Eniz Orakcıoğlu

Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen Yüksek Öğrenim Çalıştayı’nın rapor metni, ülkemizdeki üniversitelerle ilgili acı tabloyu gözler önüne serdi, raporda öğrenci sayılarının artışına dikkat çekilirken, eğitimde kalitenin olmadığı vurgulandı.

Söz konusu raporu Yeni Bakış’a değerlendiren Eğitim Uzmanı Salih Sarpten, “Çalıştayda ortaya çıkanlara katılmakla birlikte,  Çalıştay sonucunda ne yazık ki öğrenci sayısında artışlar yaşanmasına rağmen, yükseköğrenim kalitesi ile ilgili herhangi bir artı değeri göremiyoruz. Üniversitelerin kurumsallaşma, bilimsel araştırma yapma ve demokratik davranış konusunda da ciddi sıkıntılar yaşadığı incelediğimiz çalıştay raporlarında gözlemlenmektedir” dedi.

Çalıştayın katılımcılarından birisi olduğunu dile getiren Sarpten,  “Oradaki konuşmacıların yaptığı sunumlarda yükseköğrenimi bir sektör olarak kabul edip öğrencileri turistlerle eşleştirme pozisyonuna kadar gidildiğini dile getiren sunumlara tanık olduk. Ne yazık ki 1 öğrencinin yaklaşık 20 turiste denk olduğu ve öğrenci sayısının artmasının ülkeye gelir getirdiği yorumları yapılmıştı ki evet bu yorumlar doğru olmakla birlikte eğitimin sadece gelir getiren bir sektörden ibaret olmaması gerekmektedir. Eğitimin aynı zamanda kaliteli birey, kaliteli toplum yetiştirme kaygısı ve derdi de olması lazımdır. Bu noktada da bizim ülkemizdeki yükseköğrenimde ciddi şekilde zafiyetler olduğunu söyleyebilirim” şeklinde konuştu.

“15 üniversite bir o kadar da ön izin var”

Çok hızlı üniversiteleşen bir ülke olduğumuzu söyleyen Sarpten, “Bugün ne yazık ki üniversite sayımız 15’e ulaşmış durumdadır ve bildiğimiz üzere bir o kadarda ön izin alınmıştır. Üniversite anlamında yatay bir büyüme var, çok bina, çok öğrenci çok öğretim elemanı var. Ancak uluslararası yarışmalarda ödül almak ve bilimsel araştırmalarla öne çıkmak, toplum sorunlarına çareler üretme konusunda üniversitelerimizden herhangi bir haber, herhangi bir geri dönüş alamıyoruz. Dolayısıyla Çalıştay raporlarında hazırlanan bu bulguların oldukça manidar olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“Böyle bir yapılanma her iki sektör için de ciddi zafiyettir”

Ülkemizde ciddi bir plansızlığın olduğunun altını çizen Sarpten, “Yükseköğrenim sektörü ile gelişen ve bu sektörden gelir alan ülkelerin örnekleri dünyada vardır. Yine ülkemizde en büyük iki sektörden biri diye gösterilen turizm sektörü, hatta kumarhane turizmi ile gelişen, ekonomik yönden kalkınan ülkelerde var ancak hem eğitim, hem de kumar turizmi yaparak gelişmeye çalışan yani ikisini bir yürütmeye çalışan tek örnek dünyada biziz.  Örneğin, ne yazık ki Başkent Lefkoşa’da bir yükseköğretim kurumunun kapısı, bir kumarhanenin kapısına bakar. Böyle bir yapılanma her iki sektör için de ciddi zafiyettir. Kaldı ki kaliteyi düşünmeyen bir yükseköğretim sonunda yok olmaya mahkûmdur” diye konuştu.

“Tek koşulun kayıt ücretini ödemek”

Ülkemizde 90 binin üzerinde öğrenci olduğunu vurgulayan Sarpten, “Bu öğrencilerin yaklaşım 20 bini Türkiye dışındaki yabancı uyruklu öğrencilerdir. Ama biz maalesef bu öğrencilerin tamamının yükseköğrenim için bizim ülkemizde olduğunu bilemiyoruz. Çünkü öğrenci giriş koşulları ve yeterlilik koşullarının olmaması ve ne yazık ki tek koşulun kayıt ücretini ödemek olmasından ötürü eğitim kalitesi de düşmektedir. Hal böyle olunca da bu öğrenciler kayıt yaptırıp, iş piyasasına giriyorlar, kaçak işçi oluyorlar ve girdikleri iş kolu ile ilgili de ciddi erozyona sebep oluyorlar. Kaldı ki bu konuda taksiciler ve diğer esnaf da ciddi eylem boyutuna gelmiştir” şeklinde konuştu.

“Kuruluşların ciddi kaygıları var”

Sarpten, sözlerine şu şekilde son verdi; “Ayrıca Yükseköğrenimdeki kalitenin erozyona uğraması ve kaliteyi düşünmeden adımlar atmamız, bizim öğrencilerimiz için yani Kuzey Kıbrıs liselerinden mezun olup üniversiteye giren öğrencilerimizin mezuniyeti ile ilgili de kaygı verici tartımalar yaşanmaktadır. Örneğin çok sayıda hukuk mezunumuz olması ve çok yakın bir zamanda Yüksek Mahkeme Başkanının ‘ülkemizden mezun olan hukukçularla ilgili ciddi kaygılarım var’ demesi gerçekleri gözler önüne sermektedir. Aynı şekilde Tabipler Birliği bizim ülkemizdeki üniversitelerin Tıp Fakültelerinden mezun olanlarla ilgili endişeler taşıdığını söylemiştir. Keza eczacılar ve bunlar gibi birçok meslek kuruluşu da aynı şekilde kaygılar taşımakta, bununda temel hedefi kaliteyi öne almamak ve öğrenci sayısını önemsemektir. Bizim ülkemizdeki üniversiteler sadece öğrenci parası ile değil, bilim yaparak da gelir elde etmeyi başarmaları lazımdır.”