o tempoda ve yoğunlukta yani 3-5 gün öncesinde izlenen tempoda gidecekse bu takvimi bunu sığdırmak kolay olmayacaktır diye düşünüyorum” dedi. 

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ), Akademik İşlerden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Sözen Haberal Kıbrıslı gazetesine müzakere sürecini değerlendirdi. Sözen, müzakere sürecinde bir yol haritasını görebilmek için iki liderin yapmış olduğu açıklamalara bakılması gerektiğini kaydetti. Sözen, “İstanbul krizi ile belli bir süre zaman kaybedildi. Fakat öncesinde de Güney’deki seçim sürecinden dolayı epey bir zaman kaybedildi. 

“Bir süredir işler rayında gitmiyordu”

Bu yüzden de bir süredir işler çok rayında gitmiyordu. Kıbrıs’taki fırsat penceresi de sonsuza kadar açık değildir. Hep şunun dikkatini çekiyordum: 2017 yılı aslında fırsat penceresinin kapanacağı yıldır. Çünkü ister istemez Kıbrıs Rum tarafında 2018 Şubat’ın da başkanlık seçimi var. Yıllar içerisinde Güney Kıbrıs’taki siyasete bakıldığı zaman cumhurbaşkanlığı seçimlerinden neredeyse 1 yıl kadar önce seçim sezonu başladığı görülüyor” şeklinde konuştu.

“Önümüzde 7-8 ay var”

Seçim sezonu başladığı zaman görüşmelerin eski hızıyla süremediğini, birçok konuda durağanlığın hakim olduğunu ifade eden Sözen şunları söyledi: “Seçim sezonu başladığı zaman da biz aslında birçok konuda artık iş yapamaz duruma geliyorsunuz. Özellikle de taviz ve Kıbrıs meselesiyle alakalı konularda adım atamıyorsunuz. O yüzden de önümüze şuan bakıldığı zaman 2017’nin diyelim ki Şubat-Mart ayına göre bir zaman var. Onun da hesabı yapıldığı zaman önümüzde 7-8 ay gibi bir zaman dilimi vardır.

“Anastasiadis elini çabuk tutmalı”

Bütün mesele 7-8 aylık zaman dilimine Kıbrıs’ta çözümü sığdırabilir misiniz yoksa sığdıramaz mısınız? Mayıs ayında başlayan müzakereler eğer o tempoda ve yoğunlukta yani 3-5 gün öncesinde izlenen tempoda gidecekse bu takvimi bunu sığdırmak kolay olmayacaktır diye düşünüyorum. Güney Kıbrıs’ta yapılan son parlamento seçimlerinden sonra onun sonuçlarının yarattığı atmosfere bakıldığında Güney Kıbrıs’ta siyaset tansiyonunun daha da yükseleceğini görebiliyoruz. Yükselen milliyetçi akımlarla beraber Rum Yönetimi Lideri NikosAnastasiadis’in söylediğim zaman dilimi içerisinde bir kapsamlı çözüm gerçekten istiyorsa elini çabuk tutması gerekiyor diye düşünüyorum.” 

“2016 yılında çözüm sözleri beyanatlarda kalmasın”

Güney kesiminin tutumunu değerlendiren Sözen, sözlerine şöyle devam etti: “Beyanatlara bakıldığı zaman, 2016 yılında bir çözüm mümkün olduğu ve amacın bu olduğu belirtiliyor. Anastasiadis bunu söylüyor. Benim söylemeye çalıştığım şey ise bunun sadece söylemde kalmamasıdır. Eyleme de dönüşecek mi onu da göreceğiz. Kendilerinin söylediği, ‘müzakerelerin sayısını artırıyoruz, yoğunlaştırıyoruz.’ Bizim bunu arazide görmemiz gerekiyor. Yani gerçekten böyle olacak mı bakmamız gerekiyor. 

“Bu görüşmeler ne kadar verimli geçecek bunlarda çok önemlidir”

Eğer böyle olacaksa yani müzakereciler hemen hemen her gün görüşecekse ve iki lider haftanın iki günü yoğun bir şekilde bu konuya el atacaklarsa o zaman 7-8 aylık zaman dilimi içinde bir kapsamlı çözüm olabilir. Evet, bu kadar sayıda ve yoğunlaştırılmış şekilde görüşecekler. Bu görüşmeler ne kadar verimli geçecek bunlarda çok önemlidir. Bununla beraber görüşmelerin formatı nasıl olacaktır bu da çok önemli bir durumdur.”

“İki taraf da her konuyu kendi dosyası içerisinde bitirip kapatmayı düşünüyorsa çözüm olmaz”

Kısa zamanda kapsamlı bir çözüme ulaşmak isteniyorsa dosyalar arası al ver sürecinin yaşanması gerektiğini açıklayan Sözen, “İki taraf da her konuyu kendi dosyası içinde- güç paylaşımı, toprak ve mülkiyet gibi konuları- bitirip kapatmayı düşünüyorsa bunun mümkün olmayacağını 2010’lardan beridir söylüyorum. Kıbrıs’ta daha kısa zamanda kapsamlı bir çözüme ulaşılmak isteniyorsa aslında yapılması gereken ve eksik olan şudur: Artık bir müzakere yöntemiyle dosyalar arası al ver sürecinin yaşanması gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Siz bu tavizi vereceksiniz ki Kıbrıs Rum tarafı da yönetim güç paylaşımı konusunda dönüşümlü başkanlığı kabul ettiğini ilan etsin”

Yönetim ve güç paylaşımı dışındaki bir dosyadan ödün verilmesi gerektiğini savunan Sözen şunları söyledi: 

“Örneğin siz Kıbrıs Rum tarafına dönüşümlü başkanlığı kabul ettirecekseniz ve diyelim ki başkanlık süresinin 3’te 1 zamanını dönüşümlü başkanlıkta bir Kıbrıslı Türk başkan olarak geçirecek. Bunun için sizin başka bir dosyada yani yönetim ve güç paylaşımı dışındaki bir dosyadan bir ödün vermeniz gerekiyor. Örneğin Güzelyurt’un hangi bölgesi veya hangi koordinatlarda Kıbrıslı Rumlara verileceği veya mülkiyet konusunda gerçek mal sahibinin hangi koşullarda bıraktığı malına geri dönebileceği konusunda sizin taviz vermeniz gerekiyor. Siz bu tavizi vereceksiniz ki Kıbrıs Rum tarafı da yönetim güç paylaşımı konusunda dönüşümlü başkanlığı kabul ettiğini ilan etsin ve bir konuyu kapatmış olasınız.” 

“Artık tarafların son adımı atabilmek için bir al ver sürecine girmeleri gerekiyor ama giremiyorlar”

Yönetim güç paylaşımını sadece kendi dosyası içinde kapatmanın imkansız olduğunu ifade eden Sözen, “ben bunu 2010’dan beri söylüyorum. 2008’de müzakereler başladığı zaman yönetim ve güç paylaşımı çalışma grubunun içerisindeydim. 2008’de başlayan müzakereler 6 dosyada devam etti. 2010’larda artık hemen hemen her konuda garantiler konusu dışında her dosya tartışılmıştı. 3 garantörü de ilgilendiren bir konudur. Sadece Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumların çözeceği bir konu değildir. 2008’de başlayan müzakereler 2 yıl ilerledikten sonra artık tarafların son adımı atabilmek için bir al ver sürecine girmeleri gerekiyor, fakat girmediler” dedi.

“Güven yaratıcı önlemler yeterli değil”

İki toplum arasında güven yaratıcı önlemleri hiçbir zaman yeterli bulmadığını vurgulayan Sözen sözlerini şöyle tamamladı: “Hiçbir zaman güven yaratıcı önlemleri yeterli bulmadım. 1990’lı yılların sonunda doktora tezimi Kıbrıs müzakereleri üzerine yazmış birisi olarak bunu doktora tezimde de bahsetmiştim. Neredeyse 20 yıla yakın bir süre önce Kıbrıs’ta çok ciddi bir eksiklik vardır. İki lider arasındaki müzakereleri küçümsemiyorum. Tam tersine çok önemlidir. Çünkü günün sonunda çözüme varacak olan liderlerdir. Fakat tek başına yeterli değildir. Liderler seviyesinde müzakerelerin muhakkak paralel bir süreçte iki toplum arasındaki iş birliği tecrübesini ve kültürünü artıracak önlemlere ve projelere ihtiyaç vardır.”