UBP Milletvekili Zorlu Töre de, Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesinin yetersiz olduğunu ancak konuşmasında bu gibi konulara değil, “Dışişleri ne yapıyor?” sorusuna yoğunlaşmak istediğini kaydetti.

Töre, Anastasiadis’in Kıbrıs Türk tezlerine aykırı söylemlerini Dışişleri Bakanı’nın tenkit etmediğini dile getirerek, Çolak’ı eleştirdi.

Zorlu Töre, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin birçok uluslararası hukuk anlaşmasına aykırı davranış sergilediğini belirterek, bu yönde Dışişleri Bakanlığı’nın neler yaptığını sordu.

Rumların, Mesarya’yı da, Karpaz’ı da, Haspolat’ı da, Alayköy’ü de istediğini ve 100 bin Rum’un kuzeye geri dönmesinin talep edildiğini ancak bunun halktan saklandığını söyleyen Töre, “Bunlar neden saklanıyor” diye sordu.

Rumların bıraktığı malların önemli bölümünün tapulu da olsa boş arazi ve bahçe durumunda olduğunu söyleyen Töre, tazminat ve takasları üstlenecek komisyonun sadece ev ve işyerlerinde kullanıcıya öncelikli hak tanınacağını anlatarak olası çözüm sonrası Rumların mallarına geri döneceğini dile getirdi.

Rumların adayı bir Helen adası haline getirme ve Kıbrıslı Rumları azınlık haline getirme amacında olduğunu söyleyen Töre, şu anda bir barış yapılsa da Rumların bu hedefinin değişmeyeceğini kaydetti.
Türkiye’ye olan tepkiyi eleştiren Töre, “Türkiye anavatanımızdır” diye konuştu.

Cumhuriyetten vazgeçilemeyeceğini vurgulayan Zorlu Töre, gelmiş geçmiş dışişleri bakanlarının ve şu anki Bakan Çolak’ın KKTC’nin tanıtılması için ne yaptığını da sordu.

Töre, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın sözlerine atıfta bulunarak, bugünlerde Amerikalı ya da Avrupalı liderlerinin ne söylediğine bakıldığını ifade etti ve bunu eleştirdi.

“Türk ordusu bizim bedenimizdeki candır” diyen Töre, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sonlanmasıyla Kıbrıslı Türklerin adadaki varlığının yavaş yavaş kaybolacağını söyledi.

Bir bakanın, “Türkiye burada misafirdir” şeklinde açıklaması olduğunu kaydeden Zorlu Töre, “Barışçıyım, devrimciyim, ilericiyim demekle olmaz. Kıbrıs’ta 1974 Mutlu Barış Harekatı’ndan sonra barış olduğu. Bu barışı kimse bozamaz” dedi.

ARABACIOĞLU: “TALAT VE HRİSTOFYAS SAVAŞ YANLISI MIYDI?”

Töre’den sonra DP UG Milletvekili Mustafa Arabacıoğlu söz aldı. Mustafa Arabacıoğlu,  Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerindeki konuşmasını Kıbrıs konusuyla ilgili yaptı.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın KKTC Cumhurbaşkanlığı’ndaki görüşmesinden bir fotoğrafını gösteren Arabacıoğlu, “Bu süreçte barış yanlısı iki lider olduğu söyleniyor. Talat ve Hristofyas savaş yanlısı mıydı?” diye sordu.

Arabacıoğlu, Cumhurbaşkanlığından gelen tutanakları okuduğunu, müzakereci Özdil Nami’nin her haftaki bilgilendirme toplantılarına katıldığını kaydederek, bilgi akışı konusunda bir sıkıntı olmadığını vurguladı.

Arabacıoğlu, “Ancak bize söylenenler, tutanaklar ve Rum tarafının söyledikleri arasında çok fark var. Keşke Güney Kıbrıs’ın tutanaklarını da okuma fırsatımız olsa. Arada 180 derecelik fark var” dedi.

Dışişleri Bakanı Emine Çolak’a “Kıbrıs Türk tarafının kırmızıçizgileri nedir?” diye soran Arabacıoğlu, “Kıbrıs konusunda 1974’ten sonrası konuşuluyor. 1963’ten etkilenen mülkler konuşulmuyor. O dönemle ilgili kazanımlarımız, 11 yıllık kazanımlarımız ne oldu?” diye de sordu.

Birkaç ay sonra neyin referandumunun yapılacağını da soran Arabacıoğlu, anlaşma olması halinde iki kesimliliğin bozulacağını vurguladı.

Annan Planı’nda iki kesimliliğin sulanma riski olduğunu, şu anda bu riskin bulunduğunu söyleyen Arabacıoğlu, “Mülkiyet belirsizliği olan yerlerde nasıl yatırım artacak, ben onu da merak ediyorum” dedi.

“Türkiye’den destek almadan bütçemizi denkleştiremiyoruz” şeklinde konuşan Arabacıoğlu, geçen yılki borcun 12 milyar TL olduğunu, bu rakamın bu yıl 13 milyara yükseldiğini söyledi.

Çözümle ilgili çok umutlu konuşulduğunu belirten Arabacıoğlu, beyaz kimlik konusunun iki lider arasında tartışma neden olduğunu savundu.

“Karşı tarafın niyeti belli. Bizim de olmazsa olmazlarımız olmalı. Ben bunları görmüyorum.  Halka neden umut pompalanıyor, onu da anlamıyorum” diyen Arabacıoğlu, GSM operatörleri, ortak eğitim ve kapılarla ilgili değerlendirmede bulundu.

Çözüm istemeyen kişilerin elinde mal olduğunu ve bunu vermekten korktuğu için çözüm istemediği söylemlerine değinen Arabacıoğlu, kendisinin doğduğundan beri Gönyeli’de yaşadığını söyledi.

Mülkiyette ilerleme sağlandığından bahsedildiğini ancak kendisinin böyle bir ilerleme göremediğini belirten Mustafa Arabacıoğlu, “Her şey bir tartışma konusu” dedi.

“Bu mantalite ile gidersek asimile olacağız” diyen Arabacıoğlu, 60 bin Türk’ün Güney Kıbrıs’a yerleşmesinin risk oluşturmayacağını ancak bu kadar Rum’un Kıbrıs Türk tarafına yerleşmesinin risk olacağını belirterek, eşit olmayan nüfusa işaret etti.

DP-UG’nin Şubat 2014’te imzalanan ortak mutabakat metnine sadık kaldıklarını ifade eden Arabacıoğlu, “Bu süreçte göçmen olacak kesim benim insanımdır. Rum, Güney Kıbrıs’taki yaşamını kuralı 42 yıl oldu. Düzenini bozacağımız kendi insanımızdır” şeklinde konuştu.

DİNÇYÜREK: “DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN BÜTÇE SIKINTILI”

DP UG Milletvekili Hakan Dinçyürek, Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesinin yüzde 1’in altında olduğunu ifade ederek, “Tanıtım ve lobicilik faaliyeti sürdürecek, müzakere masasındaki pozitif tutumumuzu anlatacağımız ve destek arayacağımız bir ortamı bu bütçe ile sağlamak mümkün değil. Bu bütçe sıkıntılıdır” dedi.

Devletin birçok birimine yapılan yanlışların Dışişleri Bakanlığı’na da yapıldığını ifade eden Dinçyürek, “2008’den beri buraya meslek memuru alınmadı. Dışişlerindeki bu yanlış ve ihmal bugünü değil, geleceği de ipotek altına alıyor ” şeklinde konuştu.

KKTC’de birçok sahada ev ödevinin yapılmadığını kaydeden Dinçyürek, Dışişleri Bakanlığı’nın başta insan kaynakları olmak üzere ciddi şekilde güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

“Yurtdışındaki temsilciklerin artırılması lazım, peki neyle?” diye soran Hakan Dinçyürek, 2016 bütçesinin bakanlığın eksikliklerine göre hazırlanmadığını dile getirdi.

Dinçyürek, Dışişleri Bakanlığı’nın ne Kıbrıs’ta oluşacak federal yapıda, ne de KKTC’nin varlığının devam etmesi halinde faaliyetlerini sürdürme konusunda yeterli olduğunu söyledi.

Hakan Dinçyürek, dış temsilciliklerin daha etkin görev yapması gerektiğini söyleyerek, buradaki personel eksikliği için hizmet alımına gidilebileceğini belirtti.

Konuşmasında Kıbrıs konusuna da değinen Dinçyürek, Avrupa Birliği’nin en tepesindeki insanların hem Kıbrıslı Türklerle, hem Rumlarla görüştüğünü ve sözler verdiğini kaydetti. Dinçyürek, “Rumlar AB’yi kandırdı. Bunu biz değil AB yetkilileri söylüyor. İkinci kandırma da Kıbrıslı Türklere yapıldı. AB, Kıbrıslı Türkleri referanduma evet deyin,  ödüllendirileceksiniz diyerek kandırdı” dedi.

Kıbrıslı Türklerin balık hafızalı olduğunun söylendiğini ancak kendisinin buna inanmadığını dile getiren Dinçyürek, “Kıbrıs Türkü en başta AB tarafından kandırıldı. Ben halkın bu değerlendirmeyi yapacak olgunlukta olduğunu düşünüyorum” şeklide konuştu.

Mülkiyet konusuna da değinen Dinçyürek, “Masada görüştüğümüz insanımızın, ülkemizin ve devletimizin geleceğidir. İster çözüm olsun, ister olmasın, en güçlü yanımız devletimizdir. Onu daha güçlü kılmak ve varlığını sürdürmek bizim en önemli görevimizdir” dedi.

Ülkede “Duygusal bir sol kesim” olduğunu söyleyen Dinçyürek, “Dünya artık sloganlarla değil, gerçekle yönetiliyor. Görüşme masasında stratejik hatalar var. Rum temsilci, ‘benim kırmızı çizgim budur’ diyor. Ben, Türk tarafından bunu duymadım. Belki kaçırdım, biri bize çıkıp bunları anlatsın” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı’nın Meclis’in desteğini almak durumunda olduğunu da vurgulayan Dinçyürek, iki bölgelilik, etkin ve fiili garanti, siyasi eşitlik gibi konularda görüşmecinin kendi başına karar veremeyeceğini dile getirdi.

Dinçyürek,“Gelişme var” denilen noktaların Kıbrıs Türk halkını geriye götürdüğünü savundu.

“Birçok noktada minarenin ucu göründü” diyen Dinçyürek, “Ben Kıbrıs Türk halkında Annan Planı sürecindeki gibi bir algı görmüyorum. Halkımız tedirgindir. Halk doğru bilgilendirilmez, iki bölgelilik, garanti ve siyasi eşitlik konusundaki noktalarda geriye gidiş olursa, bu toplum bu referanduma evet demez. Böyle giderse bu halk zaten hayır diyecek” şeklinde konuştu.

Dinçyürek, meclisin ve zaman zaman halkın daha net ifadelerle bu süreç hakkında bilgilendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Hakan Dinçyürek hükümetten hiçbir bakanın Dışişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken Meclis Genel Kurulu’nda olmadığına işaret etti.