Kamu-özel ortaklığı
KTTO Başkanı Toros, özelleştirmenin devlete ait kurumları satma anlamına gelmediğinin altını çizerek, Kıbrıs Türk Petrolleri, mobil iletişim ve Ercan Havaalanı’nın ülkenin menfaatine örnekler olduğunu belirterek, iş dünyasının suyun işletilmesindeki yol haritasını açıkladı

KTTO Başkanı ve iş insanı Toros, Türkiye’den gelecek suyun kamu ve özel ortaklığında yönetilmesi gerektiğini belirtti.

Özelleştirmenin, devlet ait kurumları satmak olmadığını kaydeden Toros, Kıbrıs Türk Petrolleri, mobil iletişim ve Ercan Havaalanı’nı örnek göstererek, bu özelleştirmelerde devletin menfaati olduğunu söyledi.
Suda kamu ve özel ortaklığının her iki görüşün de beklentilerini tatmin edeceğini belirten Toros, “Dağıtım ve satış yerel yönetimlerin halen uhdesindedir ve bir taraftan da ciddi hizmet aksamaları vardır. BESKİ’nin suyu işletmesi sizce sağlam bir temele oturur mu? Sizce bu aksaklıklar, hizmet kalitesi, tarım sektörünün istediği kalite ve verimlilik ve hane halkının alım gücüne endeksli satış fiyatı mümkün mü? Şu anda 20-25 kuruşa mal olan bir suyu, 2,80-3,00 TL’ye satacaklarından bahsediyorlar” dedi.

Toros, “Yerel yönetimlerin su dağıtımından elde etmekte olduğu gelirleri ve su faturaları ile aydınlatma çöp gibi tahsilatlarını asla ve asla rencide etmeyecek bir model peşindeyiz. Ama kamu tekelinde olan mevcut işletme sisteminin verimsizliklerini ortadan kaldıracak ve serbest rekabete dayalı bir özel işletmenin olmasının şart olduğunu değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

“Kıbrıs Türk Petrolleri 3-4 sene özelleştirildi ve kamu-özel ortaklığı modeli ile özelleştirildi bu devlete bir kayıp getirmedi. Aksine devlete çok daha güvenilir, istikrarlı ve verimli bir kaynak sağlamaya devam ediyor” diyen Toros, kamu-özel ortaklığının verimliliğine dikkat çekti. 

Eniz ORAKCIOĞLU
Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Fikri Toros, Yeni Bakış’a suyun yönetimi, Kıbrıs'ta olası bir çözümün mülkiyeti, özelleştirme ve ülkede yaşanan ekonomik krizle ilgili değerlendirmelerde bulunarak, önemli açıklamalar yaptı. Toros, Ticaret Odası’nın suyun yönetimi konusundaki modelinin kamu ve özel ortaklığı olduğunu vurgulayarak, “Bir diğer modelimiz, özel sektöre ihale edilecek olan şartnamenin yerel yönetimlerin gelirlerini koruyacak bir şekilde tasarlanması ve o şekilde açık ihale edilmesidir” dedi. Özelleştirmenin devlete ait kurumları satma anlamına gelmediğinin altını çizen Toros, Kıbrıs Türk Petrolleri, mobil iletişim ve Ercan Havaalanını örnek göstererek, bu özelleştirmelerde devletin menfaati olduğunu söyledi.

“Kamu-özel ortaklığı modeli olmalı”

Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Fikri Toros, Ticaret Odası’nın suyun yönetimi konudaki modelinin kamu ve özel ortaklığı olduğunu vurgulayarak, “Bir diğer modelimiz, özel sektöre ihale edilecek olan şartnamenin yerel yönetimlerin gelirlerini koruyacak bir şekilde tasarlanması ve o şekilde açık ihale edilmesidir. Fakat özellikle kamu-özel ortaklığı üzerinde duruyoruz. Sanırım kamu ve özel ortaklığı her iki görüşün de beklentilerini tatmin eden bir şeydir. Burada Su dağıtımı ve satışı Yerel Yönetimlerin halen uhdesindedir ve şu anda yürürlükte olan su işletmesinde malumunuz bir taraftan ciddi hizmet aksamaları vardır ve bunun sonucunda hane halkı suyu nöbetle temin etmektedir. Arızalara müdahale, su temininin sürekliliği gibi konular tatmin edici seviyeden çok uzaktadır. En önemli konulardan bir ise şu andaki işletmede su arzına göre yüzde 25, gelirlere göre de yüzde 40 bir kaçak vardır. Bu demektir ki yüzde 25 su kaçağının bedelini hane halkı ödüyor ” dedi. 

“Suyu, 2,80-3,00 TL’ye satacaklarından bahsediyorlar”

Toros, sözlerine şu şekilde devam etti; “Bunların yanında belediyelerin ortaklığıyla oluşturulan ve yönetim kurulunda politikacıların olacağı ve belediyeler yerine BESKİ denilen belediyelerin ortaklığında kurulan bir şirketin Türkiye’den gelecek olan bu suyun işletmesi sizce sağlam bir temele oturur mu? Sizce bu aksaklıklar, hizmet kalitesi, tarım sektörünün istediği kalite ve verimlilik ve hane halkının alım gücüne endeksli satış fiyatı mümkün mü? Şu anda 20-25 kuruşa mal olan bir suyu, 2,80-3,00 TL’ye satacaklarından bahsediyorlar. Bununla hane halkının alım gücüne endeksli bir işletmeye sahip olabilir misiniz? Daha önce bunun örneklerini Turizm işletmelerinde, Kıbrıs Türk Hava Yollarında, Dome Otelde, ETİ’de, Koop Sütte görmedik mi, hala görmüyor muyuz?”

“Yerel yönetimleri rencide etmeyecek bir model”

Devlette devamlılığa vurgu yapan Toros, “Bu su 4 sene önce imzalanan bir anlaşma çerçevesinde  tarihi bir yatırım ve tarihi bir teknolojik performans sergileyerek Türkiye tarafından gerçekleştirilen bir projedir. Bu proje gerçekleşip su Kuzey Kıbrıs’a vasıl olduğu gün, çerçeve anlaşmasında önceden mutabık kalınmış bir modeli sırf hükümet değişikliği oldu diye nasıl değiştirebilirsiniz, devlet devamlılığı bu mudur? Bu sebeple bir şekilde Ticaret Odası, Yerel Yönetimlerin su dağıtımından elde etmekte olduğu gelirleri ve su faturaları ile aydınlatma çöp gibi tahsilatlarını asla ve asla rencide etmeyecek bir model peşindedir. Ama kamu tekelinde olan mevcut işletme sisteminin verimsizliklerini ortadan kaldıracak ve serbest rekabete dayalı bir özel işletmenin olmasının şart olduğunu değerlendiriyoruz” diye konuştu.

“Devlet hiçbir zaman işletmeye müdahil olmamalıdır”

Toros, KKTC’nin bir devlet olarak su, elektrik, iletişim, haberleşme, basın, yayın gibi organların yöneticisi konumunda olması gerektiğini söyleyerek, “Yönetim ve icraat her devletin temel görevidir. Bağımsız denetim kurulları ile su, elektrik, haberleşme gibi hizmetlerin devlet denetimi altında olması şarttır. Devlet demokratik yollarla seçilmiş politikacılar tarafından yönetilir ancak hiçbir zaman bir işletmeye müdahil olmaz. Bir işletmenin verimli olması hane halkına, iş insanına, yatırımcıya, turizmciye verimli bir hizmet vermesi rekabet edebilirliğine cevap vermesi sadece özel ve rasyonel bir işletmeyle mümkündür. Özelleştirme devlete ait kurumları satma anlamına gelmez. Hatta örnek vermek gerekirse; Kıbrıs Türk Petrolleri 3-4 sene özelleştirildi ve kamu-özel ortaklığı modeli ile özelleştirildi bu devlete bir kayıp getirmedi. Aksine devlete çok daha güvenilir, istikrarlı ve verimli bir kaynak sağlamaya devam ediyor” dedi

“Özelleştirme asgari politikalardan birisi olmalıdır”

Toros örneklerine şu şekilde devam etti; “Diğer bir örnek ise 20 yıl önce açılan mobil iletişim ihaleleri. Burada da 2 şirket bu işi bugüne kadar götürüyor ve bu özel şirketlerin sağladığı mobil iletişiminden devletin menfaati de var ve devlet bunu sattı anlamına gelmiyor. Kısacası hiçbir şekilde bu algı doğru değildir. Aynı şekilde Ercan Havaalanı yüzde 47 gelir ortaklığı elde ederek satılmadı, kiralandı. Ercan Havaalanı bugün geldiği duruma, bugün verdiği yolcu hizmetine ne zaman sahipti? Bu sebeple özelleştirme rekabet etmek isteyen, yatırım iklimi isteyen ve özellikle müstakbel bir federasyona girecek olan Kıbrıs Türk toplumunu kalkındırmak için elzem olan asgari politikalardan birisi olmalıdır.”

“Temel giderleri döviz endekslidir”

Ülkede döviz kaynaklı yaşanan sıkıntıları da değerlendiren Fikri Toros, Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik krizin temel sebebinin Türk Lirası’nda meydana gelen yüzde 40’lık bir devalüasyonun hane halkının alım gücünü düşüren bir yan etki yaratığını belirterek, “Kıbrıs Türk toplumunun ev ve araba, kira, eğitim gibi  temel giderleri döviz endekslidir ve bu yüzden piyasaya intikal eden harcama düşmüştür. Bu da gerek ithalatı, gerekse alım gücünü olumsuz etkilemiştir ve bu bir kısır döngü haline gelmiştir. Ayrıca özel sektör kurumlarının karlılıklarının azalması, yaptıkları tahsilattaki değer kaybı ve iş kaybı onları personel çıkarmaya ve bir takım kemer sıkma politikalarına itmiştir. Bu da bu krize bir katkı sağlamakladır. Bunun yanında lokomotif sektörlerimizden turizm ve yükseköğrenim de yüzde 65 ve 80 oranda Türkiye’ye bağlıdır. Yani Türk turiste ve Türk öğrenciye bağlı ve bunların da alım güçlerinde ciddi bir kayıp olmuştur, ceplerindeki parada büyük bir değer kaybı yaşanmıştır ve bu sektörlerin Kıbrıs’taki gerek uçak, gerek konaklama ücretleri döviz endeksli olduğu için bunlarda da çok büyük negatif etki olmuştur. Tüm bunlar şu anda yaşanan ekonomik krizin başlıca sebepleridir” dedi.

“Çözüm köklü evrimdir”

Ekonomik kriz konusunda yapılabilecek olanın Kıbrıs Müzakereleri çerçevesinde Kıbrıs Türkü'nü  bekleyen köklü bir evrim olduğuna dikkat çeken Toros, “Birincisi Avrupa Birliği uyum süreci ki bu bizi standartlaştırarak, rekabetimizi ve verimliliğimizi artıracak olandır, bunun yanında bize birtakım fonlar sağlayacaktır. İkincisi ise gerek mülkiyet, gerek toprak, gerekse üzerimizdeki doğrudan ticareti ve ihracatı olumsuz etkileyen ambargolar ve direk ulaşımı olumsuz etkileyen ambargolar kalkacaktır. Bunun yanında Euro bölgesine de müdahil olacağız ve bu tür dalgalanmalardan belli bir vadede koruyacaktır diye umuyoruz. Bunun dışında paranın değerini kontrol edemediğimiz bu ortamda ve kapalı bir ekonomide maalesef uzun vadeli ve kalıcı bir tedbir düşünemiyorum” şeklinde konuştu.

“Faturayı Türkiye ve AB karşılayacak”

KTTO Başkanı Fikri Toros, adada olası bir çözümün finansını konusunda da değerlendirmelerde bulunarak, çözümün faturasını birçok değişik kaynağın karşılayacağını belirtti. Toros, “Bunlardan biri Türkiye olacaktır ki aynen şu anda olduğu gibi. Kısacası Türkiye’nin bu faturanın bir kısmını karşılayacağını düşünüyorum. Bir diğeri ise maliyetin ciddi bir kısmını Avrupa Birliği’nin karşılayacak olmasıdır ki AB için bu bir mükellefiyettir. Çünkü burası bir üye ülkedir ve bu üye ülkeyi bölünmüş ve siyasi sorunlu olarak üye yaptılar. Dolayısıyla bunun normal ve çözümlenmiş, yeniden birleşmiş bir üye ülke haline getirmek uyum sürecinin finansmanı gibi onların sorumluluklarından bir tanesidir. Yine Amerika Birleşik Devletleri gibi ve uluslararası toplumda bazı ülkeler gibi, Ada'da gerçekleşecek bir çözümde doğacak olan birtakım fırsatlar da olacaktır. Örneğin doğalgaz projesi ve Maraş’ın yeniden inşa edilmesi gibi birtakım yeni fırsatlar olacaktır" diye konuştu.

“Tatmin edici bir mutabakat sağlanacaktır”

Toros, çözümün Ada'da ek bir kazanım oluşturacağına dikkat çekerek, “Buranın gelirleri artacak ve muhakkak burada onun da bir rolü olacaktır. Tabi ki bunlar benim tespitlerim, benim gördüklerimdir, bu konuda somut bir sonuç henüz bulunmamaktadır. Bunların yanında gerek Birleşmiş Milletler’in Özel Danışmanı, gerekse Sayın Cumhurbaşkanımız ve Kıbrıs Rum Lideri bu konuda bir arayış içerisindedirler ve bunun kulisini yaparak farkındalık uyandırmaya çalışmaktadırlar. Önümüzdeki aylarda bunun daha da belirgin olacağını düşünüyorum. Kıbrıs’ta gerek Kıbrıslı Rumların, gerekse Kıbrıslı Türklerin son 53 yılda çok büyük mağduriyetleri vardır  ve bu kayıpların telafisi muhakkak bulunacak olan çözümde tatmin edici bir noktada üzerinde mutabakat sağlanacaktır. Aksi takdirde bulunacak olan bu çözüm ve anlaşmanın onay alması bana göre mümkün değildir. Bu da şu anda halen müzakere edilmektedir ve biliyorsunuz ki tüm başlıklarda bir anlaşma olmadan kapsamlı bir anlaşma olmayacaktır diye bir ilkesel mutabakat vardır” dedi.

Kaynak: Yeni Bakış