Eniz Orakcıoğlu / Özlem Çimendal

Kıbrıs Türk Narenciye İhracatçıları Birliği Başkanı Gökhan Saraç, Güzelyurt’un Narenciye bölgesi olduğunu belirterek, “Narenciyenin her geçen yıl dönüm miktarı maalesef ki azalmakta. 70 bin dönüm olan narenciye bugün üzülerek söylemekteyim ki 32 bin dönüme düşmüştür. Tüm bu olumsuzluğa rağmen tünelin ucunda ışık görmekteyiz, çünkü gelinen noktada verilen sözler ve yapılan çalışmalar mevcuttur” şeklinde konuştu.

“Su 0,50 kuruş olursa kabul edilebilir”

Narenciyenin ana girdisinin su olduğunu vurgulayan Saraç, “Su sorununun muhakkak ki çözülmesi gerekir. Bu noktada da Türkiye’den gelen suyun 2’inci aşamasında sulama suyu olarak Güzelyurt’a verilmesi kararları vardır. Bu da bizi umutlandırıyor. Kaldı ki suyun fiyatı da bu noktada önemli, suyun ton maliyeti 0,50 kuruş civarında olması kabul edilebilir, aksi halde kabul edilebilmesi mümkün değildir. Çünkü şu anda kullanılan yer altı suyunun üreticiye maliyeti 0,30 kuruş civarındadır” dedi.

“10 ton rekolte olması gerekirken rekolte 3 ton”

Suyun iyi ve verimli olduğu şartlarda 1 dönümlük narenciye bahçesinden 10 Ton ürün kesilebileceğini belirten Saraç, “Şu anda ise 1 dönüm bahçeden kesilen 3-3 buçuk ton civarı üründür. Bu durum da bize su kalitesinin düştüğünü, suyun kötü olmasından dolayı açan çiçeğin döküldüğünü veya ürünün büyümediğini, kısaca rekoltenin düştüğünü göstermektedir. Dolayısı ile gelecek olan suyun kalitesinin iyi olması, bahçelere verildiği zaman birkaç sene içinde bahçelerin kendini yenilemesi, verimi artırması, aynı zamanda ürünün de daha kaliteli olacağı için fiyatının artması sektöre olumlu yansıyacaktır” diye konuştu.

“Irak pazarında sıkıntı yaşanacak”

Rusya pazarının tekrardan açılmasının mandalinaya talebi artıracağını ve satışları artıracağını anlatan Saraç, “Mandalinada bu sebeple sıkıntı yaşanacağını düşünmemekteyim. Valencia pazarında ise Rusya ile Irak  her yıl 3-4 bin ton malımızı çeker, ama son zamanlarda Irak’ta yaşanan savaştan dolayı orada da sıkıntı olacağını göstermektedir. Bu noktada da alına bilecek önlemler arasında kaliteli suyun narenciye sektörüne verilmesiyle birlikte pazar payı yüksek olan türlere doğru yönelmek gerekir. Bunun için de Tarım Bakanlığı ile Sivil Toplum Örgütleri çalıştay düzenleyerek oradan çıkacak kararları da devlet politikası haline getirip uygulaması gerekiyor. Bunun yanında sezonun büyümesi için de bana göre 7 veren limon aşılanması gerektiğini düşünmekteyim” şeklinde konuştu.

“3’üncü ülkelerden işçi getirebilmeliyiz”

İşçi sıkıntısına da değinen Saraç, bu konuda endişeleri olduğunu dile getirerek, “Bunun içinde yeni politikalar üretilmesi önemli bir noktadır. Kontraktörlerin de bu anlamda sıkıntıları büyüktür. 3’üncü ülkelerden yıl 12 ay buraya işçi getirip yılın 7 ayını kesim işinde kullanıp diğer 5 ayını ise patates, soğan, nar, zeytin gibi diğer sektörlerde çalıştırmak gerekir. Bu işçilere yönelik de yeni bir politika üretilmesi önemlidir ve şu an bunun çalışmalarını yapmaktayız. Bu yönde Çalışma bakanlığı ile başlattığımız bir çalışma da mevcuttur. 3’üncü ülkelerden işçi getirmek istememizin sebebi ise yılda bin 200 civarında kesim işçisine ihtiyaç olması ve bu sayının 200-300 kişisini 3’üncü ülkelerden getirebilirsek hem denemiş oluruz, hem de yıl 12 ay getireceğimiz için ovanın diğer eksik olan bölümlerine de kanalize etme şansımız olur. O zaman hem üretimde işçi sorununu ortadan kaldırmış oluruz. Tarım sektörlerinin geneline bakıldığında bugüne en büyük sorun işçi sorunudur, İşçilik maliyetleri de işçi bulunmadığından dolayı çok yüksektir” dedi

“7 ay narenciye üzerinden yatırım olsun”

Saraç, sözlerine şu şekilde devam etti; “Bizim işçi konusunda devlete götüreceğimiz öneri 3’üncü ülkelerden getirilecek olan işçilerin 7 ayını narenciye üzerinden yatırıp, geri kalan 5 ayının da normal statüden yatırılmasıdır. Narenciye kesen işçinin sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımını ihracat teşvik pirimi üzerinden tüccar yatırır, böylece kontraktörlük camiası getirdiği işçinin sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımlarından muaf olur.”

“Etiket yasası düzeltilmeli”

Saraç, Devletin etiket yasasını düzenlemesi gerektiğinin altını çizerek, “Şuandaki etiket yasasında sadece ürünün satış fiyatı belirtilmektedir. Yapılması ve uygulanması gereken market veya manavlarda satılan ürünlerin hem alış, hem de satış fiyatlarının müşteriye sunulması doğru olandır. Eğer yasada bu şekilde düzenleme yapılırsa alış ve satış fiyatlarını karşılaştıran alıcı değerlendirilmesini de yapabilir ve alış ile satış fiyatı arasında uçurum olmaz. Maalesef ki ülkemizde  yaşanan en büyük sorunlardan bir tanesi de örneğin Türkiye’den gelen kaliteli domatesin 1 buçuk, 2 TL arası satılırken, markette ve manavda satışına sıra geldiğinde 5 TL’den aşağıya düşmemesidir. Buda bize büyük bir rantın olduğunu göstermektedir.”